Kupa Kraliçesi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bazı kadınlar, mensup oldukları aile ve sahip oldukları asalet unvanları nedeniyle hanedanların kaderini etkilemişlerdir. Yorklu Elizabeth de bu bakımdan tarihteki önemli kadın karakterlerden biriydi. İngiltere’de Lancasterlar ve Yorklar arasında yıllarca devam eden iktidar savaşının son bulmasında anahtar figürdü. Aynı zamanda birçok ünlü kral ve kraliçenin akrabasıydı; IV. Edward’ın kızı, V. Edward’ın kız kardeşi, III. Richard’ın yeğeni, Tudor Hanedanı’nın kurucusu VII. Henry’nin eşiydi. VIII. Henry, İskoçya Kraliçesi Margaret ve Fransa Kraliçesi Mary’nin anneleriydi. VIII. Henry’nin çocukları Kral VI. Edward, Kraliçe Mary ve I. Elizabeth’in de büyükanneleriydi. Ayrıca dokuz gün tahtta kaldıktan sonra idam edilen Kraliçe Jane Grey de Yorklu Elizabeth’in torunlarındandı.

Elizabeth, IV. Edward ve eşi Elizabeth Woodville’in dokuz çocuğundan en büyüğü olarak 1466’da Londra’da Westminster Sarayı’nda doğdu.  Plantegenet hanedanının iki alt kolu olan Lancaster ve Yorklar arasında yıllardır süren bir iktidar mücadelesi vardı. Yorkların armalarındaki beyaz gül ve Lancasterların armalarındaki kırmızı gül nedeniyle bu mücadeleye “Güller Savaşı” adı verilmişti. Elizabeth, işte böyle çalkantılı bir zamanda doğmuştu. Nitekim Elizabeth’in annesinin kral ile evlenmeden önce iki çocuklu bir dul olması da sorunlara yol açmış IV. Edward, 1470’te tahttan indirilmiş; bu uğurda savaşarak 1471’de tekrar tahtını geri almıştı.

Bir kralın çocuğu olmak çeşitli sıkıntıları beraberinde getiriyordu. Siyasi anlaşmaların bir parçası olmak da bu sıkıntılardan biriydi. Nitekim Elizabeth, henüz 3 yaşındayken Northumberland Kontu John Neville’in oğlu George Neville ile nişanlandı. George’un amcası, IV. Edward’a karşı isyan edince unvanını ve topraklarını kaybeden babası da kardeşinin başlattığı isyana katıldı. İsyanı bastırmak için yapılan savaşta ikisi de öldürülünce nişan iptal olmuş oldu.  Prenses, 9 yaşına geldiğinde bu sefer de Fransızlarla yapılan Picquigny Antlaşması’nın bir parçası olarak XI. Louis’nin o sırada 5 yaşında olan oğlu Charles ile nişanlandı. Ancak Louis, 1482’de antlaşmayı bozunca nişan da bozulmuş oldu.

Nisan 1483’te IV. Edward tam olarak bilinmeyen bir nedenden dolayı hayatını kaybedince oğlu Edward kral ilan edildi. Edward 13 yaşında olduğu için amcası Richard, kralın naibi olarak tayin edildi. Bilgisi ve tecrübesiyle iktidarı sırasında yeğenine yol gösterecekti ancak taç giyme töreninden önce amcası, Edward ve küçük kardeşini Londra kulesine hapsettirdi. Ağabeyi IV. Edward’ın evlenmeden önce nişanlı olduğunu ve nişanlıyken gizlice evlendiği için evliliğinin geçersiz olduğunu öne sürerek yeğenlerinin gayrimeşru ilan edilmelerini sağladı. Hemen ardından III. Richard olarak tahta çıktı. Bir süre sonra kuledeki yeğenleri, esrarengiz bir şekilde ortadan kayboldular.

