Büyülü bitkilerin en ünlüsü: Adamotu

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Adamotu; -diğer bir adıyla mandragora- patlıcangiller familyasına ait, sarı ya da mor renkli çiçekler açan, sarımsı meyvelere sahip bir bitkidir. Akdeniz iklimine hakim olan bölgelerde yetişir ve çok yıllıktır. Yetiştiği coğrafyadaki kültüre göre ismi değişse de köklerinin ilginç görünüşünden dolayı gizemli bir bitki olarak her kültürde yer edinmeyi başarmıştır.

Adamotu bitkisinin kullanımı, çok eskilere dayanmaktadır. Eski Yunanlar, Romalılar ve Ortadoğu kültürleri bu bitkiyi çeşitli amaçlarla kullanmaktaydı. Yunanlılarda adamotu, uyuşturucu bir madde olarak bilinirdi. Bu kültürde tıp alanında uykusuzluk, endişe, ruhsal çöküntü gibi durumlarda ilaç olarak kullanıldı. Köklerinin insana benzemesinden dolayı aşk iksirlerinde değerlendirildi. Romalılar, Yunanlılardan öğrendikleri bu bilgileri kendi kültürlerinde kullandılar ve tüm Avrupa’ya yayılmasını sağladılar.

Adamotu kullanımının çok eskilere dayandığı, ülkemizde yapılan bazı kazılarda kalıntılarına rastlanmasıyla da desteklenir. Örneğin; Adana-Ceyhan’da bulunan Tatarlı Höyük’te 2012’de yapılan arkeobotanik çalışmalarda karbonlaşmış adamotu tohumu tespit edilmiştir. Tohum örneklerinin bulunduğu mekanda havan ve havaneli gibi malzemelerin bulunması, Hititler döneminde de bu bitkinin tıbbi amaçlarla yaygın bir kullanımının olduğunu göstermektedir.

Anavarzalı ünlü hekim Dioskorides, M.S. 1. yüzyılda “De Materia Medica” (Tıbbi Maddeler Üzerine) adlı eserinde adamotu kökünü cerrahi uygulamalarda ağrı kesici ve uyutucu olarak önermişti. Dioskorides, bitkinin kökünden soyulan kabuklardan yapılan bir şarabın ameliyat olacak ya da yarası dağlanacak kişilere içirilmesi halinde derin bir uykuya dalacakları için ağrı ve acı hissetmeyeceklerini kaydetmişti. Aynı şekilde İbn-i Sina da “El-Kanun Fi’t-Tıb” (Tıbbın Kanunu) adlı eserinde cerrahi müdahalelerde hastayı uyuşturmak için anestezik olarak kullanımını önermiş, ayrıca tohumlarından hazırlanan lapanın eklem ağrılarını giderdiğinden ve tohumlarının rahim hastalıklarını iyileştirdiğinden bahsetmişti. Bağdatlı Nesturi hekim Yuhanna İbni Butlan’ın “Kitab Takvim el-Sıhha” (Sağlığın Düzenlenmesi Kitabı) adlı eseri de bu bitki hakkında eczacılık bilgileri içermekteydi.

Yüzyıllar boyu efsanelere konu olan adamotu bitkisi, Orta Çağ’da “işaretler doktrini” adı verilen bir teorinin etkisi ile daha da önem kazandı. İşaretler doktrinine göre bir bitkinin ya da meyvesinin şekli hangi organa benziyorsa o organla ilgili hastalıklara iyi gelir. Şeklinin insana benzetilmesinden dolayı adamotunun da vücut üzerinde kontrolü olduğu düşünülürdü. Bitkiye sevgi, servet, mutluluk getireceği gibi güçler atfedilmişti. Eski Germen halkları arasında geleceği görme yetisiyle bilinen kahinler, bitkinin köklerini inceleyerek çeşitli kehanetlerde bulunurlardı.

Adamotu; şehveti arttırdığı, kısırlığa ve çaresiz aşka deva olduğuna inanılması nedeniyle de çok uzun yıllar kullanılmıştı. Örneğin; her gece yastığın altına konulmasının hamile kalamayan bir kadının hamile kalmasına yardımcı olacağına, kadın şekline benzeyen bir kökü cebinde taşıyan erkeğin sevdiği kadını elde edeceğine inanılırdı. Buna benzer sorunlarının çözüleceği umuduyla Orta Çağ Avrupası’nda erkek ve kadınlar için aranan bir köktü. Çok talep görmesi, dolandırıcıların şeytan şalgamı gibi adamotuna benzer köklerle insanları yıllar boyunca kandırmasına yol açtı.

