Köyler boşalıyor
Öğretmenliğe Beydağ-Yağcılar köyünde başladım. 1962-1964’te iki öğretim yılı görev yaptım orada. Öğretmenliğimin ilk göz ağrıları öğrencilerimle...
Öğretmenliğe Beydağ-Yağcılar köyünde başladım. 1962-1964’te iki öğretim yılı görev yaptım orada. Öğretmenliğimin ilk göz ağrıları öğrencilerimle orada tanıştım. Okul müdürüm Muharrem Kutlu -Allah rahmet etsin- sayesinde öğretmenliğimin ilk yılında hiç zorluk çekmedim. Dürüstlüğü ve çalışkanlığıyla bana örnek oldu. Her konuda bana destek verdi. İki yıl içinde güzel anılarım oldu burada. Köy halkıyla güzel dostluklar kurduk. Aradan geçen bunca yıla rağmen ne onlar beni unuttu ne de ben onları.
Geçen pazar günü hanımla birlikte Yağcılar köyüne giderek anılarımızı tazeledik. Oturduğumuz evi gördük. Bu köyde evlendik, ilk çocuğumuz bu köyde doğdu. İlkleri yaşadığımız bu köyü unutmak olası mı?
Arabamı köy meydanına koyup görev yaptığım okula doğru giderken öğrencilerimden Hüseyin Ekiz, arkamdan koşarak yanıma geldi. “Hoş geldin öğretmenim” diyerek elimi öptü. Birlikte okulumuza gittik. Gördüğüm manzara içler acısıydı. Kale gibi okulum boşaltılmış, çürümeye terk edilmiş durumda. Kıyında köşesinde incir ağaçları çıkmış. Birkaç fotoğraf çektim. Ülkemizin birçok köyünün okulunun başına gelen, benim okulumun başına da gelmiş. Üzülmemek elde değil. Gerçi bu köye daha sonra başka bir okul yapılmış ama o da terk edilmiş durumda. İlerideki günlerde onun da başına bundan farklı bir şey gelmeyecektir.
Okulun yakınında evi bulunan öğrencim Senem Sarı (Kahraman), bizi evine davet etti. Gelini bize birer kahve yaptı, içtik. Geçmiş günleri andık. Kendisine teşekkür ettim, ayrıldık.
Daha sonra köy kahvesine uğradık. Kahvede bulunanlarla merhabalaştık. Çayımızı içtikten sonra Muharrem Kutlu’nun kardeşi Osman Kutlu’nun evine gittik. Rahmetli annesinin bizde emeği çoktur. Onun tarhana çorbalarının tadı, hala damağımızda durmaktadır. Allah rahmet etsin. Yağcılar köyünün ölmüşlerine rahmet, yaşayanlara sağlıklı uzun ömürler dilerim.
Yazımın başlığında köyler boşalıyor demiştim. Evet, gerçekten köyler boşalıyor. Önce çocukları aldılar köylerden. Okullar boşaldı. Cıvıl cıvıl çocuk sesi gelen okullar, suyu kesilmiş değirmene döndü. Çocuk sesleri gelmiyor artık. Okulların hepsi birer viraneye dönmüş. Dikkatimi çeken başka bir şey de evler boşalmış. Köylerde evler çoğalmış ama nüfus azalmış. Üç evden biri boş, duran yok. Eskiden kiralık ev bulunmazdı, şimdi oturacak insan yok. Gençler yok köylerde. Çoğu, köyünde iş bulamadığı için şehirlere taşınmış. Hangi köye giderseniz gidin buna yakın manzaralarla karşılaşacaksınız. Köyler boşalıyor. Gençler de alınmış köylerden. Köylerde kalanların çoğu yaşlı nesil. Bu gidişle köylerde oturan insan kalmayacak gibi. Geçmişte nüfusumuzun yüzde yetmişine yakını köylerde yaşarken bu durum, tersine dönmüş durumdadır.
Köyleri kağıt üstünde mahalle yaptık. Köylülere ne kazandırdı? Belki bazılarına seçim kazandırmış olabilir ama köyleri kaybediyoruz. Köyler boşalıyor. Köylerin boşalması, ülkemizin geleceği açısından ne gibi sonuçlar getirir bunu uzmanların düşünmesi gerekir diye düşünüyorum. Köyleri kaybetmeyelim.
Sevgi, saygı ve mutluluklar.
Bakmadan Geçme





