Ömer Akşahan’ın TMOLOS Edebiyatı-2

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Halûk Cengiz

Tmolos’un Ankara temsilcisi Mutahhar Aksarı, bugüne dek pek görülmemiş bir çalışmaya imza atarak Tmolos’un Nisan 2012-Temmuz 2016 tarihlerinde yayımlanan 1-52 sayılarını değerlendiren, dökümünü yapan bir almanak hazırlamıştı. Oradan öğrendiğime göre 27. sayıdan başlanarak farklı bir kapak düzenlemesine geçilmiş; bu tablo değerindeki kapaklara pek çok insan emek, destek vermiş. Bir süre, Akşahan’ın deyişiyle “Tmolos’un Madonnaları” süslemişti o kapakları; güzel, kadın resimleri. Toplumsal bir ileti olması isteğiyle. Akşahan, bu seçimiyle şunu diyordu aslında: “… ülkede hemen her gün yaşanan kadın cinayetlerine, tecavüzlerine ve aşağılanmasına karşılık kadın güzelliğini ve estetiğini yansıtan ressamlarla farklı bir algı” yaratmak istiyor, bunu da şöyle açıklıyordu:“Heykellerin ‘ucube’ denilerek yıkılıp yok edilerek estetikten yoksun bırakılan ve Ortaçağ karanlığına hızla sürüklenmeye çalışılan bir toplumda Tmolos Edebiyat’ın kadının yok edilmesine, iş dünyasından çekilerek eve kapatılmak istenmesine tepki olarak sanatın gücünü öne çıkarmasından daha doğal ne olabilirdi ki?

Beni en çok etkileyen şeylerden biri de Tmolos’un Cumhuriyet’imize ait önemli tarihleri, ulusal bayramları, özellikle de Atatürk’le ilgili önemli günleri asla atlamaması, geçiştirmemesi oldu. Kasım-Aralık 2018 tarihli 75. sayının kapağındaki Mustafa Ali Kasap’ın çizdiği Atatürk portesine de bayıldım. Bu resmin derginin bu sayısıyla birlikte dağıtılan 2019 masa takviminde yer almasına da ayrıca çok sevdim. Böyle inceliklere satış düşkünü olmayan başka dergilerimiz, dergicilerimiz de değer vermeliler bence. Bir derginin okuru, özel olmayı sever, ister.

Tmolos’un Ödemiş ve çevresi için bir övünç kaynağı olması gerektiğini zamanında pek çok kişi vurgulamış. Buna tamamen katılıyorum. Başka emek verenlere, dergiye destek olanlara da teşekkür etmemiz gerekir ama asıl Akşahan’ın çabasıdır Tmolos’u bugüne taşıyan; değerinin, Ödemiş’in sınırlarını aşmış olmasını sağlayan.

Unutamıyorum; bir gün, telefon etmişti. Kırmızı bisikletiyle -ki o, bisikletine Kırmızı Mersedes der- dergiyi baskıya götürürken motosikletin kendisine çarptığını söyledi. Telaşlandım, geçiştirdi. “Bir şey değil, onca emekten sonra son sayıyı okurlara ulaştıramayacaktım neredeyse” dedi. Bu kadar basit, kısaca. O zaman anladım ki Tmolos, Ömer Akşahan’ın yaşam seçimidir; Ömer Akşahan ise Tmolos’un her şeyi; yaratanı, her sayıda yeniden yoktan var edeni.

Ben, ilk kez Tmolos’un Ağustos 2013 tarihli 17. sayısından, Eliz’in Ocak 2014 tarihli 61. sayısında söz ettim. Çok kısaydı. Daha uzun yazdığımda ise Tmolos’un 20. sayısı çıkmıştı. Dergiye şu ya da bu biçimde ulaşabildiğim için o tarihten sonra “Fiske Seansları”nda daha sık anar oldum onu. Yakından izliyor, inceliyordum. Her zaman sevgiyle andığım, yaşamaları için elimden geleni yapmaya hazır olduğum “Anadolu dergileri”nden biriydi ve her sayıda daha iyi oluyordu, en azından bana öyle geliyordu. Bunları yazdım, söyledim hep. Ta ki Kasım 2016 tarihli 56. sayıya kadar çünkü bu tarihten beri, Ömer Akşahan’ın isteği üzerine zaman zaman verdiğim yazılar Tmolos’ta yayımlanıyor ve yazılarımın yer aldığı dergilerden “Fiske Seansları”nda söz etmemek ilkem olduğu için ne yazık onun her sayısı hakkında yazamıyorum artık. Yine de her sayısında kendini biraz daha aşma çabasında olduğunu görmek, yarışını başkalarıyla değil, salt kendisiyle sürdürdüğünü fark etmek hoşuma gidiyor.

Ve ben ne zaman Tmolos hakkında bir şey söylesem Ömer Akşahan arıyor hemen ardından. Eleştirmişsem bile sitemden eser yok sesinin tonunda. Sadece teşekkür ediyor. Olgunlukla. İyi şeyler söylemişsem sevincini ekliyor bir de, o kadar.

Oysa tarihi kağıda dökmekte ne var? Asıl iş, o tarihi yapmak, yapabilmektir. Yani benimkisi, Ömer Akşahan’ın yazdığı koca bir tarihi, dilim döndüğünce, elim yettiğince kaleme almaktır, hepsi bu.

—//—

10.12.2018

_________

NOT: Aramızdan ayrılışının 1. yılında Ömer Ağabey’i bana 12 Aralık 2018 tarihinde “Mutahhar merhaba,

senin de adın geçen bir Haluk Cengiz yazısı gönderiyorum, okuyasın diye.. Bu yazıyı Alev Coşkun’a göndereceğim Cumhuriyet Kitap ekinde yayımlanması için… Yorumunu bekliyorum. Sağlıcakla dostum…

Ömer”

içeriğindeki yolladığı mesaj ve benim de

“Merhaba Ömer Ağabey,

yazıyı okudum. Gayet güzel! Bir hakkı teslim etmiş. Emeği görmüş. Kutlarım.

Mutahhar”

diye yanıtladığım yukarıdaki yazıyla anmak istedim. Emeğine eksilmeyecek sevgi ve saygımla…

 

Ömer Akşahan’ın TMOLOS Edebiyatı-2