Mutluluk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Yaşamak,

Omuzlarında ağır bir yük olduğunda

Çiçekleri

Böcekleri

Ve sevdiklerini düşün…”

Diyor şair.

Doğa, yaşanılan çevre, ağaçlar, çiçekler, böcekler hepsi birer öğretmendir öğrenmeyi okul ve dört duvar arasına hapsetmemiş beyinler için.

Çocukluğunu köyde yaşayan biri için merak edilecek ne çok şey vardır. Bir de soru sormasını biliyor, az da olsa sabredebiliyorsanız pek çok şeyi kendi kendinize öğrenebilirsiniz.

Mesela,

Kil, yapışkan bir topraktır.

Yıldızlı gecelerin gündüzünde gökyüzü güneşlidir.

Kara bulutlar, ardından yağmur getirir.

Karpuzun sap kısmındaki küçük yaprak kuruduğunda karpuzu yeme vakti gelmiştir.

Yirminci günün sonunda bir civcivin yumurtayı kırma telaşı başlamıştır. Yumurtayı kulağınıza götürdüğünüzde civcivin gagasından çıkan hoş tık tıklara tanıklık edebilirsiniz.

Çocukken çok ilgimi çeken şeylerden biriydi kuş yuvaları.

Her biri, kuşun türüne göre farklı farklıdır. Kırlangıç, çamurdan yapar yuvasını. O minik gagasıyla taşıdığı çamur, kendisine yavrularına yuva olur bir süre sonra. Yıllar boyunca yıkılmaz, bozulmaz. İllaki bir insan eli bozar bu yuvayı.

Kırlangıçlar, yuvalarını tüy gibi yumuşak malzemelerle döşerler. Vakit gitme vaktine erdiğinde alıp başlarını uzak diyarlara giderler ancak giderken yuvalarını ne yıkarlar ne de darmadağın ederler.

Çokluk serçeler yerleşir bu yuvalara kırlangıçların ardından. Kırlangıçlar çıktıkları uzun seferden dönmeden yavrularını bu yuvalarda büyütürler.

İnsanlar, bir yerden bir yere göç ederken neyi var neyi yoksa toplar. İşe yarar her şeyi yükleyip götürürler. Kırık, dökük olanlar ve çöpler kalır geriye.

Hoş, bunu görmek için taşınan göç eden bir aileye de ihtiyacınız yoktur. Bir düğünün ardından salonun, bir pazarın ardından pazar yerinin görüntüsü, öğrenciler sınıfı boşalttıktan sonra sınıfın hali çokluk içler acısıdır.

Kumrular, pek de özenmezler yuvalarına. Üç beş kuru dal, bir iki çer çöple çatıverirler yuvalarını. Bu halleriyle “bir lokma bir hırka” ilkesiyle yaşayan dervişler gibidirler.

Bir incir ağacı, bir dut dalı yahut bir pencere önü, yuvaları için uygun bir yerdir. Zamanın, yerin pek de önemi yoktur onlar için. Ala kargalar, karatavuklar, bülbüller, tepeli tarla kuşları, guguklar ve niceleri.

Bazıları otların, dikenlerin arasını seçer yuva için. Günlerce, aylarca çalışıp didinirler.

Yuvanın tamamlanmasıyla kuluçka hazırlıkları başlamış sayılır. Bir gün bir bakarsınız yuvada bir yumurta. Sonra bir ikincisi, üçüncüsü.

Günlerce kuluçkada kalır dişi kuş. O acıkıp yuvadan uçtuğunda nöbeti erkek kuş devralır. Bir zaman sonra sarı gagalı, az tüylü minicik yavrular açar gözlerini dünyaya. Anne ve baba kuş, günlerce yiyecek taşırlar yuvaya. Sarı, sevimli, turuncuya kaçan rengiyle gagaları hep açıktır yavruların anneleri ya da babaları yuvaya yaklaştığında.

Muhteşem bir döngüdür doğadaki. Karda açan çiçek de vardır, çölde açanı da. Mart’ta, Nisan’da, Temmuz’da ya da her şeyin göç eylediği sonbaharda bile.

Bir taşın üstü de olur mekanları, bir çalının dibi de.

Ağaçtan, çiçekten, kuştan uzak büyüyen çocuklar için bütün ağaçlar yeşildir, bütün kuşlar serçe.

Oysa her ağacın, her yaprağın, her kuşun, her böceğin bir diğerinden farklı bir dünyası vardır. İncir ağacının yeşili, çok uzaktır çitlembiğin yeşiline. Koskoca bir laboratuardır doğa. İstediğin deneyi yapabilir, istediğin kadar gözlemleyebilirsin.

Çocuklara daha çok ağaç, daha çok yeşil gerek ve kuşları ürkütmeyecek kadar duyarlı yürekler şehirlerde.

Çok şey değil bunlar.

Yaşam bir kanat çırpışı, bir çocuk gülümsemesi değil midir?

Sevgi ,dostluk ve umutla…

Mutluluk

Mutluluk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Mutluluk nedir? Herkesin bir yanıtı vardır bu soruya.

