Bıyık ve sakal hakkında ilginç bilgiler II

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bir önceki yazımızda yüz kıllarından bıyık üzerinde durmuştuk. Bu sefer de sakaldan bahsedelim. Sakalın tarihi çok çok eskilere dayanmaktadır ve birçok kültürde çok farklı anlamları vardır. Bilim adamları tarih öncesi zamanlarda erkeklerin ilk olarak ısınmak için sakal bıraktıklarına inanıyorlardı. İkinci sebep sakalın yüzü dış etkenlerden koruması; yüzün ağız ve dudak çevresindeki daha hassas kısımlarında doğal bir kalkan vazifesi görmesiydi. Ayrıca bu dönem erkeklerinin kalın ve dolgun sakalları yüzlerine aldıkları herhangi bir darbeyi yumuşatıyor, böylece daha az zarar görüyorlardı.

Daha sonraki dönemlerde yüz kıllarının varlığı ya da yokluğu sosyal statüyü ortaya koyar hale geldi. Antik Mısır halkı vücut kıllarını hayvani bir özellik olarak gördüklerinden tıraş etmeyi tercih ederlerdi. Ancak sakalın ayrı bir yeri vardı. Çünkü tanrı Osiris genellikle yüzünün altından çıkan keçi sakalına benzer uzun bir sakalla tasvir edilirdi. Yöneticiler de görünüşlerini buna göre şekillendirdiler. Firavunlar postiş adı verilen altın ya da gümüşten yapılmış takma sakallar takarlardı. Hatta Kraliçe Hatşepsut bile otorite ve gücünü göstermek, firavun olduğunu vurgulamak için göz alıcı bir takma sakal kullanırdı.

Asurlular yüz kıllarına oldukça önem veriyor, bunları kına ya da ziftle sıvayıp altın tozu ile süslüyorlardı. Asil sınıfa mensup Asurlular, sakallarını bukleler haline getirip üç sıra halinde bağlarlardı. Persler ise çok uzun tutmadıkları sakallarını kızıla boyayıp altın şeritlerle örerlerdi.

Büyük İskender için sakal ciddi bir konuydu. Makedon lider, kendisi tıraşlı gezerdi. Önemli bir savaşa girmeden önce de ordusundaki tüm adamların tıraş olmasını isterdi. Elbette ki bunu askerlerinin daha estetik görünmeleri için istemiyordu. Bu emri yakın dövüşte düşman askerlerinin sakallarından kavrayıp onları zayıf düşürmesini önlemek amacıyla verirdi.

Sakal kişisel bir şeydi ama aynı zamanda zenginlik, güç, önem, statü ve daha birçok şeyi sembolize edebilirdi. Çünkü her şeyden önce sakal tarih boyunca erkekliğin ve onurun en önemli sembolü olmuştu. Japonya’da samurayların savaşçı ruhlarını temsil etmeleri için sakal bırakmaları bir gereklilikti. Hatta bazen sakalları olmayanlar sahte sakallar takarlardı. Eski Türklerde ve Hindistan’da, birinin uzun sakalı bilgelik ve haysiyet sembolü olarak kabul edilirdi ve o kişiye saygı duyulurdu. Orta Çağ Avrupası’nda bir erkeğin sakalına dokunmak ona düpedüz saldırmak demekti ve böyle bir hareket bir düelloya sebep olabilirdi.

Yine Avrupa’da bazı toplumlarda sakala fazlaca önem verilirdi. Örneğin Kelt kabilelerinde sakala o kadar saygı duyulurdu ki, Büyük Otto ne zaman ciddi ve önemli bir şey söylese sakalı üzerine yemin ederdi.

Frank hanedanlığının bir kolu olan Marovenjler için ise saç ve sakal öyle bir gurur kaynağı idi ki onları altın tozuna bulayıp mücevherlerle süslerlerdi. Sakala ayrı bir kutsallık atfedilirdi. Kralın sakalına dokunan ya da bir teline sahip olabilen kişi kutsanmış sayılırdı. Tabii hal böyle olunca kölelere saç ya da herhangi bir yüz kılı bırakmak yasaktı; dazlak ve tıraşlı gezmek zorundaydılar.

