Boykot!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Fransa’yı boykot edelim” naraları, son günlerde siyaset sahnesinde konuşuluyor. Ülkemizin değerleri uğruna yapılan her türlü boykot, bir cezalandırma biçimidir.

Beğenelim ya da beğenmeyelim değerleri yargılamak ve alaya almak, hiçbirimizin haddi de değil vazifesi de olmamalıdır. Aramızda Fransız hayranları da olabilir, hemen bir çırpıda onları vatan haini ilan etmek de ayrıca yanlıştır diye düşünüyorum.

Hepimiz, bu toprakların evladıyız. Sevgimizi de acımızı da öfkemizi de belli etme yöntemlerimiz farklıdır. Bu farkındalık ile her birimizin duygularını kategorize etmek, birbirimize diş bilemek, hele ki böylesi hassas zamanlarda hiç de vicdani değildir.

Kimimiz için boykotun pek de bir itibari yok. Bazılarımız, bu boykotu milliyetçi hamasi söylemler ile haddinden fazla körüklerken kimi de boykot yaparak aslında dolaylı olarak kendi ekonomimize zarar vereceğimizi söylüyor ve bu konu hakkında yazılar kaleme alıyor.

Bendeniz hangi saftayım öncelikle onu izah edeyim: Hüküm vermemeye, yargılama yapmamaya özen göstermeye gayret ediyorum. Diğer yandan bir devlet, kırgınlıklarını dile getirirken toplumsal açıdan nesnel davranmalı, bireysel duygusallıklar misali “Al mektuplarını, ver mektuplarımı” şeklinde heyecansal davranmamalı diye düşünüyorum.

Diplomatik dil ve üslup ile olayların analiz edilmesi, soğukkanlılıkla tereyağından kıl çeker tarzında iş görülmelidir.

Devlet adamı olmak, esip gürlemekle bitmiyor…

Sevgili okurum, elbette ki siz de gazetemiz karisi olarak kendince gündemi değerlendiriyorsunuz (Bu arada kari, eski Türkçe bir kelimedir. Okur anlamındadır). Biliyorsunuz, eski kelimelere bağlılığım ve Osmanlıcaya tutkun olmam, beni Cumhuriyet düşmanı yapmaz. Tıpkı boykot fikrine sıcak bakmadığım için vatan haini olmadığım gibi…

Vatansever olmak, milli duygular söz konusu olduğunda hamasi söylemlere kapı aralamak gibi algılanıyor.

Oysaki, halbuki sözleriyle kendimi temize çıkarmak, savunmaya geçmek gibi arafta bir duruma duçar hissetmiyorum.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un İslamofobik tutumlarını insani anlamda doğru bulmuyorum. Dikkat ederseniz insani anlamda diyorum çünkü mesele, bireysel anlamda İslamiyet sınırları içerisinde olmak ya da İslamiyet’te olmamak değildir. Toplumsal anlamda bu toprakların harcında İslamiyet, bir DNA şifresi hükmündedir.

Dini, kültürel, tarihi herhangi bir ülkümüzün alaya alınması, toplumsal birlikteliğimize zarar verir. Bu gerçeği bilip kabullenerek bu doğrultuda tavır alabiliyorsak şunu da çok iyi bilmek bilmekten de ötede samimice İslamofobi’ye sebep olacak ne varsa değerlerimizle bağdaştırmaktan sakınmalıyız.

Mesele, Macron sorunu ve karikatür skandalı ile sınırlı değil; topyekun olarak ulusal değerlerimizin ve yine toplumsal kazanımlarımızın farkında olmak zorundayız.

Bu yazım, internetin cilvesine maruz kalmasaydık gazetemizde perşembe günü, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda yayınlanacaktı.

Cumhuriyet demek, cumhurun yani halkın egemenliği ve bağımsızlık mücadelesidir.

Kutluyoruz ama sadece kutlamakla kalmıyoruz. Tefekkür ediyoruz; siyasi bağımsızlık kadar ekonomik anlamda da özgür olabilmek marifettir.

Birkaç günlük hamasi heyecanlarla, fevriliklerle ufka bakılmaz. “Boykot edelim” demekle problemler çözüme kavuşmuyor. Öfke ile kalkmayalım ki zararlı çıkmayalım.

Öte yandan yalnızca ve sadece karşı tarafı İslam düşmanlığı ile suçlamak, bazı terörist zihinli cihat yanlılarını aklamak olacaktır. Bu tür yaklaşım da ayrı bir yanlış söylem ve davranışa sürükleyecektir toplumsal kodlarımızı!

Öteden beri terörle İslamofobi birbirini besliyor. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, V. Din Şurası’ndaki konuşmasında sadece terör değil, Selefi akımların da “Batı dünyasında İslamofobik korkular yarattığını” söylemişti. (8 Aralık 2014)

Sorunları hasır altı etmekle , gündemi Batı düşmanlığı ile geçiştirmekle ya da teröristlere “Öfkeli birkaç genç” diye arka çıkmakla pirincin taşları ayıklanmış olmuyor maalesef… (Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun IŞİD teröristleri için sarf ettiği söz, “Birkaç öfkeli genç” idi, akabinde Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde yaşanan terör saldırıları ve Ankara Gar patlaması, IŞİD tarafından yapılmıştı.)

Cumhuriyet’imiz var olsun demokrasi ve özgürlükler ile…

Gerçek laiklik, gerçek dindarlık ile el ele tutuşmaktan korkmasın ki birileri bizi göstermelik laiklik ve göstermelik dindarlık ile kandıramasın!

Macron’a boykot düzenlemekten çok önce kendi yanlışlıklarımızı BOYKOT edebilmeliyiz, eğrilerimiz doğrularımız ile, ne dersiniz?

Boykot!