Algımın ve zihnimin çerçevesini oluşturma!

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Öncelikle merhabalar sevgili okuyucular. Bu haftaki yazım, hepimizin içinde bulunduğu toplumun etkileşimini ve iletişimini belirleyen durumsal, çevresel ve kişisel olay ve örüntülerin kilit taşı olan paradigmalar üzerine bir farkındalık metni olacaktır.

Toplum dediğimiz yapı, tek tek kurumların bir araya gelmesinden oluşan kurumlar arası gelgitler yaşayan örüntülerden oluşmaktadır. Örneğin, toplumun temel yapı taşı olan aileyi ele alacağımız zaman, dini, ekonomiyi, iktisadı ve siyaseti de işin içine katarak analiz yapmaya çalışırız. Aynı durum din için de siyaset için de ekonomi için de geçerlidir. Bu kurumlar, birbirine geçişken ve bir o kadar da şeffaf yapıya sahiplerdir. Bu yapılar, doğduğumuz andan itibaren yaşamımızın belirleyeni olmakla birlikte büyük oranda etkilemişler, etkilemekte ve etkileyecektirler. Bu nedenle bu kurumlar, bizim hayatı algılayış ve bakış açımızı etkilemekte ve yönlendirmektedir. Böylelikle hayata bakış algımız ve açımız, bizim paradigmalarımızı oluşturmaktadır.

Etkileşim ve iletişim varlığı olan insanın davranışları, ikiye ayrılmaktadır: Görünür ve görünür olmayan davranışlarımız. Görünür davranışlarımızı görünür olmayan davranışlarımız etkilemekte, görünür olmayan davranışlarımızı da paradigmalarımız etkiler. Paradigmalar, bizim zihinsel algılayış biçimimizdir. Görünür olan davranışlarımızı içinde bulunduğumuz ailenin yapısı ve çeşidi, içinde bulunduğumuz ekonomik durum ve koşullar, içinde bulunduğumuz siyasi koşullar ve içinde bulunduğumuz dinsel yapı ve ritüeller oldukça etkilemekte, yönlendirmekte ve belirlemektedir. Buna kültürü de eklemek yerinde olacaktır.

Suçluluk potansiyeli taşıyan bir bireyi düşünelim. İnsanın karar alma mekanizmalarını tek tek saymış olduğumuz kurumlar ve özelinde paradigmalarımız oluşturmaktadır. Suçluluk potansiyelini aktif olarak taşıyan birey, hırsızlık yapmak ya da yapmamak, birini öldürmek ya da öldürmemek konusunda karar alma durumlarında tek tek paradigmalar devreye girer. Eğer hırsızlık yapmaya karar vermişse özelinde paradigmalarını oluşturan etkenlere bakılması gerek. O zaman aile yapısını çözümlememiz gerekir. Kalıplayıcı bir aile yapısına mı yoksa geliştirici bir aile yapısına mı sahip? İdeolojik örüntülere sahip mi? Bir gruba dahil mi ya da değil mi? Grubun etkisinde mi hareket etmektedir? Ailesi, kalıplayıcılıkla hareket ederek bu bireyi kendi kalıbına mı dahil etmeye çalışıyor? Kendi ritüellerini çocuğuna mı giydirmeye çalışıyor? Küçük olarak gördüğümüz tek tek bu davranış ve örüntüler, bireyin paradigmasını ve bakış açısını, algısının çerçevesini oluşturmaktadır. Kalıba girmek istemeyen birey, kendince bir muhalefet aracı bulmuş ve birilerine kendince ceza vermekte isteyebilir.

Önce bir düşünelim, kalıplayıcı bir ailesi yapısını mı yoksa geliştirici bir aile yapısını mı oluşturmaktasınız?

Algımın ve zihnimin çerçevesini oluşturma!