İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemez

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesini ve Bununla Mücadeleyi Amaçlayan Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni Türkiye, ilk imzalayan ülkelerden biri olmuştu. Daha sonra bu sözleşmeyi 45 Avrupa Konseyi ülkesi imzaladı. Sözleşme, 1 Ağustos 2014 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tüm partilerin desteği ile kabul edilerek yürürlüğe girdi.

Türkiye’nin de üyesi ve kurucusu olduğu Avrupa Konseyi üyeleri tarafından hazırlanmış, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayanan, kadınlara yönelik ailede ve kamusal alanlarda her türlü şiddeti önlemeyi amaçlayan en kapsamlı çalışmalardan biri olan bu sözleşme; o zamanlar yenilikçi bir görüntü veren AKP Genel Başkanı ve Başbakan Tayyip  Erdoğan’ın, Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in, Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Fatma Şahin’in özel gayretleri ile meclisten öncelikle geçirilmişti.

AKP kurmayları bu sözleşme ile övünürken sözleşmeyi içine sindiremeyen, kadın haklarına ve kadın hakları savunucularına karşı çıkan gerici, Atatürk düşmanı bir kitle vardı. Daha ilk günden bu sözleşmenin Türk toplumunun yapısına uymadığını ileri sürüyorlardı.

Gerçekten öyle miydi? Sözleşmenin tamamını okudum. Türk toplumunun değerlerine ters düşen bir tek cümle bulamadım. Sözleşme, üye devletlerden daha önce kabul ettikleri İnsan Hakları Sözleşmesi’nde var olan kadın-erkek eşitliğine atıfta bulunarak bu eşitliğin fiilen uygulanmasını, kadınlara yönelik cinsel, psikolojik veya ekonomik her tülü şiddetin önlenmesini, buna rağmen şiddet uygulanmış ise uygulayan kişilerin cezalandırılmasını, şiddete uğrayan veya uğrama tehlikesi olan kişilerin korunmasını istiyor… Bunun nesine karşı çıkarlar anlamakta zorluk çektim.

Geçtiğimiz günlerde sözleşmenin Türk toplumunun yapısına uymadığını ileri süren kesimleri sevindiren bir gelişme yaşandı. Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, imzaladığı kanun hükmünde kararname ile Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurdu. Bu karar, başta kadınlarımız olmak üzere toplumun büyük kesiminde tepki ile karşılandı. Tepkiler, üç noktada toplandı.

Birincisi, hukuk açısından. “Anayasamıza göre mecliste usulüne göre görüşülüp kabul edilen uluslararası sözleşmeler kanun hükmündedir. Tüm partilerin oyları ile geçen ve kanun haline gelen bir konu, kanun hükmünde kararname ile iptal edilemez. Eğer vazgeçilecekse yine mecliste görüşülerek yeni bir kanunla sözleşmeden çekinilmelidir, yapılan işlem anayasaya aykırıdır.”

İkinci itiraz, demokrasi açısından. “Mecliste tüm partilerin oluru ile kabul edilen bir sözleşmenin cumhurbaşkanı tarafından iptal edilmesi, millet iradesini hiçe saymak olur. Bu da demokrasinin ruhuna ters düşer.”

Üçüncü itiraz ise insan hakları açısındandı. “Sözleşme,  kadın haklarını savunuyor ve düzenliyordu, bu sözleşmenin iptal edilmesi, temel hak ve özgürlüklere vurulmuş bir darbedir. Avrupa Konseyi ve ülkeleri ile ülkemizin arasını açacak, Türkiye’nin uluslararası saygınlığını azaltacaktır” şeklindeydi.

Tüm eleştiriler, doğru ve yerinde… 2020 yılında 284 kadınımız ve 26 çocuğumuz cinayetlere kurban gitmişken; mağdur kadınların çoğu ayrılmak istedikleri eşleri tarafından yasal hakları olan boşanma davalarını açtıkları için ya da örf adet töre nedenleriyle öldürülürken; yeni koruyucu önlemler alacağımız yerde bu sözleşmenin tek taraflı kaldırılması kadınlarımızı üzmüş, suç işleyenleri cesaretlendirmiştir.

Başta ana muhalefet partisi olmak üzere diğer muhalefet partileri ve birçok kadın hakları savunucusu dernek, kişi, kurum, yasal yollara başvurarak düzenlemenin iptalini isteyeceklerdir.

Benim düşüncem de yapılan işlemin demokrasi ve hukuk açısından geçersiz ve gereksiz olduğu yönündedir. Mecliste tüm partilerin ortak görüşü ile kabul edilen uluslararası bir sözleşmenin tek taraflı olarak iptal edilmesi doğru olmamıştır. Dilerim iktidar partisi, oy kaygısı ile yaptığı bu yanlıştan döner. Aksi halde kadını ikinci sınıf vatandaş olarak gören,  tutucu bir kesimin oylarını alayım derken tüm kadınlarımızın oyunu ve desteğini kaybedecektir. Saygılarımla.

İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemez