Bizim insanımız tarihi, tarihi bilgiyi ve bazı olaylardaki neden sonuç ilişkisini sadece dizilerden ve altyapısız bir şekilde bir öğreniyor.
Manisa’daki aynı ay içindeki asker zehirlenmesi ve yemeği temin eden firmanın şaibeli ilişkileri de ortaya tarihi geçmişi olan ve tam güvenliği denetlenebilir kazan sisteminden neden ve hangi gerekçeyle vazgeçildiği ve bunu Osmanlı ordusunda 1370 yılında başlamış olup bugünlere kadar da gelmiştir.
Kazan tabiri, orduda askeri garnizonda tüm garnizonun yemek toplamı olup birlikteki herkes buna dahildir.
Kazan ismini tahmin de edileceği gibi içinde yemek pişen dev kazanlardan almıştır. O kazandan kaç kişinin yiyeceği, kaç kişinin yemeyeceği Osmanlı ve modern Türk ordusunun en eski kurallarını da beraberinde getirir. Kazandaki yemeği reddetmek suçtur. Sultan Selim dönemi terimlerinden biri olan “kazan kaldırmak”, bu yemeğin topluca reddedilmesi anlamına gelir. Zamanında yeniçeriler, eğer o gün isyan edeceklerse ilk olarak gelen yemek malzemelerini kazanlarına koymayı reddediyorlar, kazanı kaldırıp ters çeviriyorlar ve sultanın ihsan ettiği yemeğe ve dolayısıyla iradesine kazan kaldırarak baş kaldırıyorlardı. Bu, bugün dahi vardır. Bir birlikte er, erbaş mesela kazara komple belli bir yemeği yemeyenlerden oluşmuşsa o gün de kazara o yemek çıkmışsa kara kaplı kitaba göre o birlikte o anda isyan çıkmış olmaktadır. Komutan, isyanı bastırmak için silah zoruyla size o yemeği yedirebilir. Yoksa dümdüz kazan kaldırmış olursunuz, arada tek tük yemeyenler istisnadır.
Günlük yemek bedeli ise asker başına bir askerin zor yiyeceği bir üst sınırdan tutulur. buna göre kazana dahil bir asker günlük:
300 gr. et
1 yumurta
35 gr. fasulye/mercimek/bezelye vs
165 gr. süt
165 gr. yoğurt
30 gr. beyaz peynir
200 gr. yaş meyve
400 gr. yaş sebze
600 gr. ekmek (güçlendirilmiş tip 750-880 undan)
30 gr. bulgur
30 gr. pirinç
30 gr. makarna
25 gr. ayçiçek yağı
10 gr. zeytinyağı
20 gr. tereyağı
35 gr. toz şeker
25 gr. bal
gibi bir diyete tabidir. Dağ Komando ve özel birliklere girmiyorum bile. Bu kadar özel kalori hesabı özenle yapılan hatta bir zamanlar askerin tütün istihkakına kadar düşünen bir sistemde ne idüğü belirsiz yemek şirketlerine ihale vermek neyin nesidir anlayabilmiş değilim. Dahası bunu her fırsatta Osmanlıcılık’tan dem vuran zat-ı muhteremlerin de ısrarla savunması, üstelik “Manisa sıcağında olur bunlar” demesi ise ayrı yazı konusu olmalı.
Moderniteye elbette karşı değilim ama bazı kurallar gelenekselleştiyse içinde ordu terbiyesi dahilinde test edilmiş onaylanmış hususlar vardır. Kurumların ayarlarıyla oynamayın. 2007’den beri oynadığınız ordunun üzerinden artık elleri çekmenin zamanı geldi de geçiyor. Dağdaki teröristin alt edemediği askeri kışlada zehirletmeyin.