Köy okulları, köyün ışığı idi
Türkiye'de 1940-50 arasında denenen Köy Enstitüleri projesini biliyorsunuz, en azından duymuşsunuzdur. Bu okulların açılmasındaki temel mantık,...
Türkiye’de 1940-50 arasında denenen Köy Enstitüleri projesini biliyorsunuz, en azından duymuşsunuzdur. Bu okulların açılmasındaki temel mantık, köydeki zeki çocukları eğitip yine kendi köylülerine hizmet etmelerini sağlamaktı.
15 yıl kadar açık kalan köy enstitüleri; önce öğretmen okuluna çevrildi, daha sonra da düz öğretmen lisesine.
“1940 yılından başlayarak tarım işlerine elverişli geniş arazisi bulunan köylerde veya onların hemen yakınlarında Köy Enstitüleri açıldı. Türkiye’de seçilen şehirlerden uzak ancak tren yollarına yakın tarıma elverişli 21 bölgede köy ilkokullarına öğretmen yetiştirmek üzere açılmıştı. Öğretmenler köylülere hem örgün eğitim verecek, okuma yazma ve temel bilgileri kazandıracak hem de modern ve ilmi tarım tekniklerini öğretecekti. Öğretmenler, gittiği yörelerde bilinmeyen tarım türlerini de köylülere öğretecekti. Kitaba deftere dayalı öğretim yerine ‘İş için, iş içinde eğitim’ ilkesi tatbik ediliyordu. Her köy enstitüsünün kendisine ait tarlaları, bağları, arı kovanları, besi hayvanları, atölyeleri vardı. Derslerin %50’lik bölümü, temel örgün eğitim konularını içeriyordu. Geri kalanı ise uygulamalı eğitimdi.”
Projeye başta köy ağaları karşı çıktı çünkü köylü bilinçleniyordu.
Uzatmayalım…
Benim ilkokul yıllarımda köy enstitüsünden mezun olup da hala çalışan öğretmenler vardı. Bunlardan biri de beşinci sınıf öğretmenim Galip Tütüncüoğlu idi.
80’li yıllara kadar hatta bu tarihi biraz daha arttırıp 90’lara kadar uzatabiliriz; öğretmenler görev yaptıkları belde ve köylerde otururlardı. Öğretmeni bütün köylü tanırdı. Öğretmen de köylüyü…
Sonra öğretmenin ayağı köyden çekilmeye başladı. Öğretmen, çeşitli gerekçelerle şehirlere taşınmayı tercih etti. Bunda ulaşım sektörünün gelişmesi de önemli bir rol oynadı.
90’lardan sonra da ‘taşımalı’ eğitim süreci ile öğrencilerin ayağı da köylerden çekilmeye başladı. Öğrenciler, servislerle merkez okullarına taşınıyordu. Böylece köyler, okullardan ve öğretmenlerden mahrum kaldı. Okul duvarları yıkıldı, kapıları ve pencereleri kırıldı. Ne yazık ki hayvan damı haline bile geldi.
Eskiden okul çeşidi ve sayısı da şimdiki gibi değildi. Sınavla öğrenci alan okulların sayısı, parmakla sayılabilecek kadar azdı. Sonra fen liseleri, sosyal bilimler liseleri, öğretmen liseleri gibi lise türleri çıktı. Artık öğrenciler, her yıl değişen isimler altında sınavlara girip en iyi eğitimi almaya çalıştı ve parası olanlar için özel okullar…
İçinde bulunduğumuz eğitim öğretim yılının başından itibaren görevlendirme ile ortaokulundan mezun olduğum Kaymakçı Çok Programlı Lisesi’nde görev yapıyorum. Bizim dönemde Kaymakçı’da lise yoktu. Kaymakçı’da lise kurulmasına fikren karşı çıkmıştım. Çocukların bir yaştan sonra çevrelerinin genişlemesi gerektiğini düşündüm. Bizim dönemimizde ortaokulu bitiren öğrenciler, lise eğitimi için Ödemiş’e giderdi. Ben, Gökçeada Öğretmen Lisesi’ni kazanmıştım. Dolayısı ile hem ilçeden de arkadaşları olur hem de sosyal çevreleri genişlerdi.
Şimdi bakıyorum, kimi ailelerin Ödemiş’te çocuk okutmaya mali güçleri elvermiyor. Sonra kimi çocuklar da akademik eğitim almak istemiyor. Yani kısa yoldan meslek edinmek isteyen öğrenciler de var. Biliyorsunuz bölgemizde tarım, hayvan besiciliği ağırlıklı ekonomi var.
Akademik eğitim almak istemeyen çocuklar, bu sektörlerin kaliteli ara elemanı olabilirler. Veterinerlik, tarım, gıda…
Aileye yetecek kadar tarlası olanlar, neden teknik eğitim aldıktan sonra kendi işletmesini kurmasın?
Bence lisede teknik eğitim alan çocukların en azından iki yıllık bir üst okula geçişlerinin önü de yeniden açılmalıdır. Böylelikle hem kendilerini geliştirme imkanı bulur, hem de üniversite öğrenciliği hevesini almış olurlar.
Ödemiş çevresinde Ovakent ve Kaymakçı’da Çok Programlı Liseler (ÇPL) var. Ovakent’te 100’ün üstünde, Kaymakçı’da da 40’ın biraz üstünde öğrenci eğitim görüyor. Öğrenci sayısı 40’ın altına düşünce okul kapanıyor. Çevredeki okulların kapanması demek, merkezdeki okulların yükünün artması demektir.
Kaymakçı Lisesi, üç yıl önce talihsiz bir olay yaşandı. Bunun etkileri hemen atılamadı. Kolay değil. Öğretmen ve öğrenciler, okulu terk edip başka okullara gitmenin yollarını aradılar.
Aradan geçen üç yılın ardından şu an yaralar sarılmış durumda.
Taşra okullarına hem Milli Eğitim hem de velilerin destek vermesi gerektiğini düşünüyorum. Burada hem yöneticilere hem öğretmenlere hem de velilere görev düşüyor.
Ben, çocukları taşımaktansa öğretmenlerin taşınmasından yanayım. Çocuklara verilen taşımalı desteğinin daha azı öğretmenlere verilebilir.
Köy okulları, köyün ışığıdır…
Bakmadan Geçme





