Kökmen Öğretmen

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İki öğrenci okula geliyor, müdürün odasına gelerek pompalı tüfekle müdürü Ayhan KÖKMEN’i göğsünden vurarak öldürüyor.

Müdür; 47 yaşında, hayatının baharında, en verimli çağlarında. Katili ise oğlu yaşında, daha 16 yaşında.

Sebep, okulun önünde silahla ateş açması ya da okula silah getirmesi nedeniyle öğrencinin okuldan uzaklaştırma cezası alması veya her ne sebep olursa olsun…

Vahim olayı ayrıntılamak, betimlemeleri çoğaltmak mümkün. Ne kadar çoğaltsak o kadar acıtacak kalbimizi.

Hukuk, elbet görevini yapacaktır. Bir oluş vardır suç tanımına giren. Bunun karşılığı bir ceza vardır. Bu oluşu faillerin işlediğine dair kanıtlar vardır. Hafifletici ve ağırlaştırıcı sebepler vardır. Hukuk, hepsini değerlendirecektir. Sonuçta bir ailede ebediyen bir eksiklik, diğer ailede de ceza gören, yıllarca cezaevlerinde yaşayan bir eksiklik. Her durumda toplumsal bir vahamet, dinmeyecek bir sızı, kanayan yara…

Kaldı ki çağdaş ceza infazının amacı, öç almak ve güvenlik tedbirinden ziyade topluma tekrar suç işlemeyecek şekilde suçluları geri kazandırmaktır.

Öğretmenimizin ölümüne sebep, henüz daha reşit olmamış bir çocuğun kararı mıdır sadece?

Öğrenci; sevgi ve saygıyı ailesinde, okulunda, mahallesinde görüp öğrenmedi mi?

Eğitim sistemimiz her yıl değiştirilirken öğrenciyi bir denek olarak değil, gelecek nesilleri kuracak bir insan olarak ele alınmadı mı?

Eğitim sistemimiz, hukuk ve kolluk sistemimiz, öğretmenini öğrencisinden koruyamadı mı?

“Öğretmenin öğrencisinden korunması”nın düşünülebildiği bir toplum olabilir mi? Olmamalıyız, olmayacağız.

Eğitim sistemimiz sorunlu öğrencileri rehabilite edecek şekilde çalışmıyor mu?

Tehlikenin gelmekte olduğunu ailesi, öğretmenleri, arkadaşları, devlet kimse fark etmedi mi? Kimse önlem alamadı mı?

Toplumumuzda neredeyse herkesi herkese düşmanlaştıran, gücü elde edenin her şeyi yapabileceğini düşündüğü, ötekileştirme ve yabancılaştırmanın oluşturduğu linç kültürünün ve bunu besleyen “Kurtlar Vadisi” türü televizyon programlarının hiç mi payı yok?

Cinayeti kör bir balıkçı da görüyor, hepimiz görüyoruz. Marifet; önceden görebilmek, önlemlerini alabilmek, sebeplerini ortadan kaldırabilmektedir. Kökmen Öğretmen’in göğsüne sıkılan kurşun, toplumun kendinin, kendine sıktığı bir kuşundur ne yazık ki…

Suçu anlamaya, açıklamaya ve önlemeye çalışan bir bilim vardır: Suç bilimi yani kriminoloji.

Cinayet, her toplumda ve her çağda suçtur. Bu suç, Habil ile Kabil zamanından beri işleniyorsa hepimiz şapkamızı öne koyup üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeli, toplumsal dayanışma ve bağlılık içinde sevgi ve saygı tohumlarını beslemeliyiz.

Kriminoloji, insan ve toplum kaynaklı bir sosyal bilimdir. Fen ve diğer sosyal bilimlerde olduğu gibi kolay kolay tek bir nedene indirgenemeyen, kavranamayan, karmaşık; bazen bireyden bireye, toplumdan topluma, kültürden kültüre, coğrafi ortamdan coğrafi ortama göre değişebilmektedir.

Bir Ceza Avukatının Anıları adlı kitabında Faruk Erem; “Suçluyu kazıyın, altından insan çıkar” demişti.

İnsanlar, aileyi ve toplumu oluşturur. Toplum; temsilcilerini seçer, devleti kurar, güvenlik ve eğitim sistemini kendine yakışır olarak belirler ve işletir.

1991 yılında ödüle layık görülen staj tezimde, “Suçluyu kazıyın, altından toplum çıkar” demeye çalışmıştım.

Bütün bir toplum olarak bütün kurumlarımızla suçu kazımalıyız. Doğruluğa ve adalete teşvik vermeliyiz. Sevgi küreğimiz, saygı kazmamız, dayanışma çapamız, bilim fırçamız olmalı, hep beraber suçu kökünden kazımalıyız. Kazımalıyız ki Kökmen Öğretmen’in göğsünden o kurşunu çıkarıp atalım.

Işıklar içinde öğretmeye devam ediyor öğretmenimiz…

Kökmen Öğretmen