Büyücülük ve şifacılıkla uğraşan kişiler; bu bitkinin yapraklarını, meyvelerini ve kökünü yaptıkları sihir, iksir, merhem ve yağlarda kullandılar. Bu nedenle korkunç hikayeler uydurarak sıradan insanların aç gözlü ellerinden bu değerli bitkiyi, özellikle de kökünü korumaya çalıştılar. Bu hikayelerden bazılarına göre bitkiyi yerinden söken kişi hayatını kaybederdi. Ayrıca adamotunun yerinden sökülürken oldukça tiz ve insanı sağır eden bir çığlık attığı, bunun da insanın ölümüne ya da sağır olmasına yol açacağı söylenirdi. Tüm bu tehlikelerden korunmak için onu sökmek isteyen kişi, kulaklarını tıkadıktan sonra bir hafta kadar aç bırakılmış bir köpeğin boynuna ip bağlar ve daha sonra köpeğin sevdiği bir yiyeceği uzağa fırlatırdı. Köpek yiyeceğe ulaşmak için sıçrayınca bitki yerinden sökülmüş olur, böylece bitkinin vereceği zararlardan korunmuş olurdu. Bitkinin topraktan sökülürken çığlık attığı efsanesi, dünyaca ünlü roman ve sinema filmi Harry Potter’a da konu olmuştur. Bitki hakkındaki başka bir efsane ise onun asılmış bir kişinin toprağa akan kan, yağ ve diğer vücut sıvılarından çıktığıydı. Bu nedenle darağaçlarının altında yetiştiği düşünülürdü. 1985 ABD, İspanya, Hollanda yapımı “Flesh and Blood” (Et ve Kan) adlı sinema filmindeki bir sahnede bu konuya değinilmiştir.

Efsanevi adamotu bitkisinin şifalı yönleri olduğu kadar karanlık bir yönü de vardı. Bilinç bulanıklığına, çılgın davranışlara, halüsinasyonlara ve yüksek dozlarda kullanımı ölüme neden olurdu. Bu bitkiyle zehirlenen kişide bulanık görme, baş dönmesi, ağız kuruluğu, karın ağrısı, kusma ve ishal görülür; şiddetli zehirlenmelerde ise bunları kalp atışının yavaşlaması ve ölüm takip ederdi.

Adamotu, uyuşturucu özelliğinden ve öldürücü etkisinden dolayı askeri alanda da kullanılmıştı. General Hannibal’ın Afrika’da savaş sürerken düşmanlarına adamotuyla kuvvetlendirilmiş şarap vererek onları etkisiz hale getirip savaşı kazanması, bu alanda kullanımına örnek verilebilir. Buna benzer bir taktiğe Julius Sezar da Sicilyalı korsanlardan kurtulmak için başvurmuştu.

Bu zehirli bitki; şeytani güçlere sahip olmasından ve cadılar tarafından kullanılmasından dolayı kilisenin de dikkatini çekmiş, kilise bu bitkinin kullanımını yasaklamıştı. Yasağın gelmesiyle birlikte evinde ya da üzerinde bulunduranlar, cadılıkla suçlanıp cezalandırılmışlardı. Bu yasakla birlikte adamotu bitkisi, birini cezalandırmak ya da suçlarını arttırmak için bahane olarak dahi kullanıldı. Örneğin; yakılarak idam edilen ünlü Fransız milli kahramanı Jean d’Arc hakkında yapılan suçlamalar arasında üzerinde bir parça adamotu bulundurmak vardı.

Velhasıl adamotu; tarih boyunca kullanılan tüm büyülü bitkilerin en ünlüsü, antik dönemlerin ve Orta Çağ’ın en yoğun kullanılan narkotik/anestezik maddesiydi. Yetiştiği topraklarda binlerce yıl kullanılmış, ünü yetişmediği yerlere ulaşınca buralarda da talep edilmişti. Günümüzde büyüsel gücü bulunduğuna dair eski inançlar kaybolmuş olsa da şifalı olduğuna inanıldığından dolayı halk arasında hala kullanılmakta ve ara sıra bazı zehirlenme vakaları görülmektedir.

 

Büyülü bitkilerin en ünlüsü: Adamotu