Posta güvercininin dijital dönüşümü

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Merhabalar değerli okuyucularım. Bu hafta Dijital Veri köşemizde iletişimin geçmişten günümüze nasıl değiştiğini, hangi aşamalardan geçtiğini irdeleyeceğiz.

Evvel zamanlarda iletişim için en uygun yol, elbette posta güvercinleri imiş. Biz, o günleri görmesek de biliyoruz çünkü benim çocukluğumda ev telefonları, yeni gelmiş ve analog bir yapıdaydı. Postahaneyi arayıp şehirlerarası bir telefon görüşmesi için sıra almak, hatta 5-10 gün de beklemek gerekiyordu. 1990’lı yıllarda olaylar bu şekilde gelişirken 2000’li yıllarda ise cep telefonu hayatımıza girdi.

Bunu neden anlatıyorum? Günümüzün en önemli gündemi ve koronavirüs nedeniyle pandemi döneminde daha da ön plana çıkan dijital dönüşüm, çok kısa sürede hayatımıza her alanda girecek. “Zaten dijital dönüşüm gerçekleşmedi mi?” diyeceksiniz, cevabım kocaman bir HAYIR! Bunu sadece 30 sene önceye giderek 1990’lı yıllardan örnekler ile size açıklayacağım.

1990’lı yıllarda posta güvercini veya santrale bağlanmak için çevirdiğimiz, üzerinde 0-9 arasındaki rakamlardan oluşan analog telefonlar olmasa da bir başka aboneye bağlanmak için meşgul hatların boşalmasını beklemek zorundaydık. Hele şehirlerarası aramalarda o yöne doğru olan tüm hatların dolu olduğuna dair mesajlar duyardık. Cep telefonu yerine araç telefonu, telsizler ve cep çağrı cihazları vardı. Her yerde çekmezler ve istediğinize istediğiniz anda ve istediğiniz yerden ulaşamazdınız.

2000’li yıllar ile gelen cep telefonu, ilk çıktığında yüksek cep telefonu fiyatları ve abartılı faturalar nedeniyle hiç cazip değildi. Gelen çağrılar diye bir bölümün olmadığı cep telefonlarını kullandık. Sadece çağrı yapabildiğimiz ama SMS atamadığımız hatlarımız vardı. Özellikle genç kardeşlerimiz için herhalde bu anlattıklarım şaka gibi geliyor olabilir ama biz bunları yaşadık. Cep telefonlarında internet yoktu dersem sanırım gençler o telefonun ne işe yaradığını kendilerine soracaklardır. Durun, daha bitmedi! Evden internete bağlanmak da o kadar kolay değildi. 16K’lık modemler ışık hızı gibi geliyordu bize.

2010’lu yıllarda fiber optik olmasa da evdeki internet hızları 256K’ya kadar çıkmıştı. Mobil tarafta 2.5G’nin ardından 3G teknolojisi, internet anlamında ciddi bir devrim oldu ama bu sefer de mobil uygulamalar yok denecek sayıdaydı. Cep telefonunu hem çalar saat, hem saat hem kamera olarak kullanmak, bize harika geliyordu. İnternet sayfaları, mobile özel tasarımlar yaparak hem daha hızlı açılmasını sağlıyor hem de data anlamında daha az kullanım sağlıyordu.

2020’li yıllara gelirken fiber internet ile önce 100Mbit sonra 1000Mbit hızla konuşur olduk. Mobil hızlar, 4G’nin gelmesi ile inanılmaz artarken özellikle oyun sektörü bundan en çok yararlanan alan oldu. Uygulama mağazaları-store ve işletim sistemlerinin gelişmesi, mobil uygulamaları da bir sektör haline getirdi. Dolayısı ile şu an vazgeçemediğimiz uygulamalara sahip olduk. Örneğin Whatsapp, Instagram, Facebook, Youtube, Twitter gibi başta sosyal mecralar, her yönü ile hayatımızın bir parçası oldular.

İşte o posta güvercini, bugün Twitter kuşuna dönüştü. Her şeyi paylaştığımız, herkes ile haberleştiğimiz, hemen haber aldığımız bir platform oldu. Bu kadar kısa sürede bu kadar değişiklik, sizce de inanılmaz değil mi? Peki şimdi size soruyorum, pandemi süreci bu dijitalleşmeyi mecbur hale getirdiği için bir 10 yıl sonra nerede olabileceğimizi kestirebilir misiniz? Elbette çok zor! Ama hayat, teknoloji ile daha kolay ve daha güzel hale gelecektir.

Herkese teknoloji dolu günler dilerim.

Posta güvercininin dijital dönüşümü