Elizabeth, böylece gayrimeşru durumuna düşse de amcasının ona özel bir ilgisi vardı ve bazı tarihçilere göre kendi öz yeğeniyle evlenmeyi planlıyordu ancak annesi, tahtın varisi olduğunu iddia eden Henry Tudor’un annesi Margaret Beauford ile bir anlaşma yaptı. Henry, III. Richard’ı devirip tahtı ele geçirdiği halde Prenses Elizabeth ile evlenip tahttaki yerini güçlendirmiş olacaktı. III. Richard, 1485’te Henry Tudor’a yenildi ve savaş alanında feci bir şekilde öldürüldü.

Henry, savaştan sonra kendini kral ilan etti ve VII. Henry olarak tahta çıktı. Elizabeth, annesinin ayarladığı siyasi düzenlemeye uyarak Henry ile evlendi. Lancaster’ın kırmızı ve York’un beyaz gülü birleştirilip kırmızı ve beyaz taç yaprakları olan Tudor gülü oluşturuldu. Bu önemli evlilikle Güller Savaşı sona erdi ve Tudor Hanedanı iktidarı başladı.

Henry ve Elizabeth, bir ittifak sonucu evlenmiş olsalar da evlilikleri boyunca birbirlerini sevip saygı duydular. Elizabeth; uzun boylu, sarı saçlı, zarif ve yumuşak huylu bir kadındı. Bir kraliçeden beklenen tüm özellikleri taşıyor; güzelliği, dindarlığı, zekası, bilgisi, nezaketi ve becerileriyle etrafındakileri etkiliyordu. Geç Orta Çağ düşüncesine uygun, geleneksel bir kraliçeydi. Bir Venedik raporunda kendisinden hayırseverliği ve insancıllığı sayesinde çok sevilen yetenekli, güzel bir kadın olarak bahsediliyordu. Hümanist bilim adamı Erasmus, onu “harika” olarak nitelendirmişti.

Bir kraliçenin en büyük sorumluluklarından biri, eşinin ardından yerini alacak varisler dünyaya getirmekti. Hastalıkların ve bebek ölümlerinin çokça görüldüğü o dönemde hanedanın geleceği için kraliçeler, sık sık doğum yapardı. Elizabeth ve VII. Henry’nin altı çocukları olmuştu ancak en büyük oğulları ve tahtın varisi olan Galler Prensi Arthur terleme hastalığından dolayı hayatını kaybedince çift, büyük bir üzüntüyle sarsıldı ve endişe etmeye başladı. Kralın varisi olarak tek oğlu Henry kalmıştı ve çift, bir süre sonra bir erkek çocukları daha olmasını arzuladı. Elizabeth, kısa sürede hamile kaldı. Doğum zamanı geldi ve Katherine adını verdikleri bir kızları oldu; ne yazık ki bebek aynı gün öldü. Birkaç gün sonra Elizabeth de hayatını kaybetti. Ölüm sebebi tam olarak bilinmemekle beraber doğum sonrası komplikasyonlar nedeniyle öldüğü tahmin edilmektedir.

Velhasıl Yorklu Elizabeth, İngiliz ve Tudor tarihinin kilit karakterlerinden biriydi. Öldüğünde sadece 37 yaşındaydı. Eşi ve halkı tarafından sevilen ve saygı duyulan kraliçenin mezarı, Londra’da Westminster Abbey Kilisesi’nde eşi VII. Henry’nin yanındadır. Çiftin mezarı, İtalyan heykeltıraş Torrigiano tarafından tasarlanmış olup lahitlerinin üzerinde yatar vaziyette heykelleri bulunur.

Elizabeth, edebiyata ve yapımcılara ilham vermiştir. Philippa Gregory’nin aynı adlı romanından uyarlanıp 2013 yılında yayınlanan “The White Queen” (Beyaz Kraliçe) dizisinin karakterlerinden biridir. 2017 yılında yayınlanan “The White Princess” (Beyaz Prenses) adlı dizide ise ana karakter olarak karşımıza çıkar. Elizabeth; bir eş, anne ve kraliçe olarak öyle muhteşem bir imaja sahipti ki iskambil kartlarındaki kupa kraliçesinin kendisini, elindeki gülün ise Tudor gülünü simgelediği öne sürülür.

Kupa Kraliçesi