Kilise insanları her bakımdan kontrol etmeyi amaçladığı için saç sakal işlerine de müdahale ederdi. Papaların ya da ruhban sınıfının düşüncelerine ve kaprislerine göre saç sakal ve bıyık bazen tanrısal görülüp teşvik edilir bazen de şeytanî aksesuarlar olarak görülür ve yasak edilirdi. 1096 yılında Rouen Başpiskoposu bir öfke nöbeti geçirdiği esnada sakalı olan herkesi aforozla yani dinden çıkarmakla tehdit etmişti. Bu haber halk arasında şaşkınlık ve korku yaratırken berberleri oldukça sevindirmişti. Ara sıra rahiplerin sakal bırakmasına izin verilirdi. Ancak başpiskoposun bu öfkeli çıkışından sonra rahiplerin sakal bırakması yasaklandı.

Yüz kıllarına düşman olan ve önceki yazımızda bahsettiğimiz Rus Çarı Büyük Petro imparatorluğu Batılılaştırma çabası çerçevesinde sakal ve bıyık bırakanlara ağır cezalar koymuştu. Mesela başkentteki soyluların, beyefendilerin ve tüccarların yılda yüz ruble sakal vergisi vermeleri zorunlu hale getirilmişti. Vergi şehrin kapısında ödeniyor, verilen para karşılığında insanlara küçük bakır bir disk ya da sakal lisansı veriliyordu.

İlerleyen yıllarda, örneğin 18. yüzyılda artık yüz kılları moda olmaktan çıkmıştı. Türkiye ve Macaristan gibi bıyığın hiçbir zaman gözden düşmediği ülkeler dışında çoğu yerde insanlar tıraşlı gezmeyi tercih eder hale geldiler.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, gaz maskelerinin derilerini düzgün bir şekilde kapatabilmesi için askerlerin yüzlerini tıraş etmeleri gerekiyordu. Askerler savaştan sonra evlerine döndüklerinde çoğu tıraşlı kaldı. II. Dünya Savaşı sırasında ise sakal modası yoktu, bıyık daha revaçtaydı. Fakat savaştan sonra insanlar modern görünümlü tıraşlı bir yüzü benimsediler.

Günümüzde ABD’deki dini bir topluluk olan “Amish” erkeklerinin evlenene kadar tıraş olmaları serbesttir ancak topluluğun kurallarına göre evlendikten sonra tıraş olamazlar. “Haredi” adı verilen aşırı dindar Yahudiler de sakallarını kesmez ve kafalarının iki yanında “peyot” adı verilen iki örülmüş favori bırakırlar.

Amishler ve Harediler gibi dini inançların oldukça öne çıktığı bazı toplumlarda katı kurallar varsa da çağımızda insanlar genelde istedikleri gibi bıyık ya da sakal bırakmakta ve istedikleri gibi şekillendirebilmektedir.

Velhasıl sakal ve bıyık tarih boyunca bazen saygı duyulası, bazen hiç istenmeyen hatta pis görülen, bazen de yasaklanan aksesuarlar olarak görülmüştü. Sakal bıyık bırakanlar bazı toplumlarda ve dönemlerde bazen övülmüş bazen de alay edilmişlerdi. Ancak ne olursa olsun erkeksi görüldüğünden ve erilliğin göstergesi olarak kabul edildiğinden zaman zaman popülerliğini kaybetse de erkekler bıyık ve sakal bırakmaya devam etmiştir ve de edeceklerdir. Bıyık ve sakalın tarihteki yeri hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız Allan Peterkin’in “1001 Bıyık” ve “1001 Sakal” adlı eserlerini okuyabilir; hangi dönemde sakal, bıyık modası ne durumdaymış görmek için dönem film ve dizilerini izleyebilirsiniz.

Bıyık ve sakal hakkında ilginç bilgiler II