Etkileşim ve suç

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan, doğduğu andan itibaren doğası gereği küçük de olsa büyük de olsa bir şekilde öteki ile etkileşime girer/girmek zorundadır. Çünkü insan, sosyal varlıktır. Etkileşime ve iletişime girdiği için de zaten insandır. Böylelikle insanın eylemleri, toplumdan bağımsız düşünülemez. İnsan, toplumsal hayatın bir parçası olduğu için zaman zaman toplumsal/bireysel düzeni bozacak bir takım davranım/davranışlarda bulunmaktadır. Ve biz de toplum olarak bize uymayanı suç ve onun failini suçlu olarak nitelemekteyiz. Peki suç nedir? “Suç” kavramının içini nasıl doldurduğumuz ve nasıl doldurulduğu önemlidir. Suç, bireysel olmakla birlikte toplumsal kaynaklı olup davranış, tavır ve hareket olarak kabul edilir. Toplumun tepki duyduğu her tür sosyal sapmalar, suçun içinde ele alınmaktadır. Suç ve suçun anlamı; toplumdan topluma, kültürden kültüre, coğrafyadan coğrafyaya değişmektedir. Bizim ülkemizde suç olarak kabul edilen olay/olgu, başka bir ülkede suç olarak kabul edilmeyebilir. O nedenledir ki evrensel bir suçtan söz edemeyiz. Öyle ki, “Suçu toplum hazırlar, suçlu işler” sözünden de anlaşılacağı üzere suçlu, burada sadece aracıdır. İnsanı suç işlemeye toplum iter. Hızlı nüfus artışı sonucu yaşanan bunalımlar, ekonomik yoksulluk ve bireysel yoksunluk, politika ve siyaset, evrensel bir problem olan ırkçılık, en büyük algı olan yönetim aracı televizyon ve medya, bölgecilik yani tutuculuk, depresyon ve birtakım ruhsal hastalıklar, ilaçlar ve uyuşturucu gibi madde kullanımları, haksız karar ve durumlar, en önemlisi aile ortamı ve eğitimsizlik gibi faktörler, suçun nedenleri ve tetikleyicileri arasında gösterilebilir. Aileden alınan ve öğrenilen yaşam tarzı ile eğitimsizlik, suça bulaşmayı ve hayatlarını bu şekilde idame etmelerini sağlamaktadır. Bu tetikleyicilere sahip olan birey, suç işlemeye son derece meyillidir. Bu alanlarda özellikle eğitim ve aile ortamında yapılan/sağlanan değişim ve dönüşüm, suçun işlenme oranında bir azaltıcı etkiye sahip olacaktır.

Herkes, bir şekilde anlaşılmayı bekler ama bir türlü karşıyı anlamayı beceremez, hep bekler. Aslında anlasa sorunsallar çözülecektir. Ama biz toplum olarak zoru severiz ve kolaylıkla etiketi hemen yapıştırıveririz. Toplumsal ve en önemlisi de kültür/mahalle baskısı, bizi sürekli olarak ötekini düşündürür. Bir kez “Öteki ne der?”, “O, bu, şu ne der?” diye düşünmeyi bırakıp kendimize odaklandığımız an, eksiklik fark edilecektir ve suç oranlarında düşüş yaşanacaktır.

Etkileşim ve suç

Etkileşim ve Suç

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

İnsan, doğduğu andan itibaren doğası gereği küçük de olsa büyük de olsa bir şekilde öteki ile etkileşime girer/girmek zorundadır. Çünkü insan, sosyal varlıktır. Etkileşime ve iletişime girdiği için de zaten insandır. Böylelikle insanın eylemleri, toplumdan bağımsız düşünülemez. İnsan, toplumsal hayatın bir parçası olduğu için zaman zaman toplumsal/bireysel düzeni bozacak bir takım davranım/davranışlarda bulunmaktadır. Ve biz de toplum olarak bize uymayanı suç ve onun failini suçlu olarak nitelemekteyiz. Peki suç nedir? “Suç” kavramının içini nasıl doldurduğumuz ve nasıl doldurulduğu önemlidir. Suç, bireysel olmakla birlikte toplumsal kaynaklı olup davranış, tavır ve hareket olarak kabul edilir. Toplumun tepki duyduğu her tür sosyal sapmalar, suçun içinde ele alınmaktadır. Suç ve suçun anlamı; toplumdan topluma, kültürden kültüre, coğrafyadan coğrafyaya değişmektedir. Bizim ülkemizde suç olarak kabul edilen olay/olgu, başka bir ülkede suç olarak kabul edilmeyebilir. O nedenledir ki evrensel bir suçtan söz edemeyiz. Öyle ki, “Suçu toplum hazırlar, suçlu işler” sözünden de anlaşılacağı üzere suçlu, burada sadece aracıdır. İnsanı suç işlemeye toplum iter. Hızlı nüfus artışı sonucu yaşanan bunalımlar, ekonomik yoksulluk ve bireysel yoksunluk, politika ve siyaset, evrensel bir problem olan ırkçılık, en büyük algı olan yönetim aracı televizyon ve medya, bölgecilik yani tutuculuk, depresyon ve birtakım ruhsal hastalıklar, ilaçlar ve uyuşturucu gibi madde kullanımları, haksız karar ve durumlar, en önemlisi aile ortamı ve eğitimsizlik gibi faktörler, suçun nedenleri ve tetikleyicileri arasında gösterilebilir. Aileden alınan ve öğrenilen yaşam tarzı ile eğitimsizlik, suça bulaşmayı ve hayatlarını bu şekilde idame etmelerini sağlamaktadır. Bu tetikleyicilere sahip olan birey, suç işlemeye son derece meyillidir. Bu alanlarda özellikle eğitim ve aile ortamında yapılan/sağlanan değişim ve dönüşüm, suçun işlenme oranında bir azaltıcı etkiye sahip olacaktır.

Herkes, bir şekilde anlaşılmayı bekler ama bir türlü karşıyı anlamayı beceremez, hep bekler. Aslında anlasa sorunsallar çözülecektir. Ama biz toplum olarak zoru severiz ve kolaylıkla etiketi hemen yapıştırıveririz. Toplumsal ve en önemlisi de kültür/mahalle baskısı, bizi sürekli olarak ötekini düşündürür. Bir kez “Öteki ne der?”, “O, bu, şu ne der?” diye düşünmeyi bırakıp kendimize odaklandığımız an, eksiklik fark edilecektir ve suç oranlarında düşüş yaşanacaktır.

Etkileşim ve Suç