Cehalet yolunun sonu bellidir

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye, geldiği ya da getirildiği mevcut durumdan kazasız belasız çıkar mı bilmiyorum.

Görüntü tatsız ve pek de umut vermiyor.

En önemli sorun cehalet gibi görünse de asıl sorun o değil.

Cehalet her yerde var.

Türkiye’deki sorun, cehaletin hadsizliği.

Geçmişle bugünün en temel farkı da bu galiba.

Kötüye gidişin en temel kaynağı.

Cüretkar cahillere gösterilen hoşgörü ve hatta sevgi ve muhabbet, cühela takımının tam bir hadsizlik içine girmesini getiriyor beraberinde.

Ve çoğunluk oldukları için sesleri, diğer tüm sesleri bastırabiliyor.

Sonunda sanki çoğunluk gürültüsü ile doğrular ve gerçekler bastırılabilir ve değiştirilebilir gibi bir algı egemen olmaya başlıyor.

Daha net konuşmak gerekirse çoğunluk, “İki kere iki beş eder” dese iki kere iki beş edebilirmiş veya fizik kanunları referandumla değiştirebilirmiş gibi bir durum ortaya çıkıyor.

Vahim olan ise yönetimlerin bu gidişata dur demek yerine ayak uyduruyor olması.

Tehlikeli olan da bu.

Bunun en net örneklerinden biri, Hakan Ural isimli şahsın Boğazlar ve Montreux Sözleşmesi hakkındaki sözleri.

Adam, sabah magazin programı yapıyor.

Araya Montreux Boğazlar Sözleşmesi ile ilgili müthiş fikirlerini sıkıştırıyor.

Belli ki ne sözleşmeyi görmüş ne sözleşmenin içeriği ile ilgili bir bilgisi var.

Zır ötesi cahil.

Söylediği her şey yanlış.

Saçmalıyor. Zırvalıyor.

Ama müthiş bir fütursuzluk içinde.

Söylediği on şeyin dokuzu yalan, biri de yanlış.

Bunları rahat rahat çıkmış ekranda anlatıyor.

Muhtemelen kendisi kadar cahil olan izleyici kitlesi de buna inanıyor.

Ve Hakan Ural gibiler, bu cehaletleri sayesinde alkışlanıyor. İş buluyor, o koltuklara oturtuluyor.

Mesele, Hakan Uralların cehaleti değil.

Mesele; Hakan Uralların alim yerine konması, yönetimler tarafından saygı görmesi.

Cahil hadsizliğinin kutsanması.

Hakan Ural’ın bilgili olduğu magazin konularında konuşmasına hiçbir şey diyemem.

Ama Hakan Uralların her konuda alim kesilmesi, bir ülkenin dramıdır.

Bakın, size bir şey söyleyeyim.

Geçmişte bilginin yerine cehaleti yücelten iki ülke vardı.

Bunlardan biri Kamboçya, diğeri Afganistan.

İkisinin bugünkü hali ortada.

Yani yolun sonu belli.

İster ilerlersiniz, ister geri dönersiniz.

**

Üstteki yazı, üslup yani anlatım tarzından da anlaşılacağı gibi bana ait değil.

Habertürk’te yazan Fatih Altaylı, anlaşılan babasının oğlu Hakan Ural’a çok kızmış olacak ki bu yazıyı yazma ihtiyacı hissetmiş.

Tamam; yerleştiğin bir TV kanalında magazin adı altında mahalle dedikodusu yapıyorsun, kimse de sana bir şeyler demiyor ama bırak da uzmanlık isteyen başka konularda o alanın uzmanları konuşsun.

Çürük raporu alıp askere bile gitmemişken…

Altaylı’nın her yazısının altına imza atmam ama 12 Nisan tarihinde yayınlanan bu yazısını paylaşarak okumayanların dikkatini çekmek istedim…

Tarihçi Sinan Meydan da şöyle tepki göstermiş:  “Amiralleri bahaneyle susturmak istemelerinin nedeni bu. Montrö’yü bilenler değil, bilgisiz yandaşlar tartışsın isteniyor!”

Cehalet yolunun sonu bellidir