Ahiretten men edilen bir prens

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala
  1. yüzyılın sonlarına doğru Mısır’da bulunan ve birçok firavunun defnedildiği Krallar Vadisi’ne yakın bir yerde 40 kadar mumya keşfedildi. Bu mumyalar, sıradan insanlara ait değillerdi ve buraya sonradan getirilip mezar hırsızlarından saklanmak için konuldukları anlaşılmıştı. Oldukça işlemeli süslü tabutlara sahiptiler. Cesetler özenle mumyalanmış, mumyaların üzerine çeşitli mezar süsleri konmuştu ancak soylu kişilerin mumyalarından oluşan bu toplu mezar alanındaki tabutlardan biri, kesinlikle diğerlerinden farklıydı.

Antik Mısır’da ölümden sonraki hayata adım atabilmek için çok gerekli bazı kurallar vardı. Vücut iyi korunmalı, özenli bir şekilde mumyalama yapılmalı ve tabuta kesinlikle kişinin ismi yazılmalıydı. Cennete ancak bu şekilde gidilebilirdi. Soylu cenazeleri ise kesinlikle öteki dünyaya çıkacağı yolculuğa kaliteli, gösterişli tabutlarla uğurlanırdı fakat onca tabutun arasında bir tanesi, sıra dışı bir şekildeydi. Hiç özenilmemiş, işleme yapılmamış, basit tahtalardan imal edilmişti. Tabut detaylı bir incelemeden geçmesine rağmen üzerinde herhangi bir isme de rastlanmadı.

Tabut açıldığında araştırmacılar daha da şaşırdı. İçeride genç yaşlarda bir erkek cesedi bulunuyordu. Yüzünde acıyla çığlık atar gibi bir ifade vardı. Saçları örgülü, elleri kınalı ve tırnakları bakımlıydı; kulağında altın küpeleri bulunuyordu. Tüm bu özellikler, cesedin kesinlikle bir soyluya ait olduğunu gösteriyordu fakat bir soylu gibi tahnit edilmemişti. Sıradan bir mumyanın üzeri bile keten bezlerle örtülüyken bu soylu genç adamın üzeri, koyun derisiyle örtülmüştü. Keten değil de böyle bir deri kullanılmasının kötü bir anlamı vardı; koyun derisi öbür dünyada giymek için değersiz bir şeydi. Bu malzeme kullanılmak suretiyle ceset bilerek aşağılanmıştı. Arkeologlar, daha önce böyle bir mumya ile karşılaşmamışlardı.

Mısırlı bilim insanı Zahi Havass, 2012 yılında cesede detaylı taramalar ve DNA testi yaptırdı. Tarama sonuçları oldukça ilgi çekiciydi. Bu genç adamın cesedi mumyalanmamıştı. Mumyalama işleminde beyin, burundan çengelli metal aletler aracılığıyla çıkarılırdı. Karın yan taraftan yarılıp iç organlar çıkarılır, her biri “kanopik” adı verilen kaplara konurdu. Vücudun içinde bırakılan tek organ kalpti. Bu ilginç mumyada beyin ve tüm organlar içerideydi. İsminin yazılmaması, üzerinin keten bezlerle değil hayvan derisiyle örtülmesi ve bir soyluya yaraşır şekilde mumyalanmamış olması tek bir şeyi gösteriyordu. Genç adam, sonraki yaşamdan reddedilmişti.

DNA testinin sonuçları büyük bir şaşkınlık daha yarattı. Yıllardır kimliği belli olmayan ve “çığlık atan mumya” ya da “bilinmeyen adam e” olarak adlandırılan mumya, bazı Mısırbilimciler tarafından büyük firavunların sonuncusu olarak adlandırılan III. Ramses’in oğluydu.

Anlaşılmayan şey ise prensin neden böyle aşağılayıcı işlemlere tabi tutulduğuydu. Şu an Torino’da bir müzede bulunan “Yargı Papirüsü” adlı eski bir belge, konunun aydınlanmasını sağladı. Belgeye göre firavunun eşlerinden biri olan “Tiye”, firavunun belirlediği varisi kabul etmemişti. Onun yerine kendi oğlunun tahta geçmesini istiyordu. Kraliçe Tiye; firavunun doktoru, bir ordu komutanı, kraliyet büyücüsü gibi üst düzey insanların da bulunduğu onlarca kişiyi etrafına topladı. Hep birlikte firavuna ve muhtemelen belirlediği veliaht prense karşı bir suikast planladılar.

