Emek ve gazetecilik

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Vikipedi, emeği mal veya hizmet üretimi sırasında ortaya konan insan kaynağı olarak tanımlıyor.

Şüphesiz, emeğin hiç durmadığı bir coğrafyada yaşıyoruz.

Bu coğrafyanın bize sunduğu nimetlerin her birinde insan eli var.

Gazeteciler olarak biz de tarlada, sokakta, kendi işletmesinde, işçi olarak bulunduğu iş yerinde çalışan herkesin emeğinin hakkını korumak, hak ihlali varsa bunu sorgulamak adına mücadele veriyoruz.

Emeği bir başka insana göstermek, izlediği ya da okuduğundan haz duymasını sağlamak, izlediği ya da okuduğu ne varsa örnek almasını ya da almamasını sağlamak da yine bize düşen görevlerden sadece birkaçı.

Bütün bunlar için harcadığımız saatler, uzun mesailer var.

Bir konu hakkında doğruya ulaşmak ya da bir vatandaşın, vatandaşların ya da bir kurumun sesi olmak adına her yerdeyiz.

‘Her yerde olmak, olabilmek’ gerçeği, insanın baktığı pencere sayısını sürekli olarak dönüştürür. Hayata olan bakış açınız fazlalaşırken yaşama dair umudunuz da o derece artar. Haber tecrübeniz geliştikçe sıradan bir yolda, sıradan bir günde hiç kimsenin fark etmediği ve sıradan gördüğü bir şeye karşı çok daha hassas ve şeffaf bir bakış açısı ile yaklaşırsınız. Kimse için değer ifade etmeyen o şey, bir gazetecinin elinde bambaşka bir değere sahip olabilir. İşte tam bu noktada fikir işçileri olarak biz, emek vermeye başlıyoruz.

Bir vatandaşın sorununu dile getirmek için çıktığımız yolda başlar emek.

Emek, vatandaşa röportaj anında sorduğumuz tüm sorularla devam eder.

Ardından konuya kazandıracağımız şeffaf, doğru bakış açısıyla da emeğimizi üretmiş oluruz.

***

Filozof Karl Marx’ın en temel öğretilerinden olan emeğe yabancılaşmayı şöyle özetleyeyim size:

Bir inşaat ustası düşünün. Aklınıza gelebilecek en lüks konutların inşaatını yapıyor ancak o konutta belki de asla oturamayacak.

İşte gazetecilerin bir kısmının da aynı bu şekilde emeğine yabancılaştığını düşünüyorum. Bir zamanlar emek vererek yürüdüğü yolda asli amacının kamu yararı olduğunu fark etmeksizin sadece medyanın gücünü kullanarak hak ihlali yaptıklarını gözlemliyorum. Hak ihlali de benim özgürlüğümün başladığı yere vurmaya çalıştığı zincirle başlıyor. Sorsanız basın özgürlüğünü savunan nice gazeteciden sadece biri ya da birileri onlar. Oysa özgürlük kavramı; emeğe, mücadeleye o kadar yakışan bir kavram ki tam tersine asla uyduramıyorum.

Gazetecilik mesleği çok onurlu bir meslek olmasına karşın kötü niyetli adımlar atmak için kullanıldığı zaman da bir o kadar kalleş olabiliyor. Halkın nabzını tutmak, halkın sorunlarını kamuoyuna duyurabilmek, halkın sesi olmak yerine devletin saygın koltuklarıyla halkın yüzüne kapılar kapatılarak yapılan sinsi konuşmalar, anlaşmalar kokutuyor bu mesleği.

Yaşım küçük ama çok şükür Allah bana akıl, fikir vermiş.

Meslekte tecrübelenirken yaşayacağım türlü olumsuzluklar olacak. Bilerek sürdürüyorum mücadelemi. Hata da yapacağım, hatamdan döneceğim zamanlar da olacak, olmak zorunda. Kimse hata yapmak istemez ama yıllar önce bir arkadaşım bana bir cümle kurmuştu, hiç unutmam o cümleyi: “Bir hatayı bir kez yaparsan adı hata, ikinci kez yaparsan adı aptallıktır.”

İnsan evladının en sevdiğim özelliği; hayatın kendisinin başlıca bir emek mücadelesi olduğunu düşünürsek yaşanmışlıkların beraberinde gelen tecrübeler de o hayatta verdiğiniz emeklerin ta kendisi.

O yüzden bu ülkede henüz gazetecilik yapmaya başlayan dostlarıma benden tavsiye:

Hata yapmaktan korkmayın, hatalarınızı sürekli yüzünüze vuranlardan korkun.

İlerlediğiniz ve emek verdiğiniz yolda üzerinize basıp geçmek isteyecekler, sizi topluma karşı kötülemeye çalışacaklar. Doğru bildiğiniz yoldan sakın sapmayın.

Gazeteciliğin asli amacı insanların sizi sevmesi, saygı duyması değil; sizin yazdıklarınızı, anlattıklarınızı sevmesi, değerli bulmasıdır.

Saygın koltuklarla kapalı kapılar ardında konuşurken mesleğinizi o koltukların kucağına sakın bırakmayın. Yüzünüz hep güneşe dönük olsun yani hep halka dönsün yüzünüz. Asıl gerçek kamuoyudur, o koltuklar bir gün gelecek değişecek. Yapmayın, yüzünüzü güneşe eğmek zorunda kalırsınız.

Ben, bağlı bulunduğum kurum içinde Ödemiş’te yaşadığım sürece özel haberlerimle Ödemiş’e katkı sunmaya bir şeyleri değiştirmeye devam edeceğim.

Biz, ekip olarak bağlı bulunduğuz kurum içinde Ödemiş’te var olduğumuz sürece özel haberlerimizle Ödemiş’e katkı sunmaya bir şeyleri değiştirmeye devam edeceğiz. Kimse buna hiçbir tehdit ve zincirle engel olamayacak.

Kötü ve art niyet hiçbir zaman kazanmadı, hiçbir zaman kazanamayacak.

Bu meyanda;

İki yıla yakındır özgürce yazmama, konuşmama izin veren Küçük Menderes Gazetesi ve TV9 İzmir Genel Koordinatörü İsmail Atahan Keçeci’ye,

Bir yıldır türlü zorluklara birlikte güldüğümüz TV9 İzmir Genel Yayın Yönetmenim Sevcan Çiftçi Şad’a,

Hep yanımda olan hazır büyütülmüş ağabeyim Kameraman Osman Toka’ya,

Henüz çıktığı bu yolda ilkelerinden asla vazgeçmeyen çalışkan Yönetmenim Buse Bağcı’ya

ve hep özlediğim ama şimdilerde aramızda olmayan Yönetmenim Büşra Boyar’a ilkelerime sahip çıkıp hep yanımda olduğu için

Teşekkürler.

Emek ve gazetecilik