Koyun Hastalıkları

  Bölgemizde özellikle büyükbaş hayvancılık, yoğun olarak yapılmaktadır. Büyükbaşın yanında küçükbaş olarak da koyun, keçi gibi...

 

Bölgemizde özellikle büyükbaş hayvancılık, yoğun olarak yapılmaktadır. Büyükbaşın yanında küçükbaş olarak da koyun, keçi gibi hayvanların yetiştiriciliği yaygındır. Bu nedenle dikkat edilmesi gereken konulardan biri de hastalıklardır.

 

Mevsim geçişi nedeniyle yavaş yavaş yem değişikliğine geçmeliyiz. Ani yem değişikliği sakıncalıdır. Mera dönemi başlangıcında meraya çıkış saatleri yavaş yavaş artırılarak devam edilmeli, birden uzun süre meraya çıkarılmamalıdır. Aşırı çiğ ve kırağının olduğu dönemlerde meraya çıkmadan önce bir miktar kuru ot veya saman verilip ondan sonra çıkılmalıdır. Verilen yem ne olursa olsun küflü ve kokuşmuş olmamasına özen gösterilmelidir. Doğumun hemen akabinde anaya soğuk su verilmemelidir.

 

Gebelik Zehirlenmesi: İkiz kuzulama hastalığı olarak da bilinen bu hastalık, yemdeki enerji kaynağının yetersizliği sonucu ortaya çıkar. Hastalık, iştahsızlık, sendeleyerek yürüyüş, kafayı yana doğru bükme, yere uzanma ve sonuçta komaya girerek ölümle sonuçlanır. Koyunlarda gebeliğin son iki haftasında kendini gösteren bu durum, tek yavrulayan koyunlardan çok, iki yavrulu koyunlarda daha fazla görülür.

 

Yüksek verimli koyunların gebelik dönemindeki yönetimi ve beslemesi oldukça önemlidir. Koyunların gebe kalma oranlarını artırmak için çiftleşme döneminde sağlam bir vücuda sahip olmaları gerekir. Ancak beslenmeleri, gebeliğin ilk üç ayında azaltılmalı ve son iki ayında ise tekrar artırılmalıdır. Tedavisi, kandaki şeker düzeyinin damardan glikoz verilerek yükseltilmesi ile olur. Hayvanlara yüksek enerjili yemler verilmesi gereklidir.

 

Süt Humması: Hastalık, daha çok erken laktasyon ya da gebeliğin sonundaki koyunlarda stres ve açlık durumunda ortaya çıkar. Yüksek düzeyde hububat içeren veya fazla sulu çayırlarda otlayan hayvanlarda hastalık görülebilir. Süt verimi sırasında vücutta fazla miktarda kalsiyum kullanılması sonucu, yenilen yemlerle yeterli miktarda kalsiyum alınamaması durumunda ortaya çıkan süt hummasında hayvanlar sinirlidirler, halsizdirler, uzanırlar ve koma hali görülür. Tedavisinde damardan kalsiyum enjeksiyonu yapılır. Gebe hayvanlar stresten uzak tutulur.

 

Çayır Tetanisi: Süt veriminin ilk dönemindeki bir koyun beslenme hastalığıdır. Kandaki magnezyum düzeyinde ani bir düşüş vardır. Koyunlar genellikle aşırı sinirlidirler ve durum hızla ilerler.

 

Çiçek Hastalığı: Koyunlarda yüksek ateş ve kılsız deri bölgelerinde kabarcıklar oluşturan bulaşıcı bir hastalıktır. Hasta hayvanların çiçek yaralarından düşen parçalar ve öksürükle saçılan hastalık etkeni yemlikleri, eşyaları ve çevreyi bulaştırır. Yakın temasla ya da bulaşık malzemelerle temasla hastalık sağlam hayvanlara kolayca bulaşır. Yüksek ateş, titreme, burun akıntısı, solunumun artması görülen ilk belirtilerdir. Göz kapakları şişer, baş, kuyruk altı, karın ve bacak içlerinde kırmızı yuvarlak lekeler oluşur. Daha sonra bu lekeler kabarır, sertleşir, içinde sıvı toplanır ve sararıp kabuklaşır. Yetiştiriciler arasında buna kara çiçek denir. Kabuklar yaklaşık bir hafta içinde düşer, yerlerinde açık renkli iyileşme dokuları kalır. Gebe hayvanlar yavru atar. Kuzu ve oğlaklarda hastalık daha şiddetli seyreder. Bakımı iyi olmayan sürülerde kalabalık ağıllarda, saf ırklarda, genç hayvanlarda ölüm oranı yüksektir. Hastalık, üç hafta sürer. İyi bakılan sürülerde ölüm oranı % 5, kuzularda ve saf ırklarda % 50’ye varır. Hasta hayvanların tedavisi mümkün değildir. Hastalıktan şüphe edildiğinde hasta ve sağlam hayvanlar ayrı yerlere alınarak hemen veteriner hekime haber verilir.
 

