Küçük araba
Sarı. Kırmızı. Sevimli mi sevimli bir araba bu. Ön camlarının yerinde güzel mi güzel bakan iki...
Sarı.
Kırmızı.
Sevimli mi sevimli bir araba bu. Ön camlarının yerinde güzel mi güzel bakan iki sevimli göz. Kapkara. Yandan öne doğru uzanmış iki yeşil kol.
Kırmızı tekerlerin ortası lacivert.
İtiyorsun, hafifçe gidiyor. Yüklüyorsun bütün hayallerini, bütün çocukluğunu hatta yarınlara dair her şeyi. Öyle usul usul, insanın ruhunu okşayarak ilerliyor.
Deniz’in onlarca arabasından sadece biri bu. Kim bilir kaç oyun çıkarmıştır bu arabadan. Arada bir kardeşine de veriyor oynaması için. Birlikte oyunlar kuruyorlar bu sevimli arabayı da alıp.
Çocukluk ne güzel şey.
Ne imrenilesi bir zaman dilimidir.
Bu sabah erkenden uyanmış Deniz. Dün akşamki konuşmamızda onunla birlikte alışverişe çıkacağımızı ve ona istediği kitapları alacağımızı söylemiştim.
“Teyze gidiyor muyuz?” cümlesiyle uyandırdı beni. Belli ki heyecanlıydı. Uzun zamandan beri okuduğu kitap serisinin bir bölümüne daha sahip olacaktı bugün: “Canavar Peşinde”
Öyle teyze-yeğen düştük yollara. Ne güzel şey bir çocukla alışverişe çıkmak. Kitaplar arasında birlikte kaybolmak. Pek çok kitap aldık ona. Bu arada yeni yazarlarla tanıştırdım onu. Kitap alırken ne yapmak gerekir, kitap nasıl seçilir, ipuçları verdim.
İlköğretimdeki öğretmenlik yıllarımda öğrencilerimin en sevdiği yazarlardan biriydi Gülten Dayıoğlu. Öğretmen kökenli bir yazar olmasındandır sanırım, çocuk ruhuna çok kolay dokunan biri o.
Gülten Dayıoğlu’ndan Tuna’dan Uçan Kuş ve Gizemli Güvercin adlı kitapları aldık; yeni bir seriden bir kitap. Okuduğu seriden de beş kitap.
Bu arada çocuklara kitabı sevdirmenin ve kitap okuma alışkanlığı kazandırmanın iki temel ilkesi vardır.
Merak edenler için bunu paylaşmak isterim.
Birincisi, kitap alışverişine çocukla beraber çıkmak. Kitap seçiminde çocuğu özgür bırakmak. Okumak istediği, merak ettiği kitabı seçmesini sağlamak.
Kitap seçiminde küçük yönlendirmeler yapılabilir elbette. Ancak bunu çocuğa hissettirmemek gerek.
İkincisi ise okunan kitabı paylaşmak. Bunu sorular sorarak yapabilir insan. Ancak sorulan sorularla çocuk sorgulanmamalı. Sorulardan amaç, çocuğun zevk aldığı ve önemsediği kısımları paylaşmasını sağlamak olmalı.
Bunu şöyle de düşünebilirsiniz. Bir dağ başındasınız, çok üzücü bir haber aldınız. Ne kadar üzülürsünüz? Sandığınızdan daha az sürer göz yaşlarınız ve hıçkırıklarınız. Çünkü etrafta kimse yok.
Tıpkı bunun gibi sizi havalara uçuracak, ayağınızı yerden kesecek bir haber de paylaşacak kimseler yoksa etrafınızda anlamsızlaşır içi boşalıverir.
Her şey paylaşınca güzeldir.
Okumak da öyle.