Ekonomi nereye gidiyor?

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sevgili okurlarım, ülkemizde öyle bir ekonomi yönetimi var ki neresinden tutsan elinde kalıyor. Tarım politikası sıfır. Çarşı pazar sıfır. İşçi memur sıfır. Her uygulama işlevini kaybetmiş, herkes ayrı telden çalıyor. Bu uygulamaları düzene sokmak için Para Politikası Kurulu diye bir kurul harıl harıl çalışıyor. Aynen bal yapmaz arı gibi.

Bu haftaki Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizinin sabit bırakılacağı, olası bir faiz artışının ise sürpriz olacağı düşünülüyor.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ise geçen ayki Para Politikası Kurulu planlamasında politika faizini 200 baz puanlık artışla yüzde 15’ten yüzde 17’ye çıkarmıştı. Karar metninde gelecek dönemde parasal duruşun sıkılığının enflasyonu etkileyen tüm unsurlar dikkate alınarak enflasyonda kalıcı düşüşe ve fiyat istikrarına işaret eden güçlü göstergeler oluşana kadar kararlılıkla sürdürüleceği anlaşılıyor.

Benim gibi bazı ekonomistler, önümüzdeki günlerde gerçekleştirilecek toplantıda politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının sabit bırakılacağını tahmin ediyor ancak Merkez Bankası’nın parasal duruştaki sıkılığı piyasaya göstermesi ve kredibilitesini güçlendirmesi adına ölçülü faiz artırımının da göz ardı edilmemesi gerektiğini söyleniyor. Kararlarda enflasyon ve dolarizasyona ilişkin verilecek mesajlar önem taşıyor ve yakından takip ediliyor.

Aralık enflasyonunun yıllık yüzde 14.6 ile beklentilerin üzerinde gerçekleştiğini, enflasyonun bu seviyesi ile gerçekleşen enflasyona göre hesaplanan politika reel faizinin yüzde 2.1 ve beklenen enflasyona göre hesaplanan reel faizin yüzde 5,6 seviyesinde bulunduğunu düşünürsek;

Benzer gelişmekte olan ülkeler için son durumda yüzde 0.5 civarı olan ortalama reel faizin belirgin üzerine çıkılmasının yabancı yatırımcı girişi açısından gerekli olan şartların sağlandığını anlamına geleceğini düşünüyorum. Son haftalarda portföy ve swap girişlerinin süreklilik kazandığını izlemekteyim. Buna göre hane halkı dolarizasyonunun faizlerin yeni seviyesine rağmen devam etmesi, henüz faizlerde arzulanan dengenin sağlanamadığını göstermektedir. Bu durumda Ocak ayı faiz karar açısından Merkez Bankası’nın yakın dönem enflasyon patikasını nasıl öngördüğü de kritik olacak. Bunu en erken bu ay sonunda yayınlanacak Enflasyon Raporu’nda görebileceğiz.

Bu ayki karara ilişkin anketlerin beklentiyi enflasyonun önümüzdeki dönemde yüzde 15 civarını fazla aşmayacağı öngörüsü ile Merkez Bankası’nın politika faizini bir süre bu seviyede tutacağı yönünde gösterdiğini düşünürsek hane halkı dolarizasyonunun devam etmesini, enflasyonda yukarı yönlü sürprizlerin devam edebileceğini düşündüğümden Merkez Bankası’nın ılımlı bir faiz artışı ile artırım sürecini sonlandırmasının mevcut dengeler açısından daha doğru olacağını düşünüyorum.

Para Politikası Kurulu’nun ilk olarak Kasım ayında 475 baz puan faiz artırımı sonrasında geçen ay beklentinin üzerinde 200 baz puan faiz artırımı gerçekleştirdiğini düşünürsek Ocak ayı toplantısında herhangi bir faiz değişikliği beklemiyor olmasına rağmen bir faiz artırımı ihtimalini de tamamen göz ardı etmiyorum. Sürpriz olarak nitelendirilebilecek bir faiz artırımı kararı gelmesi durumunda bir sonraki hafta yayınlanacak olan çeyrek dönemli Merkez Bankasının Enflasyon Raporu’nda enflasyon tahmin patikasının çok daha yüksek bir seviyeyi takip edilmesinin beklendiği öngörülebilir.

