2020 yılının son ayları

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yılın son iki ayı, kadınlar için yapmış oldukları mücadelelerin yıllara sari sonuç alındığı aylar olmuştur. 24 Kasım Öğretmenler Günü’nün arkasından 25 Kasım Uluslararası Kadına Şiddetle Mücadele Günü, 5 Aralık Kadına Seçme Seçilme Hakkının Verilmesi , 10 Aralık İnsan Hakları Günü.

24 Kasım 1928, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Millet Mekteplerinin Başöğretmenliğinin kabulünün Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihtir.

25 KASIM ULUSLAR ARASI KADINA YÖNELİKŞİDDETİN ÖNLENMESİ GÜNÜ’nde sivil toplum örgütleri, medya, kadın meclisleri, kent konseyleri sokağa çıkıyorlar. Şiddet, kadın cinayetleri dursun protestoları yapılıyor. Farkındalık yaratılmak isteniyor. Ağır pandemi süreci yaşıyoruz. Pandemide şiddet eve taşındı. Kahveye, lokale, sokağa çıkıp efkar dağıtan şiddet yanlısı erkek, evde kadın ile  daha uzun zaman geçirmek zorunda kaldı. Çalışan kadın da pandemi günlerinde evde çalışma, iş gücü artı ev işleri, çocuğun uzaktan eğitimi daha zor koşullarda karşılaştı. Şiddet uygulayan erkek, güç ilişkisi, kadının kendinin sahibi görmesi, erk çatışması.

Kadına şiddetle mücadelede bir eksiklik var: Şiddet durmuyor, artıyor. 2020 yılında ev içi şiddet, %57 oranındadır. İş yerlerindeki, sokaktaki şiddet %4’tür. Düşmanı dışarıda aramamak lazımdır. Kadına şiddet, en yakınlarından gelmektedir. Ailelerinden kaçarak evlenenlerde şiddet, daha yüksek görülmektedir. Şiddet konusunda sosyal sınıfın olmadığını görüyoruz. Medyada kadın suçluymuş gibi gösteriliyor. Medyada yazımı belirleyen erkek. Yazım masasında kadın yönetici çok az. Medyanın cinsiyetçi dilinin değişmesi gerekli. Kadının cinsiyetinden dolayı baskı görmemesi gerekiyor, öz güvenini kaybediyor.

Eşit temsile ihtiyaç var. Toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin müfredata girmesi lazımdır. Bireysel silahlanma teşvik ediliyor. Silahı bulmak kolaylaşıyor. Artık toplumda farkındalığın yaratıldığına inanıyorum. Kadınlar, yaşam haklarını savunuyorlar. Pandemi döneminde İngiltere’de sadece 55’i tuşlayarak kadın, sessizce imdat çağrısı gönderebiliyor. Fransa’da eczanede maske ve Covid-19 kodu ile yardıma ulaşabiliyor. 183 hattı, 155, 156, dezavantajlı grupların tümüne açıktır. Kadın zamanla yarışıyor, hat meşgul, düşmüyor. Çaresiz kalıyor.

İçişleri Bakanlığı’nın Kadına Destek Hattı (KADES), akıllı telefonlara indiriliyor. Konumun sürekli açık olma şartı vardır. Bir kereye mahsus bilgilerini, T.C. kimlik numarasını, adını soyadını giriyorsun. Bir şey söylemeden tek tuşa basıyorsun. İmdat sinyalini sadece güvenlik kuvvetleri görüyor. Bu çözümün merkezi olması, zaman sorunu yaşatabilir.

Yerel sistem içinde çözüm üretilmelidir. Cezalar artırılmalı, cezasızlığın önüne geçilmelidir. Topyekun mücadele edilmeli. Siyaset üstü değerlendirilmelidir. Devlet, koruyucu ve kollayıcı çözümler üretmek zorundadır. 2011 yılında İstanbul’da imzalanan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Uluslararası Avrupa Konseyi Sözleşmesi yani bilinen adıyla İstanbul Sözleşmesi, yerli ve milli bir sözleşmedir. Nahide Obuz davasında devletin kadını koruyamaması üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye’yi tazminat ödemeye mahkum etti. Bunları bertaraf etmek için İstanbul’da bu sözleşme imzalanmıştır. Türkiye hazırlamış, İngilizceye çevrilerek yasallaşmıştır.

Sadece kadına yönelik ev içi şiddet değil; çatının altında yaşayan yaşlı ve çocuklara karşı her türlü şiddetin ve çocuk istismarının önlenmesi, ailenin korunmasını amaçlamaktadır. Çocuk yaşta evlilik ve zorla evlendirilmelerinin suç sayılması yasallaştırmaktadır. Taraf devletlerin koruyucu kollayıcı yasal tedbirleri kamu birimleri ile alması gerekmektedir. Kadına ve çocuğa şiddetin önlenmesi, kadın onuruna saygıyı artırmak için STK ile birlikte bilişim sektörü işin içine katılarak projeler üretilmelidir. Şiddetsiz ortam, kadının mutluysa toplum da mutludur.

