Kadın ve vesaire

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gün ışığı almadan büyüyen her fidan narindir. Çarçabuk kırabilirsiniz onu. Fazlaca bir güce, kuvvete ihtiyaç yoktur.

Gün ışığını kana kana içerek büyüyen dal, on tane meyve verirse gölgede büyüttüğünüz dal üç tane verir. Ne gerçek kızıllığına ulaşır meyve ne sarılığına. Öylece bir garip büyür…

Kadın…

İnsan türünün devamı için gerekli iki cinsiyetten biri…

Kadın…

Ve kadınlar
birbirlerinden gizleyerek
bakıyorlardı ayın altında
geçmiş kafilelerden kalan öküz ve tekerlek ölülerine.
Ve kadınlar
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yarimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız
şimdi ayın altında
kağnıların ve hartuçların peşinde
harman yerine kehribar başlı sap çeker gibi
aynı yürek ferahlığı,
aynı yorgun alışkanlık içindeydiler.
Ve on beşlik şarapnelin çeliğinde
ince boyunlu çocuklar uyuyordu.
Ve ayın altında kağnılar
yürüyordu Akşehir üzerinden Afyon’a doğru.

Bir erkeğin yaşamındaki kadın ne güzel resmediliyor dizelerde. Sevgili Nazım Hikmet’in dizelerini sindirerek okuduktan sonra soralım kendimize.

Neden her gün bir ya da daha çok kadın; eşi, sevgilisi yahut bir başka erkek tarafından öldürülüyor?

Soruyu koyunca ortaya mantıklı bir yanıt aramak kalıyor geriye.

Bu yanıtı da beraber arayalım. Buluruz belki, kim bilir?

Gölgede büyüttüğümüz kadın mı, erkek mi?

Sizce hangisi?

Sevgi, dostluk ve umutla.

Kadın ve vesaire