- Haberler
- 'Kunuka' için söz artık tasarımlarda
'Kunuka' için söz artık tasarımlarda
21 Ekim'de Yıldız Kent Arşiv ve Müzesi'nde açılışı yapılan ve yarın akşam itibariyle son bulacak Kunuka'nın...
21 Ekim’de Yıldız Kent Arşiv ve Müzesi’nde açılışı yapılan ve yarın akşam itibariyle son bulacak Kunuka’nın yaratıcısı; resim öğretmeni, portre ressamı ve araştırmacı G. Ayça Öztürk, Küçük Menderes Gazetesi’ne özel röportaj verdi.
Portre ressamısınız. Niye ipek oyalar ve kumaşlar?
Oyalarımızla ilgilenen İngiliz karı kocayı kıskanmamla başladı. İğne oyası cenneti Ödemişliyim. Hep orada yaşadım. İğne oyasının DEĞİŞİME ihtiyacı olduğunu gördüm ve bunu ipek kumaşlar ve üç boyuta dönüştürdüğüm iğne oyası örneklerle sağladım.
İlgilerini niye kıskandınız?
Çakırağa Konağı tavan resimlerinde incir resmi vardır. İngilizler, bu resimlerin iğne oyasını istemiş. “Niye çiçeklerimiz değil de incir?” diye kendi kendime sordum. Güzel çiçeklerimiz varken incir istenilmesi aklıma takıldı.
Ne yaptınız?
O sıralar yemeniler üzerindeki tahta baskıların görüntülerini arşivliyordum. Kenarlarındaki oyalar ilgi alanımın dışındaydı. İngiliz karı kocadan sonra oyaları da incelemeye başladım.
‘Kunuka’ ne zaman başladı?
Birgi’de kaldırıma serilmiş bez üzerindeki 15-20 tane iğne oyası çiçeklerinin arasında ufacık sarı bir leke fark ettim. O minicik şeyi elime aldım. İğne oyasından incir olduğunu fark ettim. Kısa süre sonra Ayvalık’ta tığ oyası zeytin figürünü gördüm. Kunuka, o an başladı.
”O an başladı” derken ne anlatmak istiyorsunuz?
O an benzerliği fark ettim. İkisi de küremsi figürler. ”Demek ki basit bir ilmek, hacim elde etmeye elverişli” diye düşündüm. Üç boyutlu tasarımlar yapmak adına ideal bir imkandı.
İpek kumaşlara ilginiz nasıl başladı?
Yaka süsleri tasarlayıp oyasını uygulatıyordum. ”Kumaşlı fonla havalı olur” deyip arayışa geçtim. Haberim yok. Meğer Ödemiş’te ihracat yapan ipek kumaş dokuma fabrikaları varmış.
Peki, sonra ne yaptınız?
İncir figürünü satın aldığım Nimet Hanım’ın gelini Ayşe’yle tanıştım. Ne desem dikkatle dinliyor ve çizimlerimi istediğim gibi uyguluyordu. Ayşe, benim için şanstı.
Ayşe, sizin için neden şanstı?
Ayşe, iğne oyasına benimle tanıştıktan sonra başlamış. Çok gençti ve ben de tecrübesizdim, o da tecrübesizdi. Ben hep farklı şeyler istiyordum. Çoğu zaman yapılanları değiştirtiyor, Ayşe’ye sürekli deneme yaptırıyordum. O da neticede hep başarılı işler çıkarıyordu. Usta oyacılardan biri olsa bu ”Yap, boz” aşamasına dayanamazdı herhalde.
Kunuka’yı sergilemek adına 7-8 yıldır çalışıyorsunuz. Bir sergi açmak adına uzun bir zaman değil mi?
Kesinlikle değil. Ben portre ressamıyım. Oya işini yağlı boya çalışmalarımın yanında dinlenmek için yapıyordum. Üstelik bu sergi kapsamında her şey, benim için ilkti ve her malzemeye yabancıydım. Yerel oya örneklerinin özünü bozmadan üç boyuta çevirmek için çizimler ve çizim sonrası uygulamalar çok zaman aldı. Üstelik her modeli bir hanım uyguluyordu. Bu hanımların kibarlıkları, becerileri, sabırları, güler yüzleri bana bu süreçte her zaman güç verdi. Kendilerine minnettarım. İpek kumaşlardaki tasarım gücünü fark ettiğim de her şey değişti.
Bu değişim nasıl oldu?
İpek kumaşları elime aldığımda, ”Beni şekillendir” der gibi duruyordu. Sanki ipek kumaşların içinde sihirli bir güç var gibiydi. Önce bunu hissettim. Sonrası, uzun ama çok güzel bir yolculuk gibiydi. Beni tasarıma kumaşlar yönlendiriyordu. Sergi sürecime de bu hislerimle başladım.
‘Kunuka’, Japonların ikebana sanatına çok benziyor. Siz de benimle aynı fikirde misiniz?
Bence Kunuka, daha da ötesi. Çünkü doğal malzemenin kendinde de değişim var. Bunun yanında yapanın duyguları da olduğu için ikebana sanatı gibi anlamda yüklü.
Ayça Hanım, ‘Kunuka’ çok özel bir sergi. Kunuka’nın üç boyutlu ve değişimi sergiliyor olması, onu diğer sergilerden ayrıcalıklı yapıyor. Kunuka için son olarak neler söylemek istersiniz?
‘Kunuka’ için söz artık tasarımlarımda. Dilerim herkese güzel şeyler anlatırlar.
Ece Köseoğlu
Bakmadan Geçme





