Koruncuk iletileri
Bir süredir telefonumdaki e-sosyal medya sayfalarıma ya da mesaj kutularıma ara ara iletiler geliyor. Ben, yapı...
Bir süredir telefonumdaki e-sosyal medya sayfalarıma ya da mesaj kutularıma ara ara iletiler geliyor. Ben, yapı itibarı ile her gelen iletiye itibar etmeyen bir insanımdır. İletinin ya da fotoğrafın kaynağını öğrenmeye çalışır, eğer o kaynaktan emin değilsem başkalarıyla paylaşmamaya çalışırım.
Ama kimi arkadaşlarımızın aynı hassasiyeti taşımadıklarını üzülerek görüyorum.
Mesaj kutusuna gelmiş bir iletiyi okumadan başkalarına gönderen onca arkadaşımız var ne yazık ki! Bu da bilgi kirlenmesine yol açıyor doğal olarak.
Bilgi kirlenmesinin yanı sıra mesaj kutularımız, olur olmaz bir sürü çöple dolup taşıyor.
Bahsini ettiğim iletilerden biri de Koruncuk Vakfı ile ilgili.
Neymiş efendim, kızları okutuyorlarmış falan da yeterli desteği göremiyorlarmış da gibi ifadeler.
“Etrafınızda korunmaya muhtaç kızlar varsa hemen başvurun”
Vakfın yönetiminde kimler var, başkanı kimdir gibi bilgileri öğrenmeden gönderilen iletiler…
Bazen dürtükler beni merak…
Bastım hemen iletide verilen telefon numarasına.
Birkaç kez aradım, sürekli meşgul. Biraz bekledim yine aradım. Bu sefer çalmaya başladı ama bu kez açan olmadı… Bir kez daha denedim ve bu kez açtı.
‘Hah!’ dedim.
Aradığım telefon doğru adres idi ve isim de tutuyordu.
Hemen kısaca tanıttım kendimi ve merakımı söyledim kendisine.
1979 yılında gönüllü kişiler tarafından kurmuş bir vakıfmış… Şunları söyledi:
“Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı olarak her çocuğun ve gencin şefkat, sevgi ve anlayış görme, yeterli beslenme ve sağlıklı bir ortamda yaşama, oyun ve eğlence olanaklarından yararlanma, çağdaş bir eğitim alma ve yeteneklerini geliştirme, kısacası insan haysiyetine yakışır bir şekilde yaşama hakkı olduğuna inanmaktayız.”
Anlatılanlardan ikna oldum… Peki dedim “Şu an öğrenci kabul ediyor musunuz?”
“Ne yazık ki kapasitemiz sınırlı ve doluyuz”
“Peki” dedim “Ortalıkta dolaşan o iletiler?”
Ortalıkta dolaşan iletilerle ilişkilerinin bulunmadığını, iyi niyetli birileri tarafından organize edilmiş olabileceğini anlattı.
Güzel bir bilgilenme sürecinin ardından birbirimize teşekkür edip vedalaştık.
Öyle herkes bir kızın kolundan tutup da “Hadi bakalım kızım, seni şu vakfın yurduna götürüyorum” da diyemiyormuş.
Siz siz olun, ayrıntılı bilgi sahibi olmadığınız iletileri okumadan ve öğrenmeden rastgele paylaşıp durmayınız…
En azından önce kendiniz öğrenin ve de ‘gerekli ise’ yani ‘istiyorlarsa’ paylaşın. Yoksa gereksiz meşguliyet yaratmaktan başka işe yaramazsınız.
**
Geçtiğimiz günlerde belediyemizin Ulus Meydanı’nda halka açtığı Park Kafe’de arkadaşlarla oturuyoruz. Sohbet koyu…
Yanımıza elinde tepsi bulunan garson elbiseli bir genç gelip ileride duran bir kadını göstererek kadının üç çocuğunun olduğunu, eşinin öldüğünü ve işsiz olduğunu söyledi.
Kadın da utangaç ve süklüm püklüm bir tavırla bize doğru bakıyordu.
Ben, delikanlıyı önce garson sandım.
Neden kendisinin kendisi gelip kendi durumunu anlatmadığını sordum.
Garson, yardımcı olmak adına bir şeyler mırıldandı ama uzatmadan yanımızdan ayrılıp diğer masalara doğru yöneldi. Diğer masalarda oturanlardan bazıları, ceplerine davranıp ne çıktı ise tepsiye koydu.
Merak bu ya, delikanlının bütün masaları gezip para toplamasını yan gözle izledim.
Delikanlı işini bitirdi ve elindeki tepsi ile kafeterya içine doğru yöneldi. Kadın da kaldırımda bekliyordu. Garson kılıklı delikanlı, kafeteryadan çıktı ve kadına doğru yöneldi. Ben parayı verip geri dönmesini beklerken kafeteryadan birlikte uzaklaştılar…
Yani delikanlı, garson kıyafetiyle kadına yardım toplama pozisyonuna girmiş ve bunda da başarılı olmuştu. Duygusala bağlanıp yardım yapanlar da yaptıkları ile kalmışlardı…
Bazen kendime sorarım:
“Keşke çok meraklı olmasa mıydım!”
Bakmadan Geçme





