İki başkan, iki farklı davranış

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bizim Hasan, pazar günü 65 yaş ve üstü gençlere verilen dört saatlik sokağa çıkma izninden faydalanarak yanıma geldi. Donuk bir ifadeyle:

– Ah be hocam, patladım kaç günlerdir. Ben, evde oturmaya alışık insan değilim. Gezen, hareket eden bir adamım. Otura otura oturmaktan yoruldum, her yanlarım ağrımaya başladı. Kaslarım gevşedi. Psikolojim bozuldu. Koronadan kaçarken başka hastalıklara tutulacağız. İyi ki akıllarına geldi büyüklerimizin de pazar günleri bize izin çıktı. Aslında yetmez ama bu bile iyi oldu. Neyse, sen ne yapıyorsun hocam? Epeydir görüşmedik.

– İyi Hasan, ben de senin gibi izinden faydalandım, dolaşıyorum. Senin söylediklerin hepsi bende de mevcut. Enerjimizi kaybetmek üzereyiz. Şöyle her sabah ikişer saat izin verseler de yürüsek, hareket etsek. Ufak tefek ihtiyaçlarımızı karşılasak çok iyi olacak. Neyse Hasan bu günler de geçer, görmemişe döneriz. Önemli olan sağlıktır.

– Tamam hocam, doğru söylüyorsun, önce sağlık. Çoktandır görüşmedik. Şimdi sana iki başkandan bahsedeceğim; iki başkan, iki farklı davranış. Komşu ilçenin belediye başkanı var biliyorsun, gösterişe düşkün, reklamı seven bir kişiliğe sahip. Her fırsatta kendi reklamını yapar, yaptığı hizmetleri öve öve bitiremez. Zaten bu yaptığı reklamlar sayesinde belediye başkanlığını kazandı. Vatandaş, onun yaptığı bu reklamlara kanarak büyük oy farkıyla onu başkan yaptı. İşte bu başkan, belediye bütçesinden ihtiyaç sahibi ailelere çeşitli zamanlarda erzak kolileri hazırlatır, kolilerin üzerine kendi adını yazar, imzasını atar, öyle dağıtır. Sanırsın ki başkan, bu yardımları kendi kesesinden yapmış. Dedim ya, adam reklam hastası. Her fırsatta kendi reklamını yapmaktan vazgeçmiyor. Evde bakım araçları var ya, onların üstüne bile kendi fotoğrafını koymuş.

Bu ay Ramazan dolayısıyla belediye tarafından ihtiyaç sahibi kişilere erzak kolileri dağıtıldı. Yine kolilerin üzerinde başkanın adı, soyadı ve imzası var. Adam bunu nasıl içine sindirebiliyor anlamakta zorlanıyorum.

Bir de bizim ilçenin başkanına bak, melek gibi bir adam. Dağıtılan erzak kolileri üzerinde kendi adını yazdırmaz, hep belediye diye yazdırır. Gösterişi sevmez, reklam yapmaz, yaptığı hizmetleri söylerken kendini asla öne çıkarmaz, hep ekibini över. Kendini belediyenin ve ilçe halkının bir hizmetlisi gibi görür, alçak gönüllülüğü hiç elden bırakmaz. Tam bir gönül adamıdır bizim başkan.

Sohbet anında bazen sorarlar: Başkanım, senin hizmetlerin komşu belediyenin başkanından daha fazla ama bir güne bir gün yaptığın hizmetleri överken duymadım. Komşu belediye başkanı, yaptığı en ufak bir hizmeti göklere çıkararak anlatıyor. Pireyi deve yapıyor. Duyanlar da sanki o başkanın daha çok hizmet yaptığını sanıyor. Siz niye hep suskun kalıyorsunuz?

Bizim başkan mahcup bir şekilde: Dedem derdi ki; ‘Oğlum, yaptığınız her işi doğru yapın, kimseyi kandırmayın, Allah doğrunun yardımcısıdır. Asla kendinizi övmeyin, sizi başkaları övsün.’ Ben, dedemden aldığım bu terbiyeyi asla unutmuyorum. Dedemin öğütlerini yerine getirmeye çalışıyorum. Bu halk beni bu göreve getirdi. Ben, halkımın hizmetkarıyım ve hizmetkarı olarak kalacağım. Övünen övünsün, reklamını yapan yapsın, biz yolumuza devam edelim. Takdir halkımızındır.

İşte görüyorsun hocam; iki başkan, iki farklı davranış. Sen ne diyorsun buna?

– Ben ne diyeyim Hasan, bana göre bizim başkan doğrusunu yapıyor ama halkımız değerlendirecektir. Her başkanın görgüsü, bilgisi aynı değil ki…

Sevgi, saygı ve mutluluklar.

İki başkan, iki farklı davranış