M.Ö. 1186’dan M.Ö. 1155’e kadar hüküm sürdüğü düşünülen Firavun III. Ramses, saltanatının ilk yıllarında neredeyse kahraman bir yöneticiydi. Erken dönemde iki önemli istilaya karşı savaşmış ve ülkesini başarıyla korumuştu ancak savaşlar ekonomiyi yıprattı. O dönem yaşanan kuraklık, onu takip eden kıtlıkla beraber sıkıntılara neden oldu ve ilk işçi grevi yaşandı. Tüm bu olumsuz nedenler yüzünden firavun, ilerleyen yıllarda eski desteğini kaybetmişti. Ona karşı komplo kuranlar, bu durumdan faydalanarak halkın da bu isyanı destekleyeceğini düşünmüş olmalıydılar. Nitekim komployu gerçekleştirmekte bir sakınca görmedikleri, papirüs üzerindeki bilgilerden anlaşılmaktadır. Komplonun gerçekleştiğine dair bir diğer delil de kralın mumyasının detaylı taraması sırasında ortaya çıktı. Krala biri önden, diğeri arkadan iki kişi saldırmıştı. Bir kişi, önden saldırıp kralı ayağından yaralamıştı. Kralın ayak başparmaklarından biri kopmuş, mumyalama esnasında keten bezlere kalın reçinelerle ayak parmağı görüntüsü verilmişti. III. Ramses’in mumyasının özellikle boyun kısmına sarılmış bolca keten bulunuyordu. Yapılan bilgisayarlı tomografi taraması sonucu kralın boynunda soluk borusu, yemek borusu ve büyük damarları yarıp omurgasına kadar devam eden derin bir kesiğin varlığı tespit edildi. Kral, bu suikast sonucu hayatını kaybetmişti lakin olaylar, komplocuların istediği biçimde gelişmedi ve yakalandılar. Uzun bir mahkeme sonunda bir kişi hariç herkes suçlu bulundu. Geri kalanların hepsi, işledikleri suçun cezası olarak intihar etmeye zorlandılar.

Papirüste komploya karışıp cezalandırılanlardan birinin firavunun oğlu olduğundan da bahsediliyordu. Burada kendisinden “Pentawere” ismiyle bahsedilmişti. Bu; prensin gerçek adı değil, adından bahsetmemek için kullanılan sahte bir isimdi. Prens, babasını öldürme suçundan hüküm giydiği için ismi unutulmalıydı. Bu sebeple gerçek ismi kullanılmadı çünkü bir kişinin ismini söylemek, ona hayat vermek demekti.

Velhasıl gelişen teknoloji ve titiz araştırmacılar sayesinde binlerce yıl önce işlenmiş bir cinayet aydınlatılmıştır. III. Ramses’in mumyası, bu nisan ayının başında 17 firavun ve dört kraliçe mumyası ile birlikte muhteşem bir geçit töreniyle eski müzeden yeni Mısır Medeniyeti Ulusal Müzesi’ne nakledilmiştir. Firavun III. Ramses’in bedeni, 1932’de çekilen “The Mummy” (Mumya) adlı filme de ilham olmuştur.

Yapılan incelemeler sonucu babası III. Ramses’in suikastını planlayanlar arasında adı geçen ve intihar ile cezalandırılan Pentawere’nin ölüm sebebinin yüksek ihtimalle boğulma olduğu belirlenmiştir. Ellerinde ve ayaklarında açıkça görülebilen bağlanma izleri intihar cezasını kendisinin değil, birilerinin zorla gerçekleştirdiğini gösterir. Pentawere’nin gerçek adı hala bilinmemektedir. Acıyla çığlık atıyormuş gibi duran ifadesi, mumyalama işlemine tabi tutulmaması nedeniyle çenesine şekil verilmemiş olmasındandır. Genç prensin cesedi, günümüzde diğer mumyalar gibi Mısır Müzesi’nde sergilenmektedir.

Ahiretten men edilen bir prens