Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs'taydım. Dört gün boyunca Ödemiş'ten ve medyadan uzak kaldım. Döndüğümde ofisimde biriken gazetelerden ve...
Geçtiğimiz hafta Kıbrıs’taydım. Dört gün boyunca Ödemiş’ten ve medyadan uzak kaldım. Döndüğümde ofisimde biriken gazetelerden ve sosyal medyadan olup bitenleri öğrenmeye çalıştım. Ülkemizde eskilerin deyimiyle her şey, “eski tas eski hamam”… Kadın cinayetleri, işsizlik, pahalılık, politik çekişmeler, zamlar… “Çok şükür şu sorun çözülmüş” diyebileceğim bir şey yok… Her şeye rağmen insan biraz uzaklaşınca ülkesini, yakınlarını, arkadaşlarını, dostlarını özlüyor. Ben de Ödemiş’i, işimi ve sizleri özledim.
Bugünkü yazımda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi 1974 yılında Rumların adanın tamamını işgal etmek için başlattıkları katliamlar üzerine dönemin başbakanı rahmetli Bülent Ecevit adaya Türk askerini göndermiş, adanın kuzey kısmında “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin” kurulmasına yardımcı olmuştu… O tarihten bu yana adanın güneyinde Rumlar, kuzeyinde ise Türkler olmak üzere iki ayrı devlet mevcut…
Birçok okurumuz mutlaka biliyordur ama bilmeyenler için yazayım diye düşündüm. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, adanın kuzey kısmında kurulmuş ve başkenti Lefkoşa olan küçük bir devlet. Türkiye’den başka hiçbir devlet, Kuzey Kıbrıs’ı tanımamış. Bu da Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda yalnız kalması anlamına geliyor. Tam bir ambargo altında yaşıyor Kıbrıslı Türkler… Tek havalimanı olan Ercan Havaalanı’na Türk uçaklarından başka uçak inmiyor… Aynı şekilde limanlarına da başka gemiler yanaşamıyor… Bu durum, ekonomik açıdan Kıbrıs’ı zor durumda bırakıyor…
Kıbrıs’ta çok sayıda üniversite ve yüksekokul var. Öğrenciler, okullara bağlı yurtlarda ve kiraladıkları evlerde kalıyorlar. Ülkenin en büyük gelir kaynağı öğrenciler… Kıbrıs’ta asgari ücret, 3000 Türk Lirası ama ev kiraları 2000 liranın üstünde olduğu ve sterlinle ödendiği için çalışanlar sıkıntılı.
Adanın en büyük gelir kaynaklarından biri de turistik oteller ve bunlara bağlı gazinolar… Oteller, daha çok deniz kenarı olan Girne’de bulunuyor. Hafta sonları ve tatil günlerinde Türkiye’den çok sayıda vatandaşımız, adaya gezmeye gidiyor. Bunlar, Kıbrıs ekonomisini bir parça olsun rahatlatıyor.
Kıbrıs’a gitmek için pasaporta gerek yok. T.C. kimlik kartı ile adaya gidilebiliyor. Türk parası ile alış veriş yapılıyor. Uçakla gidildiği gibi gemi ile Taşucu Limanı’ndan da adaya ulaşılabiliyor.
Kuzey Kıbrıs’ın en önemli şehirleri; başkent Lefkoşa, Gazi Magosa ve Girne… Lefkoşa’da “Barbarlık Müzesi” adı verilen, Binbaşı Nihat İlhan’ın evde olmadığı bir sırada Rumlar tarafından eşi ile çocuklarının öldürüldüğü ev, alışveriş merkezi olarak kullanılan “Büyük Han”, eskiden kilise iken minareler eklenerek camiye dönüştürmüş “Lala Mustafa Paşa Camii”, “Sinan Paşa Camii” de görülmeye değer yerlerden.
Girne’de bulunan Girne Kalesi ve içindeki müze, Barış Harekatı sırasında şehit olanların bulunduğu ve şehit İbrahim Karaoğlan’ın adının verildiği “Karaoğlan Şehitliği”, Rum avukat tarafından yapılmış “Mavi Köşk”, Girne Limanı ve limandaki balıkçı lokantaları da görülecek yerler arasında.
Magosa’da ise Magosa Kalesi, Namık Kemal Meydanı ve surlar görülecek yerlerden. Ayrıca “Vatan Yahut Silistre” adlı oyunu yazdığı sürgüne gönderilen ve 38 ay sürgünde kalan vatan şairimiz Namık Kemal’in yattığı zindan da burada. Bildiğiniz gibi Namık Kemal, eserlerinin çoğunu burada yazmış.
Kıbrıs’ta dikkat çeken başka bir konu ise araçların direksiyonlarının sağ tarafta oluşu…Trafik, bizimkinin aksine soldan akıyor. Şoförler yayaları gördükleri anda frene basıp yol veriyorlar, bizimkiler gibi kornaya basmıyorlar. İngiliz kültürü etkili olmuş. Akaryakıt fiyatları, Türkiye’nin yarısına yakın. Ekonomik durumu iyi olmamasına rağmen bizdeki gibi aşırı vergi koymamışlar. Özetle, görmek isteyenler için özellikle kış mevsiminde en ekonomik tatil yerlerinden bir yer Kıbrıs.
Bakmadan Geçme





