Son dönemde, “Mustafa Kemal Atatürk’ü ve yaptıklarını unutturmak, tarihi gerçekleri tersine çevirmek, saptırmak” şeklinde el altından bir çalışma sürdürüldüğü görülüyor. Bereket ki araştırmacı bazı yazarlar ve gazeteciler tarafından bu çalışmalar birer birer tespit edilip gerçekler halkın bilgisine sunuluyor.
Bunlardan biri, “Mustafa Kemal Atatürk’ü Anadolu’ya padişah Vahdettin gönderdi” diyerek Atatürk’ü yerme, milli mücadeleden padişah Vahdettin’e pay çıkarma yalanı… Bu konudaki gerçekleri Tarihçi Sinan Meydan, PUSULA isimli kitabında belgeleri ile ortaya koymaktadır. Sinan Meydan kitabında, “Atatürk’ü Padişah Vahdettin’in gönderdiği doğrudur ama emperyalist devletlere karşı ülkemizi kurtarsın diye değil, tam tersine İngilizlerin isteği üzerine işgalci güçlere karşı direnen Anadolu halkını sustursun, elindeki silahları toplasın diye göndermiştir. İddia ettikleri gibi olsa Damat Ferit, Şeyhülislam Dürrizade’den Kuvayı Milliyecilerin isyancı oldukları, öldürülmelerinin caiz olduğu konusunda fetva alıp Anadolu’da dağıttırır mıydı? Saray hükümeti, Anadolu’da başlatılan milli mücadelenin önlenmesi için kuvvet gönderir miydi? Sarayın içişleri bakanı olan Ali Kemal tarafından Atatürk, ordu müfettişliği görevinden azledilir miydi? Saray hükümeti, Doğu illeri komutanı olan Kazım Karabekir Paşa’ya Atatürk’ün ve Refet Bey’in tutuklanarak İstanbul’a gönderilmesi için telgraf çeker miydi?” diye sormaktadır.
Atatürk’e karşı sürdürülen çalışmalardan bir başkası da O’nun döneminde okullarda okunmaya başlanan ve “Türküm, doğruyum, çalışkanım…” diye başlayan andımızın okullarda okutulmasının yasaklanması olmuştur. Bu andın ne zararı vardır? Buradaki “Türküm” sözünden gocunuluyorsa bu sözcüğün ırkçı bir anlam taşımadığı, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan tüm vatandaşlarımızı kapsadığını iyi niyetli olan herkes bilmektedir.
Devlet nişan ve madalyalarından Atatürk resminin kaldırılması ise bir başka çalışma örneğidir. Neymiş, bazı Arap liderleri Atatürk’ü sevmiyor ve üzerinde Atatürk’ün resmi olan devlet nişanını almak istemiyormuş. Atatürk, bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusudur. Tüm vatandaşlarımızı birleştiren ortak değeridir. Atamızı sevmeyen bir kişiye devlet nişanı vermeye zaten gerek yoktur.
Geçtiğimiz hafta da Atatürk’e yönelik çalışmalara yenileri eklendi. Askeri okullarına girişi düzenleyen yönetmelik değiştirilerek yapılan güvenlik araştırmalarında “irticai, bölücü” faaliyetlerde bulunmama şartı kaldırıldı. Ordu, bu ülkenin göz bebeğidir. Atatürk zamanından beri siyasetin dışında tutulmuştur. Aksi uygulamanın ülkemiz için ne kadar kötü ve tehlikeli olduğu, yakın dönemde yaşanan 15 Temmuz olayında görülmüştür. Bazı tarikatların ve cemaatlerin orduya sızması nasıl önlenecektir?
Son olarak ülkemizin güvenilir gazetecilerinden Saygı Öztürk’ün haberine göre “Üniversite mezunları arasından subay ve astsubay yetiştiren askeri eğitim kurslarından Atatürk İlke ve Devrimleri dersi kaldırılmış.” Bildiğiniz gibi ordumuzu yöneten askerler, askeri liseler ve devamı olan harp okullarında yetiştiriliyordu. Bu okullarda Atatürk, Atatürk ilke ve devrimleri, geniş bir şekilde öğrencilere anlatılırdı. Bu okullar 15 Temmuz’dan sonra kapatılınca sivil lise ve üniversite mezunları, altı aylık kurslara alınarak subay ve astsubay olarak yetiştirilmeye başlandı. Bu kurslarda öğretilen dersler arasında Atatürk İlke ve Devrimleri de yer alıyordu. Şimdi bu konular, kurs programından çıkarılmış.
Atatürk, bu ülkenin kurtarıcısı ve kurucusudur. Padişah, kendi canını ve saltanatını koruma derdine düşüp düşmanla işbirliği yaparken bir grup vatansever arkadaşı ile Anadolu’ya geçip ölümü göze alarak ülkesini emperyalist güçlerin işgalinden kurtaran, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni ve Cumhuriyet’i kuran, o günün zor koşullarında ülkemize çağ atlatacak devrimleri yapan, dünyanın saygı duyduğu bu büyük önderden ne isteniyor?
Eğer, “Atatürk; Kurtuluş Savaşı vererek, Anadolu’da yeni bir meclis kurarak, Cumhuriyet’i ilan ederek, saltanatı ve hilafeti kaldırarak laik bir cumhuriyet kurarak iyi etmedi. Bu yüzden Atatürk’ü ve görüşlerini sevmiyoruz” diyorsanız bunu da çıkın açıkça söyleyin. Halk sizin ne yapmak istediğinizi, gerçek kimliğinizi bilsin. Seçimlerde ona göre tercihini yapsın. Gizlenip saklanarak Atamıza ve yaptıklarına böyle saldırmak, ne siyasete ne de ahlaka uyan dürüst bir tutum değildir.
