Kumpas’a gelmemek için kumpası iyi kullanmak gerekir
Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama M.Ö. 9'uncu yüzyıldan kalma eski bir tapınak yazıtında bulunduğu belirtilen şu...
Ne kadar doğrudur bilemiyorum ama M.Ö. 9’uncu yüzyıldan kalma eski bir tapınak yazıtında bulunduğu belirtilen şu ifadeleri ara ara anımsarım:
“Gürültü patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. Sana bir kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun. Bağışla ve unut. Ama kimseye teslim olma, içten ol. Telaşsız, kısa, açık ve seçik konuş. Başkalarına da kulak ver; aptal ve cahil olduklarında bile dinle onları çünkü dünyada herkesin bir öyküsü vardır.”
Bugün dolandırmadan konuya gireceğim. Konumuz, son günlerin ‘ince’ kumpası…
Ben ‘kumpas’ yazdım ama öyle midir değil midir somut bir bilgimiz yok. İddialar kanıtlanamayınca taraflar, birbirlerinin kumpas yaptıklarını iddia ediyorlar.
Önce ‘kumpas’ kelimesine bakalım:
TDK’nin sözlüğünde iki temel anlamı var: 1- Elle dizgi yapılan basımevlerinde, dizgicilerin harfleri satır durumuna getirirken içine yerleştirdikleri ayarlanabilir demir yuva.
2. Deniz haritaları üzerinde uzaklıkları ölçmek için kullanılan pergel.
Ama bizim kullandığımız kumpas, bunlardan farklı anlama sahip.
Kumpas kurmak: Birini aldatmak için tuzak kurmak, gizli bir iş düzenlemek.
İnce olayında ilk dikkate alınması gereken durum, 80 yaşındaki bir gazetecinin belgesiz, somut bilgisiz, kulaktan dolma bilgilerle ciddi bir iddia ortaya atmasıdır.
Burada ilk yapılması gereken iş; beklemek, belge istemek ve yoksa da ilgili kişiyi dava etmektir.
Türkiye, öyle bir hale geldi ki kimin ne dediği belli olmadan insanlar hüküm vermeye başladı.
Özellikle e-sosyal medyada sahte fotoğraf ve dayanaksız iddialar üstüne fırtınalar koparılıyor.
Zaten gazetecilik de çığırından çıkmış durumdadır. Bence gazeteciliğin milliyeti, dini ve partisi olmamalıdır.
Eğer bir gazeteci, bir bilgiyi elde ettikten sonra “Bu; benim milletime, dinime ve partime zarar verir” deyip olayı görmezden gelirse gazetecilik yapmamış olur.
Gazetecinin elbette milliyeti, dini ve partisi olur ama yaptığı iş, birinin yandaşlığı olmamalıdır.
Ben, Türkiye’de birçok gazetenin gazetecilik değil, yandaşlık yaptığına inanıyorum. Her gün görüyorsunuz, manşetten hakaretler havada uçuşuyor. Hele TV programlarındaki kadrolu yorumcular. Hep aynı insanlar ve her şeyi onlar biliyor. Sanki bu ülkede başka uzman yok!
Gelelim ince kumpas olayına.
Ben isim vererek suçlu aramayacağım ama bana göre bu olayda ilk yapılması gereken, biraz sükunet idi. ‘Keskin sirke, küpüne zarar verir’ sözü boşuna söylenmemiştir.
Gün içinde insanlarla konuşuyor, ister istemez taraf oluyoruz. Ama ben somut bilgiler üstünden taraf olmayı tercih ederim.
Adam diyor ki “Şöyle şöyle demiş!”
“Kardeşim” diyorum, “Öyle dememiş!” veya “Bunu nerede demiş?” ya da “Hangi koşullarda hangi soruya karşılık vermiş?”
**
Papa, bir gün uçakla Roma’ya inmiş. Tabii hemen gazeteciler etrafını sarmış. Biri usulca kulağına eğilip, “Efendim, randevu evlerini de ziyaret edecek misiniz?”
Papa, biraz hayret içinde, “Roma’da randevu evi mi var?”
Ertesi gün çıkacak gazetelerin manşeti ortaya çıkmıştır:
“Papa, Roma’da randevu evi var mı diye sordu!”
**
Medya okuryazarlığı, kitle iletişim araçları yoluyla edinilen mesajları çözümleme, değerlendirme ve iletme yeteneğidir. Bir ara ders olarak okutulacağı söyleniyordu. Var mı bilmiyorum ama medya okuryazarlığı, izleyicinin medya iletilerini doğru okuması ve kendi iletilerini üretebilmesi için katkıda bulunur.
**
Her gördüğümüz ve duyduğumuz iletiye ve mesaja balıklama atlar ve öfke ile saldırıya geçersek kendimize zarar veririz…
Bir resmin hangi dönemde, hangi şartlarda çekildiği çok önemlidir. Ayrıca günümüzdeki teknolojik olanaklarla insanlar, fotomontaj ile olmadıkları yerlerde ve kişilerle birlikte gösterilebiliyor.
Yeni okudum ve çok beğendim: “Barışta ter dökmezsen savaşta kan dökersin!”
“Kumpas’a gelmemek için kumpası iyi kullanmak gerekir.” Bu da benim sözüm olsun…
Yani ince eleyip sık dokumak gerekir…
Bakmadan Geçme