Yıllık enflasyonun Nisan ayında en yüksek seviyesine ulaşacağını ve yaklaşık yüzde 15.5 seviyelerini görebileceği ve özellikle birikimli kur etkisi ve yüksek gıda fiyatları etkisinin devam edebileceği, öngörülerim arasında ilk sırada. Bu çerçevede mevcut politika faizinin halen anlamlı bir pozitif reel faiz verdiğinin altını kalın çizgilerle çizelim.

Enflasyon beklentilerim yüksek seviye devam ediyor olsa da son dönemde ek bir kötüleşme görmedim. Merkez Bankası’nın geçen hafta açıklanan beklenti anketi sonuçlarına göre 12 ve 24 aylık ileriye yönelik yıllık enflasyon tahminleri, yüzde 10.84 ve yüzde 9.24 seviyelerinden yüzde 10.53 ve yüzde 9.14’e revize edildi. Mevcut eşit ağırlıklı sepette TL değeri, bir önceki aya göre reel olarak değer kazanımına işaret ediyor. Yapılan hesaplara göre bir önceki ay 62.34 olan endeks değerinin 65 seviyelerine gelebileceğini tahmin ediyorum. Ekonomik koşullar endeksinde ek sinyaller izliyor. 2020 yılının 4. çeyreğinde yüksek faiz seviyelerine rağmen finansal koşulların önemi devam etiğini izlemiştik. Yeni yılla beraber finansal koşulların sıkılaşmaya başladığı izleniyor. Bu durumda Para Politikası Kurulu’na atılan para politikası adımlarının parasal aktarım mekanizması üzerindeki gecikmeli etkilerini takip etmeyi tercih edebilir.

Türk Lirası mevduat faizlerindeki yükselişe rağmen yerleşiklerin uzun döviz pozisyonlarını artırma öngörüleri takip ediyor. Buna ek olarak yılın ilk yarısında beklentimin üzerinde seyredebilecek bir yıllık enflasyon, ölçülü faiz artırımı beklentisini besleyen unsurlar olarak öne çıkıyor. Yine Türk Lirası tarafında daha güçlü bir seyir olmasına rağmen hareketliliğin halen yüksek seyretmeye devam ettiğini görüyorum.

Son sekiz aydan bu yana özellikle de yurt dışı piyasalarda artan emtia fiyatları ve son dönemde hızla yükselen nakliye maliyetlerinin üretici fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskıyı artırdığını görüyorum. Söz konusu küresel ortamın Merkez Bankası’nın sıkı politikasını koruması gerektiğini düşünüyorum.

Yurt içi talep tarafında ise özellikle salgın döneminde 2. dalganın etkisiyle yavaşlama emareleri kendini gösterirken sanayi tarafında ise işlerin kısmen dengeli olduğunu düşünebiliriz. Enflasyon beklentileri tarafında ise halen Merkez Bankası’nın son Enflasyon Raporu’nda belirtilen 2021 yıl sonu enflasyon beklentisi olan yüzde 9.4’ün oldukça üzerinde. Ekim ayında yayınlanan enerji, ithal fiyatları ve gıda fiyatları varsayımlarına baktığımızda bu üç alanda da 2021 için riskler daha fazla.

Son olarak, yurt içi yerleşiklerin mevcuttaki artan faiz oranında dahi Türk Lirası’na ilginin halen döviz ve altına kıyasla düşük kaldığını görüyorum. Bu durum, Türk Lirası üzerindeki riskleri artırırken para politikasının etkinliğini de kısıtlamaya devam ediyor. Anlayacağınız ülkemizin para politikaları, daha çok canımızı yakacak. Zaten ekonomiyi yönetenlerin her yeni düzenlemesi, bize dönük yemek zorunda olduğumuz kazık olarak geri dönüyor.

 

Ekonomi nereye gidiyor?