Maden ve taş ocakları

Planlama ve öncelik… Hayatın her alanında karşımıza çıkan olmazsa olmaz şartlarındandır. Hayvanların idrar ve kokuları ile...

Planlama ve öncelik… Hayatın her alanında karşımıza çıkan olmazsa olmaz şartlarındandır.

Hayvanların idrar ve kokuları ile kendi yaşam alanlarını çizdiklerini biliyoruz ama çoğunlukla avlarını sonraya bırakmadan tükettiklerini biliyoruz. Günübirlik yaşama, hayvanlara mahsustur.

Ertesi günü, bir yıl sonrasını hatta onlarca yıl sonrasını düşünen tek varlık sanıyorum insandır.

Yanlış yazmıyorsam bir Çin atasözü der ki: “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrası için ağaç dik, yüz yıl sonrayı düşünüyorsan, insanı eğit”

Uzatmadan konuya gireceğim…

Yaklaşık 10 yıldır, bölgemizdeki taş ve mermer ocağı ile altın madeni gibi girişimlere karşı çıkıyoruz.

Peki neden karşı çıkıyoruz? Tek bir gerekçesi var o da şu: “Küçük Menderes ovası, dünyanın en verimli ovalarından biridir. Bir yılda üç ürün elde edilir. Böyle bir ova, birkaç yıllık madene feda edilemez”

Taşa ihtiyacımız yok mu? Elbette var… Ama altına ihtiyacımız var mı bilemiyorum. Sağlık ve teknoloji alanında, ihtiyacımızın çok üstünde altın birikimimizin olduğunu biliyoruz. Altın, dünyada bir değişim aracı. Ama toprağımız, havamız ve suyumuz yoksa altını ne yapalım!

Kısa adı Koza-Der olan Küçük Menderes Havzası Koza Hareketi Derneği, benim bildiğim kadarı ile 20 yıldır, doğamızın gelecek kuşaklara da kalması için bölgemizde mücadele ediyor, fidan dikim etkinlikleri düzenliyor. Bölgemizin doğal yapısını bozacak her türlü olumsuzluğun karşısında dikiliyor. Ben ve çok sayıda arkadaşım da bu derneğin fiilen veya gönüllü üyesiyiz.

Belki basından okudunuz: Geçtiğimiz günlerde Çamyayla’da açılmak istenen mermer ocağı girişimi Koza-Der tarafından organize edilen eylemlerle başlamadan bitirildi. Koza-Der, Ödemiş ve çevresinde çevre dostu bir dernek. Hiçbir yerden mali destek almadığı gibi tamamen gönüllülerden oluşan bir ekip. Bozdağ’daki altın madeni açma girişimlerinde adını duyduğunuz Havza-Plat da öyle idi. Havza-Plat, bir tüzel kişilik değildi ama bugün Kent Konseyi’ni oluşturan bileşenlerin temsilcilerinden oluşuyordu.

Şimdi yeni bir maden ocağı girişimi ile karşı karşıyayız. Hem de Gereli’den Uzundere’ye kadar olan geniş bir bölgede. Çeşitli maddelerin yapımında kullanılan ‘feldspat’ arayacaklarmış. Bunun için de tonlarca taş ve toprağın kırılması ve ayrıştırılması gerekiyormuş.

Uzmanların uyarılarına bakıldığında hem çalışanlarına zarar hem de arama yapılan yerin çevresindeki bitki örtüsüne zar veriyormuş. Zeytinliklere, incir bahçelerine… Toz bulutları ve patlatmalar.

Yeraltı su kaynaklarının zarar görebileceği de belirtiliyor.

Biliyorsunuz daha öce ÇED ile ilgili bilgi vermiştim. Sürecin yasal olarak devam edebilmesi için halkın onayını almak zorundalar. Ve Şubat ayının 17’sinde hem Gerçekli’de hem de Kaymakçı’da ÇED toplantıları yapılacak. Ziraat Odası, Kaymakçı, Gereli gibi kalkınma ve üretici kooperatifleri ile çiftçi Malları Koruma Derneği gibi örgütler ne diyor acaba?

Toprağımıza, havamıza ve suyumuza sahip çıkalım.

Bakmadan Geçme