Giden mi kalan mı yalnız?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bu sabah biriktirdiklerimle uyandım yeni güne. Pencere aralığından giren soğukla titredi içim. Yüreğimin yangını ise yerli yerinde. Oysaki ne yangınlardan sağ çıktı bu eşkıya yüreğim. Bu yangından da çıkar elbet.

Bütün sabahlarım yüzünde ağarsın istedim. Sesindir yeryüzünde gövde bulan. Oysaki sessizliğinle baş başayım yeryüzünün kalabalığında. Ve bu sessizlik ve yalnızlık yakmakta canımı. Karanlık bir ormanda kaybolmuş gibi hayallerim. Boğazımda düğümlenen bir şey var çözemediğim. Ne zaman bir yaşam düşlesem… Susuyorum. Sustukça da yanıyorum. Ne zaman uslandıracaksın bu yorgun yüreğimi. Konuşmasan da olur uzun uzadıya susalım birbirimize. Gözlerin değsin iki damla ateş düşürdüğün gözlerime. Sonra birleşsin ellerimiz. Yağmurdan sonra açan güneş gibi doğsun sevdamız yüreklerimize…

Ayrı düştük yardan bir akşamüstü. Peki, neydi ayrılık? Mesela vazgeçmek yağmurlardan, yüreğimizdeki iyiliğin dilimizde küfre dönmesi ya da iki adımından biri insanın. Belki de başını alıp gitmek gibi bir geri dönüş.

Şimdi anlıyor musun gidişinin neden ayrılık olmadığını? Bir yaprağın dalından kopup yere düşmesi kadar anca acısı ve ağırlığı olduğunu. Basit bir matematik işleminin sonucunu yazmak kadar bir değer taşıdığını. Boşluğa bir boşluk katmadığını. Kar yağdırmadığını yaz ortasında…

Giden gittiğiyle kalıyor hayatta. Yaşadıklarımız kalıyor sol yanımıza. Yaşayamadıklarımız ise ayrı bir sızı oluyor beynimizde. Şimdi çıkmak gerek yeni yolculuklara, bekler bizi uzun ve çetrefilli yollar.

Sana gelmiştim oysaki sona gelmiştim. Bilirsin ilk olmak önemli değildir. Önemli olan son olabilmektir. Çünkü herkesin bir ilki vardır. Ama sonda yaşarsın hayatı. Ve sonda kalırsın her zaman. İlk değil son olun birisinin hayatında…

Giden mi kalan mı yalnız?