Kötülüğe esir olmak

Çöl, güneşin de yükselmesiyle sıcak bir fırına dönüştüğünden dili damağına yapışmıştı. Gölgelenecek bir ağaç bulma ümidiyle...

Çöl, güneşin de yükselmesiyle sıcak bir fırına dönüştüğünden dili damağına yapışmıştı. Gölgelenecek bir ağaç bulma ümidiyle yüksek bir kum yığınına çıktı. Etrafına uzun uzun baktı. Gördüğü serap mıydı?

Gördüğü yeşile doğru yürümeye başladı. Yaklaştığında serap olmadığını anlayınca yeniden doğmuş gibi hissederek hızlı adımlara ağaca doğru yürüdü. Ağacın gölgesine ulaştığında “Bu bir rüya mı?” diye düşünüyordu.

Kendine gelince sırtını ağaca vererek dinlenen bir derviş gördü. Hoş beş derken dervişi dünyadan ve insanlardan ümidini kesmiş bir halde gördü. Ona hayata tutunmasına vesile olacak bir yuva kurmasını, çoluk çocuğa karışmasını söyleyince derviş:

“Ey yolcu! Sen ne dersin? Acıların ve hüznün kol gezdiği, insanlığın kaybolduğu bir dünyada evlenip de çocuklarımın bu acımasız hayata gelmesine mi sebep olayım? Ben yandım, onlar yanmasın! Ben, bunca zulüm ve gözyaşı karşısında, çocukların gülmek yerine ağladığı, haklının değil güçlünün haklı olduğu bir dünyada yaşanmaz diye düşünüp umutlarımı yitirmişken sen bana hayata tutunmaktan bahsedersin. Artık sözün ve eylemin bittiği yerdeyiz” der.

Yolcu dervişe, “Şu gölgelendiğin ağacı görüyor musun?” diye sorar. Derviş:

“Görmez miyim? Bu ağaç olmasa belki de çoktan ölmüştüm” der.

Yolcu, dervişe şunları söyler: “Eğer bu ağaç, etrafına bakıp hayatın olmadığı bu kızgın ve kurutan çöl karşısında ‘Bu çölde yaşanmaz. Artık ben de kuruyup gitmeliyim’ deseydi ne olurdu? Sen de ben de çölde ölüp giderdik.

Bu ağaçtan istediğimiz nedir? Onun hayata tutunması, köklerini daha bir derine salması, dallanıp budaklanması ve yeni fidelere dönüşerek burayı bir vahaya dönüştürmesidir.

Sen neye talipsin derviş? İnsanlığın ve değerlerin yokluğunu görüp yok olmaya mı, yoksa aradığın insanlığı ve değerleri var etmeye mi talipsin?

İyiliği var edenler, ‘Ben varsam iyilik var’ diyenlerdir. Acılara anlam vermekle zaman kaybetme! Bırak, onlar acı olarak kalsın! Bize öğrettikleriyle kalsın! Sen iyiliğe anlam ve kıymet ver…

Dünyanın hep karanlık olmasına takılıp kendini karanlıkta bırakma! Karanlıkta görmeye, karanlıkta bir ışık olmaya bak! Sen karanlıktan değil, ne yaptığınla sorulacaksın. Kötülüğün seni esir almasına müsaade etme!

Öfke, dramları yok etmez. Aksine yeni dramlar üretir.

Bu kızgın çölde kurumayı değil, yaşama tutunmayı seçip bize hayat olmuş, şu ağaç gibi tüm iyiliklerinle ayakta kalmaya bak… Kendine yakışanı yap…”

Bakmadan Geçme