Bin tanrı ili

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Eskiçağın en örgütlü devletini kuran Hititler tarım, hayvancılık ve ticaretle geçimlerini sağlıyorlar; yaptıkları işler nedeniyle doğa ve doğa olaylarıyla iç içe olduklarından başlarına gelen her şeyi, her felaketi ya da her sevindirici olayı tanrılara bağlıyorlardı. Bu nedenle inanç çok önemliydi ve Hititlerin birçok tanrısı vardı. Tanrılarını insan formunda düşünüyorlardı. Sadece biçim olarak değil; yeme, içme, giyinme, hastalanma hatta ölme gibi insana has özellikler tanrılara da atfedilirdi.

Hititlerde insanlar ve tanrılar arasındaki ilişki karşılıklıydı. İnsanlar tanrılara ibadet ederler; ona kurbanlar, adaklar sunarlar; karşılığında tanrılardan korunma, maddi zenginlik, sağlık ve çeşitli dileklerinin yerine getirilmesini beklerlerdi. Ayrıca rüyalar ya da kehanetler aracılığıyla kendilerine öğüt vermelerini, yol göstermelerini isterlerdi. Hitit Kralı II. Murşili’nin ülkeyi uzun yıllar boyunca kasıp kavuran salgın hastalığı tanrıların bir cezası olarak görmesi ve onlara yakarışı, bu karşılıklı ilişkiyi gösteren en iyi örneklerden biridir:

“Ey tanrılar, ne yaptınız? Vebanın Hatti ülkesine girmesine izin verdiniz ve herkes ölüyor! Şimdi size sunulacak yiyeceği ve içkiyi hazırlayacak kimse kalmadı! Ekici ve biçicilerin hepsi öldüğü için tanrıların tarlalarını kimse ekmiyor ve biçmiyor! Tanrılara ekmek yapan değirmenci kadınların hepsi öldü! Sığır ve koyun çobanlarının hepsi öldüğünden adak kurbanı için koyunların ve sığırların seçildiği koyun ve sığır ağılları bomboş!”

Bu yakarışta insanları cezalandırmak için bir felaket göndererek toplumsal yaşamı olumsuz yönde etkileyen tanrıların bu durumdan en çok kendilerinin etkileneceği, neredeyse tehdit eder bir üslupla ortaya konmuştur.

Hitit toplumu; tanrıları için tapınaklar, tanrı evleri yapmışlardı. Burada özel bir oda ve o odada tanrının bir heykeli bulunurdu. Bu heykel, her gün özel bir törenle yıkanıp temizlenir; önüne kurbanlar, adaklar sunulurdu. Bu odanın yanında bir oda daha bulunur, burada tanrının yatağı dururdu. Geceleri o odada kandiller yakılırdı.

Tanrı evleri ve tapınaklarda çok sayıda insan çalışıyor, buradaki hizmetlerin iyi yürümesi, devlet için çok önemli sayılıyordu. Çalışanların işlerini iyi yapmadığı takdirde tanrıların kızacağı ve bu durumdan bütün ülkenin zarar göreceğine inanılıyordu. Her şeyin düzenli bir şekilde işlemesini sağlamak amacıyla tapınak personeli için özel çalışma ve yaşama yönetmeliği düzenlenmişti. Bu yönetmelikte temizlik, yerine getirilmesi gereken görevler, dini ritüellerin nasıl yönetileceği, bayramların zamanında yapılacağı, tapınak eşyalarının korunması, bağışların düzenlenmesi, değerli eşyaların kaydedilmesi, hırsızlık yapanların cezalandırılacağı gibi her türlü şey yazıyordu.

