Eskici

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Eskici, eskiler alıyorum, eskiciiii!”

Havayı yırtarcasına ulaşıyor ses kulağımıza. Sokağı arşınlayan adımlarına eşlik eden gür sesiyle ilerliyor. Bir taraftan da iteliyor üzeri eski eşyalarla dolu arabasını. Eskiler alıp eskiler satan, eskici.

Aslında anılar alıp anılar satan bir insan o. Her aldığı eskimiş denilen eşya, kendiyle beraber yaşanmışlıkları da taşıyor beraberinde. Kenarı kırılmış bir sandığın, gözden çıkarılmış bir sobanın, bakır bir güğümün söylemek isteyip de söyleyemediği çok şey olsa gerek. Dile gelseler kim bilir neler anlatırlar dinleyenlere. Zamanında sevilmiş, itina ile korunmuş, bakılmış ve bunun karşılığında hizmet etmiş olmanın gururunu belki. Hasretleri, sevinçleri, hüzünleri, yaşadıkları mutlulukları dillemek isterler beki de.

Yaşadıkları evlerde hepsinin bir yeri, bir duruşu, bir işlevi vardı muhakkak. Bir bütünün anlamlı bir parçası olmanın getirdiği hazla yerlerinden memnun yaşayıp giderken bir gün ya sahiplerinin değişiklik isteği ya da “Buna artık ihtiyacım kalmadı” düşüncesi ile onları gözden çıkartması sokaktan başlayan yeni serüven yolculuğuna çıkartır onları. Bazen de sahibinin ölümü ile diğer insanların gözünde taşıdığı anlamı yitirmesi ile sokakta bulur kendini bu objeler. En hazini de bu olsa gerek. Bir anda değerinin hiçe inmesi ve anlam kaybına uğramak…

Hani kimi insanlar vardır onlara da eskici der çevresindekiler, evlerinde tuttukları eşyalardan dolayı. Oysa ki o eşyalarla kurulmuş gönül bağı, her birinin yaşanılanları hafızada canlı tutuşu, ayrı ayrı anlatılmaya değer hikayeleri içinde barındırmalarıdır o eşyaları değerli kılan ve sahiplerinin onlara kıyamayış nedeni. İnsan geçmişle bağını kopardığında anlamını da yitirir hayat. İşte o köşelerde tutulan ve başkaları tarafından fuzuli görülen eşyalar, o kişinin geçmişle kurduğu bağdır. Yaşanılanları unutmayı engelleyen somut şeylerdir. Her birinin ayrı bir duruşu, kokusu, belki sesi ve içinde barındırdığı özlem vardır. Yaralara merhem olurlar kimi, kimi bir tebessümün yaymasını sağlarlar yüzde, kimi de yüreğin kıyısına bir hüzün oturtup hasret diyarına daldırırlar insanı. Tutup elinden geri getiremediklerini taşır belki insanın yanına belki de koşarak gitmek istediklerine olan özlemi frenler. Yenilen yemekleri, paylaşılan anları, yürek sevinçlerini, hazin hikayeleri, hayata dair her ne varsa onları üzerine sinmiş yaşanmışlıklarla yanımızda tutarlar. Kimisiyle çocukluğumuzu geri alır ısıtırız yüreğimizi, kimisiyle unutmamız gereken dersi tekrarlarız…

Eskciiii, eskici geldi eskiciiiii… Ses giderek büyürken sokakta “anı toplayıcısı geldi, anııııı… anı alır, anı satarım” diye algılıyorum her seslenmeyi…

kıyamadım dediğin ömrün kadar

en kıymetlinin değeri, sen kadar

sen gidince geriye kalacak anı

anına sahip çıkılacak mı? sanrı

payına düşeni al

hayat ışığını tüketmeden burcunda…

Eskici