‘’DOLARIN BU PAZARDA NE İŞİ VAR ..A ÇOCUM’’

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Uzun uzadıya 1944 yılından bu yana Doların dünyaya yayılan lanet etkisinden bahsedecek değilim. Belki kendi açılarından kurdukları parasal bu düzen ABD’nin ekonomik anlamda kısa zamanda güçlenmesini sağlayacak bir akıl projesiydi. Başarılı oldu mu? Tabii ki evet. Fakat oluşturulan iki kurum Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası tarih sürecince hangi ülkeye destek mahiyetinde bulaştıysa anlık krizler yaratarak kur farkından dolayı sömürmeyi başardılar. Bahsettiklerim derinlemesine son derece teknik konular içerdiği için yerelde bizi pek ilgilendirmiyor. Bizi alakadar eden pazar yerimizdeki durum ve yansımaları.

Cumartesi pazarında gezerken, ‘’İnsanların alım gücü azaldı, tüketici isyanda’’ sözlerini işitiyorum sık sık. Bazılarıysa, ‘’Bizim işlerimizde bir değişiklik yok, dolar kullanmıyorum, almıyorum, satmıyorum’’ diye yanıtlar veriyor. Beni tanıyan bir esnaf kardeşim de ‘’Sana bir dolar enflasyon şarkısı söyleyeyim mi?’’ diye sesleniyor; müşterisinden parayı alırken de devam ediyor sözlerine:

‘’Pazar pahalı, ama dolarla ilgisi yok. Ürün az olunca beş araba geleceğine bir araba geliyor, mal yok diye pahalı. 3 lira olan domates 6 lira oldu.’’

O sırada domates almaya niyetli bir bayan yüzünü buruşturarak ayrılıyor.

Samet isimli bir pazarcı kardeşim de ‘’Dolar bizi etkilemez ki, bunlar yerli ürün. Ha neyi etkiler dersen, aldığımız poşeti, ham maddesini. Alım gücünün düşmesi mevsimsel’’ diye anlatıyor.

Tezgâhında taze fasulyeleri tartarken sorularımı cevaplayan Muhsin kardeşime göre de işlerin kötüleşmesinin sebebi doların yükselişi.

Muhsin, ‘’ Hem de o biçim etkiliyor, yemin ediyorum var ya, çıt yok işlerde. Bir dolar kalkıyor, bir altın, alışveriş yapmıyor halk, paraya yol vermiyor ‘’diyor.

Meyve ve sebzenin dışında giyim ürünleri de nasibini almış durumda. Eşofman ve pijama satan bir tezgâhtan arkadaş olaya müdahil oluyor: ‘’Gördüğünüz gibi tezgâhın başında kimse yok, doların yükselişi iplikten kumaşa, işçiye ve imalata, oradan da pazarcı esnafını vuruyor.’’

Derken sohbetimize 75 yaşlarında Bekir amcamız katılıyor: ‘’Valla evladım şu pazarımızdaki bereket hiçbir yerde yok, biz zamanında bunları dahi göremezdik. Ekonomimiz inşallah daha iyi de olacak. Ben aslen Bayburtluyum. 30 yıldır burada yaşıyorum. Çok kışlar ve yazlar gördüm. Yeri geldi ayağıma çarık bulamadım. 15 yaşına kadar karpuzu görmedim, kabuklarını koklardık”.

Peki, ne sayede oldu bu bolluk diye sorduğum da ‘’İşi götürenler, iyilerin sayesinde, adlarını söyletme bana şimdi’’ diyor Bekir Amca.

Şimdi de Halil Teke kardeşimin kumaş tezgâhındayım. Halil de ‘’İşlerimde değişiklik yok, bana ne dolar’dan’’ diyenlerden. Ben de ‘’Peki halkın alım gücü düştü diyorlar ne dersin?” diyorum.

‘’Hayır, halk parayı gereksiz sıkıyor, para var yani. Allah aşkına, herkesin elinde 2.500 liralık telefon var. Piyasada neredeyse 2000 model altı araba kalmadı. Yollar almıyor artık. Otopark derdine düştük.’’

Komşularıyla pazara çıkan Nazife Yenge de ‘’ Yemek yapacağım torunlarıma ama domatessiz yapacağım. 2.5 lira aldığım domates 7 lira olmuş. Herhalde doların yükselişinden. Bu zamlar zenginleri etkilemez ama bizi etkiler’’ diyor.

Piyasa ateşinin düşüp düşmeyeceği tamamen zamana bağlı. Fakat bu süreç bizlere çok önemli bir şey fark ettirdi. Bu tür darboğazlar yaşamamak adına ÜRETMEK’ten başka çaremiz yok. Ne çiftçinin ne de sanayicinin üretmek yerine piyasayı ithalata mahkûm etmesi kadar kötü bir senaryo yok. Devletimizin tüm desteklemeleri çalışanın sadece üretici vasfının artmasına yöneliktir. Ne gidecek başka bir ülkemiz ne de vatanımız var. Milli ve Yerli olmak sadece bize bağlı. Ya üreteceğiz ya da 3. Dünya ülkesi olmaya devam edeceğiz.

‘’DOLARIN BU PAZARDA NE İŞİ VAR ..A ÇOCUM’’