Hititler, bunun hastalık nedeni olduğunu bilmedikleri halde büyük ihtimalle dinin bir gereği olarak gördüklerinden temizlik üzerinde çok dururlar, pislikten oldukça sakınırlardı. Tanrıların eşyası temiz olmalı, onlara temiz kaplarla yiyecek sunulmalı, bunlar köpek ya da domuz gibi hayvanlardan uzak tutulmalıydı. Cinsel münasebette bulunmak da dini açıdan kirletici sayıldığından tapınakta çalışanların böyle bir durumda güneş doğar doğmaz yıkanıp tanrıya temiz bir şekilde hizmet etmesi gerekirdi. Kirli bir şekilde tanrıların evine gelinmesi, onların yiyeceklerine yaklaşılmasının sonucu idamdı. Ayrıca kral da tanrılar kadar kutsal sayılırdı ve onun yanına yaklaşmak için de uyulması gereken katı temizlik kuralları vardı.

Her sınıftan Hitit halkı; tanrıların nelere kızdığı, neleri onayladığı, bir konuda nasıl karar vermeleri gerektiği, savaşlarda nasıl bir yol izleyecekleri gibi nice konuda tanrıların fikrini almak istiyorlardı. Onlar tarafından kendilerine gönderilen işaretler olduğunu düşünüyorlardı. Tüm bunları anlamak için başvurulan yöntemler ise fal, kehanet ya da rüyaydı. Tanrıların fikrini almak için en çok kullanılan yöntem faldı ve çok çeşitli fallar vardı. Mezopotamya’dan Hititlere geçen karaciğer ve bağırsak falına, Anadolu kökenli olduğu düşünülen talih falı gibi fallara başvurulurdu. Bir başka fal türü kuş falıydı. Bu fal için özel olarak yetiştirilen kuşlar belli bir araziye salınır; kuşların uçarken gittikleri yön, yaptıkları hareketler gözlenir ve buna göre yorum yapılırdı. Yılan falı da Hititler döneminde kullanılan ilginç fallardan biriydi. Bir havuza su yılanı bırakılır, yılanın havuz içerisinde gittiği noktalar ve girip çıktığı yerlere göre çıkarımda bulunulurdu.

Halk, tanrıların insanları cezalandırmak için hastalık ve felaket gönderdiklerine inandıkları için iyi insan olmaya gayret ediyordu. Kötülüklerden korunmak için de sihir ve büyüye başvuruyorlardı. Aile kavgaları, geçimsizlik gibi konularda da büyüye başvururlardı ancak kötü büyü yaptırmak yasaktı, buna başvuran kişiler cezalandırılıyordu.

Hititlerde şenlikler, bayram kutlamaları çok fazlaydı. Bu bayramlarda güzel ve temiz kıyafetler giyilir; çalgı, şarkılar ve dans eşliğinde eğlenilir, oyunlar düzenlenir, ayrıca tanrılara bolca kurban kesilir ve dua edilirdi. Kralın dini görevleri nedeniyle dini şenliklerde krala çok iş düşüyordu. Kralın bu şenlikler esnasında sadece başkentte değil, ülkenin diğer şehirlerinde de bulunması gerekiyordu. Kralın katılabilmesini kolaylaştırmak için bölgesel şenlikler ilkbahar ve sonbaharda, kralın sefere çıkmadan önce katılabileceği iki büyük yolculuk şenliği olarak birleştirildi. Bu şenliklerin toprakların genişlemesi ve tanrıların çokluğu nedeniyle 30 günden fazla sürdüğü olurdu. Şenlikler sadece dini açıdan değil, siyasi açıdan da önemliydi çünkü kralın şenliklerde yerel halka katılması, başkent dışındaki tebaasıyla bütünleşmesi, onları varlığıyla onurlandırması ve böylece onlara devletin önemli bir parçası olduklarını hissettirmesi demekti.

Velhasıl Anadolu’nun bir zamanki sakinleri olan Hititlerde inanç, yönetimi de toplumsal yaşamı da düşünceleri de şekillendiren en önemli unsurdu. Her şeyi tanrılardan bildikleri için Hitit halkı, bilim ve gözlem gibi uğraşlara pek vakit ayırmamışlardı. O kadar çok tanrıları vardı ki Hitit ülkesi, “Bin Tanrı İli” olarak adlandırılırdı.

 

Bin tanrı ili