Sürüye yeni hayvan katılacağı zaman hayvan dikkatle muayene edilmelidir. Koç katımından önce sürüye çiçek aşısı yaptırılmalıdır. Gebe hayvanlara aşı uygulanmaz. Ancak hiç bir zaman hastalığın görüldüğü sürüye aşı uygulanmaz. Aşı yapıldıktan 21 gün sonra bağışıklık başlar ve sekiz ay sürer. Sürüde hastalık başlayınca hastalar hemen ayrılarak bulaşma önlenmelidir. Çiçekli hayvanlar kesilmemeli, etleri yenmemelidir. Deri ve yünleri dezenfekte edildikten sonra kullanılmalıdır.

Koyun Vebası: Koyunlarda yüksek oranda ölümlere neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Kuzular, yetişkin hayvanlara göre hastalığa daha hassastır. Hasta koyunların gözyaşı, burun akıntısı, öksürükle saçılan damlacıkları, salya ve dışkısı ile bulaşır. Fakat hastalığın ilk defa görülmesinin en önemli sebebi, sürüye hasta hayvan alınmasıdır. Hasta hayvanlarda yüksek ateş, iştahsızlık, gözlerde kızarıklık, gözyaşı ve burun akıntısı, ağızda kepek serpilmiş bir görünüm ve diş etlerinde, dudakların iç yüzünde, dil ve damaklarda yaralar, ağızda salya akıntısı öksürük ve ishal görülür. Yetişkin hayvanlar hastalığı daha hafif geçirebilirler. Kuzularda yukarıda bildirilen belirtiler görülmeden ani ölümler görülebilir. Hastalığın kesin teşhisi laboratuvarda yapılır.
 

Hasta hayvanlar tedavi edilmez. Hayvanlarda hastalık belirtileri görüldüğünde hemen veteriner hekime haber verilir, hasta ve sağlam hayvanlar ayrı yerlere alınır. Ölen ya da öldürülen hayvanlar, derin çukurlara gerekli tedbirler alınarak gömülür. Nereden geldiği bilinmeyen ve sağlık raporu olmayan hayvanlar alınmamalıdır. Hastalığın bulaşma riski olan sağlam hayvanlara mücadele programları doğrultusunda aşı uygulanır. İhbarı mecburi bir hastalıktır.

 

Şarbon: İnsanlara da bulaşan önemli hastalıktır. Evcil hayvanların hepsinde görülebilir. Sıcak, rutubetli ve bataklık bölgelerde daha fazla görülür. Açlık, yorgunluk, aşırı sıcak ve soğuk, kötü bakım ve beslenme, şap hastalığı, iç parazitler, hastalığın çıkmasına ve yayılmasına yardımcı olur. Toprakta, sularda ve merada 50-60 yıl yaşayabilir. Şarbondan ölen hayvanın parçalanması ile mikrop bulaşan yağmur ve sel suları, hastalığı çok uzaklara taşır. Onun için ölen hayvan asla açılmadan, iki metre derine gömülmelidir. Hasta hayvan, ölmeden 1-2 gün önce mikrop çıkarmaya başlar. Sütü mikropludur, dışkısı mikropludur, idrarı mikropludur. Ölenlerin ağzından, burnundan gelen kanlarla da mikrop çıkar. Bu mikroplar havaya, suya, ahırdaki malzemelere bulaşır, oradan diğer hayvanlara. Kan emici sineklerde şarbon mikrobunun taşınıp yayılmasında önemli rol oynarlar. Hayvan halsizdir. Sendeler, ayakta duramaz, titrer. Kasılmalar gösterir. Ateşi yükselmiştir. Nefes almada zorluk çeker. Kabızlık ve sonra kanlı ishal görülür. İdrarı kanlıdır, koyu kırmızı renktedir. Boğaz altında, vücutta şişkinlikler oluşur. Hayvan birden bire düşüp ölür.

 

Kan koyu renktedir, pıhtılaşmaz. Dalak, 4-5 misli büyümüştür. Karaciğer ve böbrekler şişmiştir. Bağırsaklar parlak kırmızı renkli kanlı bir sıvı ile doludur. Hastalık çok çabuk geliştiği için tedavisi zordur. Antibiyotiklerle ve serum ile tedavi yapılabilir. Ancak bu, çok pahalı bir metottur. Hastalıkla uğraşmaktansa hastalığı kapıya uğratmamak daha doğrudur. Bu da aşı ile olur. İki aylıktan büyük hayvanlara ilkbaharda aşı yapılmalıdır. Yakınlarda bir yerde hastalık çıktığı duyulursa hemen aşı yapılmalıdır. Aşılamadan iki hafta sonra hayvanlar bağışıklık kazanır. Hastalığın çıkışı meradan ise hayvanlar meraya çıkarılmaz. Şüpheli otlar ve samanlar yakılır, yok edilir. Ölen hayvanlar, iki metre derine, üzerine sönmüş kireç dökülüp gömülür. Hastalık ağılda çıkmış ise sağlam hayvanlar ayrılarak aşılanır. Hastalık şüphesi bile olsa hemen veteriner hekime haber verilmelidir. Şarbon insanlara da geçer. Deride, sinir sisteminde veya akciğerlerde yerleşir.

 

 

Bakmadan Geçme