Kimi için alınan sağlıklı bir nefes, kimine sahip olunan bir eşya, kimine bir seyahat… Kimler çoğaldıkça çoğalır yanıtları mutluluğun.

Zaman zaman görürsünüz gazete ve dergilerde. Yedi soruda mutluluğun formülünü verenleri.

İş yaşamında mutluluk nasıl yakalanır, aşk yaşamındaki mutluluğun sırları nelerdir? Hemen herkesin başarıya ulaşmamış bir reçetesi vardır mutluluğa dair.

Peki, siz hiç kendinize sordunuz mu?

Mutluluk nedir?

Neler sizi mutlu eder?

Elbette ki her insan, kendinde ya da yaşamında eksik olan şeyi elde ettiğinde mutlu olacağını düşünür.

Bu eksiklik biter mi, dolar mı yaşamdaki boşluklar? Bitmez ve dolmaz elbette.

Aç olan biri için bir kap yemek mutluluktur. Evsiz biri için bir çatı altı.

Hızla kirlenen dünyamızda bazı şeyleri bulmak kolay değil. Sürekli “El alem ne der, annem ne der, teyzem ne der?” diyerek yaşayan birini düşleyin, gözü sürekli başkalarındadır. Acaba ne diyecekler? Kulakları açıktır, kim ne diyecek diye. Bir tedirginlik, bir mutsuzluk çemberinin içinde debelenir durur insan. Gün olur aklı suya erdiğinde bakar ki hiç mutlu olmamış. Üstelik kendinden mutlu olan, hoşnut olan kişi de yok ortalarda. İşte o zaman, zamanın avuçlarından bir kuş misali uçup gittiğini fark eder insan.

Her şey yolunda gidecek, değerlendirme yapan kişiler mutlu olacak ki olumlu bir değerlendirme çıksın.

Ya da iş yaşamında sürekli birilerini hoşnut etmek için çalışanları düşünün.

Ne kadar mutlu olabilirler. Eksik, kusur bulmak pek de zahmetli bir iş değildir kimse için. Maksat neyse insan bir şekilde onu hâsıl edecek yolu bulur.

“Mutluluk bir çimendir; bastığın yerde biter” diyor Necati CUMALI.

Bir şiirle noktalayalım sözü.

mahur bir şarkı

yerden

duman duman tütüp

bir ağıt

sarabilir mi

bir ağacı…

yakabilir mi

yemyeşil yaprakları

çiçeğe durmuş

dal uçlarını

sevdayla işlenmiş

kuş yuvalarını

yakabilir mi

bir ağıt…

hasattan

arta kalmış

anızları

harman yerinde unutulmuş

buğday tanelerini

hamura

serpilen tuzu

savurabilir mi

kör bir karanlığa…

bir ağıt

bölebilir mi geceyi

orta yerinden

ham bir karpuz gibi

bulandırabilir mi

dupduru akan

suyu

neşeyle

koşan bir çocuğu

düşürebilir mi

apansız

yere..

bir ağıt

ellerimi naçar

dilimi lal

gözlerimi

ama eyleyebilir mi…

kulaklarımda

uğuldayan

sesinin

karıştığı

mahur bir şarkı..

sensizlik

kara bir ağıt

gecelerime…

Mutluluk

Mutluluk

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan, kendi mutluluğunu kendisi yaratır. Başkalarının sana mutluluk vermesini bekleme, açıkta kalırsın. Mutluluğun kaynağı tek değil. Değişkendir. Bugün seni mutlu eden bir süreç, yarın etmeyebilir. Mutluluk süreğen değil. Kısa ya da uzun aralıklarla gelip geçicidir. Anlık olduğu gibi zamana yayılabilir. Her mutluluk, kendi kaynağından beslenir. O kaynak kurursa, o mutluluk biter. Ancak kaynak kurudukça başka kaynaklar oluşturularak yeni bir mutluluk kurulabilir.

Mutluluk kurgulanmaz,

Planlanmaz,

Alınıp satılmaz,

Ancak paylaşılır!!!

Paylaşıldıkça da çoğalır ve mutlu toplumlar oluşturulur. Mutluluk tesadüflerle, denk düşmelerle, akılcı olmakla ve zekanın cesur pratikleriyle oluşur.

Mutluluk; insanı huzurlu, barışçıl kılar. Mutluluğunu kuramayan insan, yarım insandır.

Mutluluk kaynaklarınız çoğalarak sürsün ömrünüz. Hayatta mutluluk, şanslı kişilerin sahip olduğu bir değerdir.

Mutluluk çalışarak mı kazanılır yoksa hak edenin ya da hak etmeyenin sahip olduğu bir değer midir? Mutluluk gerçekte nedir? Nasıl elde edilir? Ben de bilmiyorum fakat mutluluk, her insanın elde etmek için çalıştığı bir hazinedir. Bu hazine, hayatta çok uzak ve bir o kadar da yakındı

Mutluluk