5 ARALIK KADINA SECME SEÇİLME HAKKININ VERİLİŞİ ve 10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ: Osmanlı’da kadınlar mücadelelerine Demet, Kadın Dünyası gibi dergiler çıkararak başlamıştır. 1850 yılından bu yana mücadele devam etmektedir. Kadın kurtulmadan ülkenin kurtulması mümkün değildir. Kadının yurttaşlık hakkı bile yoktu. Siyasi haklar mücadelesi, Kadınlar Dünyası dergisine 1921 yılında girmiştir. Köylerde ilkokul yoktur. Mahalle mektebinde Arapça okutuluyor. 1923 yılında 13 milyon nüfus, %5 okuma oranı vardır.

1923 yılında Nezihe Muhittin önderliğinde ilk kadın partisi Kadınlar Halk Fırkası kurulma çalışması yapılmış, başarılı olmamış, sonra Türk Kadınlar Birliği adlı dernek kurulmuştur. 1930 yılında kadına belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Kadınların milletvekili seçme ve seçilme hakkı, 1924 yılında Başbakan İsmet İnönü’nün teklifi ile seçim yasası değişikliği yapılarak kabul edilmiştir. Türk Kadınlar Birliği, bu gelişme için Beyazıt Meydanı’nda kutlama mitingi yapmıştır. 1935  yılında okur yazar erkek %23, kadın okur yazar %8 civarındadır. 1935 yılı milletvekili seçimlerinde 17 kadın vekil meclise girmiştir. Toplam 400 vekil içinde % 4.5 kadın temsili vardır. 2020 yılında meclis, %17 oranda kadın vekille temsil edilmektedir. Nüfusun yarısı kadın yarısı erkek ama eşit temsili göremiyoruz.  Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilerek kadın temsilinin eşit temsil edilecek şekilde yani %50 olarak değiştirilmesi gerekmektedir. Pandemi krizi göstermiştir ki Tayvan, Almanya, Yeni Zelanda, Finlandiya, İskandinav ülkelerinin başında bulunan kadın liderler, süreci erkek liderlerden daha iyi yönetmişlerdir.

İnsan haklarının ilk yazılı belgesi, M.Ö. 1760 yılına, Babil Kralı Hammurabi’ye kadar uzanmaktadır. 1215’te İngiltere’de soyluların krala karşı ayaklanarak kralın haklarının kısıtlanmasında tüm özgür vatandaşların mülk edinme, kadınların yeniden evlenmemeyi seçme hakkı, miras alma aşırı vergilerden korunma hakları, rüşvet resmi suiistimal yasaklayan hükümler de içindedir. Fransa’da 1789 Devrimi’nin tabandan gelmesi ve 100 yıllık kan dökülen bir mücadeleden sonra adalet, hukuk, eşitlik hakları, 1917 Ekim Devrimi’nde emek ve ekonomi hakları kazanılmıştır. Dünyada mucize olarak adlandırılan 1923 Cumhuriyet Devrimi ile 15 yılda ATATÜRK; modernleşme, özgürleşme, yurttaş olma hakkı, çalışma miras hakkı, boşanma hakkı, sağlık sisteminden yararlanma, eğitim hakkı, toplumun kültürel yaşama katılım hakkı, bilimsel olanaklardan yararlanma haklarını vatandaşlarına vermiştir.

10 Aralık 1948 yılında Evrensel İnsan Hakları Beyannamesi, Paris’te imzalanmıştır. Yaşam, özgürlük, kişi güvenliği, keyfi tutuklama, hapis ve sürgünden korunma, bağımsız tarafsız mahkemelerde adil ve kamuya açık olarak yargılanma hakkı, düşünce, din, vicdan, toplanma, örgütlenme hakkı bulunmaktadır. 100 yıllar geçmesine rağmen kadının insan hakları mücadelesini sürdürüyoruz. Aslında insan hakları, kadının haklarını da kapsamaktadır. İnsan hakları, hayvan hakları, canlı hakları bir bütündür. Ülkemizde halen 10 -12 yaşlarda çocuklar evlendirilmektedir. Sokakta oyun oynayacakları, okula gidecekleri yaşta ağır yükün altına girmekte, yaşamları sönmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin okutulması, toplumun cinsler üzerine verdiği rollerin eşit paylaşımı sadece kız çocuğunu değil, erkek çocuğunu erkek ağlamaz mesuliyetinden kurtaracaktır. Belki de ağlamak istiyor. Ağlayamadığı için ileride travmalar yaşayacak. Kan davalarının babasının eline silah verip sürdürülmesi stresinden erkek kurtulacaktır. Bunun gibi birçok örnek verilebilir. Baba dışarıya giderken, evde büyükler varken, erkek çocuğuna “Aile sana emanet” diyerek omzuna yüklenen çocuk yaşta ağır mesuliyetler, eşit paylaşıma girecek erkek çocuk rahat nefes alacak ve çocukluğunu yaşayacaktır. Bu, eğitim sistemine toplumsal cinsiyet eşitliği dersleri girerek sağlanacaktır. Her türlü yaşamdaki haklara her iki cins için eşit ulaşım fırsatı olmalıdır.

2020 yılının son ayları