KOMPİR KOOP

Seksenli yıllarda İstanbul'da öğrenci iken bir el arabasında satıcının 'Ödemiş pattes – Ödemiş soğan!' diye seslenişini...

Seksenli yıllarda İstanbul’da öğrenci iken bir el arabasında satıcının “Ödemiş pattes – Ödemiş soğan!” diye seslenişini hiç unutmam. Patates ile soğan genellikle yan yana tezgahlarda satıldığından, havzamızda ticari olarak üretilmediği halde Ödemiş patatesinin ününden yararlanarak soğanı da satıyordu pazarcı…

Nolcek bu meşur Ödemiş kompirinin hali?

Tarlada şu ara 15 kuruşa yüzüne bakan yok… Öyle ki 40.000 lira harcadığı 25 dönüm patatesini, 7.000 liraya satabilmiş, alıcısının da patatesi anca hayvancılara verebildiği günleri yaşıyoruz. İşin daha da kötüsü, sökülmeyen patatesin tarlaya zararı var. Güz patatesinden üç beş kuruş kazanan çiftçimiz, aldığını bu güz yine kat kat geri veriyor.

Ödemiş neden patateste ekiminde ısrarcı, bunu anlamak zor. Patates üreticiliğine bir nevi kumar denir ilçemizde. Oysa yüksek girdi maliyetlerine rağmen satışı da yüksek risk taşımaktadır. Ancak bir seferde ve 100 gün gibi kısa sürede hem de yılda iki kere yüksek gelir elde edebilme ihtimali sanırım cezbediyor.

Patatese teşvik yok denecek kazar az, çoğu çiftçi zaten seneye ekim yasağına takılmamak için ÇKS beyanında patates ürettiğini bildirmiyor ve bu primden de oluyor. Kaldı ki patatese verilen prim de patates üretiminin risklerini kaldırmakta etkili değil.

Bir inek, 9.5 ayda doğup iki yaşından sonra buzağı doğurarak süt veriyor. Yani havzamızda en çok desteklenen hayvancılık ve yem bitkileri olsa da bu döngü yaklaşık üç yılda tamamlanmakta ve küçük üreticinin, tabandaki çiftçinin üç yıl dayanma gücü bulması zor. Oysa patates, 100 günde paraya döndürülebildiğinden cazip geliyor ve çiftçi borçlanıyor.

Ünlü Ödemiş patates tohumu zaten kalmadı. Artık hep hibrit tohum kullanılıyor ve Türkiye patates üretiminin yaklaşık %7’sini karşılayan ünlü Ödemiş patatesi, 3-5 yılda bir istisna ile zarar ettirmeye devam edecek.

Çünkü patates artık ülkenin hemen hemen her ilinde ekilmektedir. Tüketiciye aracılık eden halci ve tüccar da dolayısı ile yakın çevresinden satın alıyor, ektiriyor ve nakliye maliyetini azaltıyor. Fabrika ve süpermarketler de küçük üreticinin vadeli satış yapma gücü bulunmadığından ürünlerini tek elden büyük tüccarlardan almayı tercih ettikleri günümüzde küçük çiftçinin traktör ve tarım aletleri yatırımı yaparak, yüksek mazot, elektrik, işçilik ve tohum giderlerini karşılayıp istikrarsız bir piyasada satmaya çalışmaları, akıl karı bir iş değildir.

Hasat döneminde stokları dolduran tüccar, hasadın gecikmesi ile elindeki ürünü daha yüksek fiyata çıkarıyor, en para edeceği zamanda da ithal izni verilerek yine küçük çiftçi zarar ediyor. Stok maliyeti de yüksek olan patatesten stok yapan tüccar her durumda kazanıyor.

Düşürüleceği vaat edilen mazot, sadece yat ve gemisi olana düşürülüyor. Çiftçi, traktöründe zamlı mazotla patatesini üretip ekmeğini çıkarmaya çalışıyor. Tohum fiyatları hem yüksek hem hibrit kullanılıyor. Verimi yüksek diye ithal tohum kullanan üretici, bu üründen yeni tohum elde edemiyor.

Ülkemizde patates üretimi istikrarsız ve tonaj olarak düşmekte, çünkü yüksek girdi maliyetleri nedeniyle çiftçi patates ekmekten vazgeçiyor.

Aslında dünyada üretilen patatesin yarısı taze tüketilmekte, diğer yarısı da işlenmiş gıda ürünü, hayvan yemi, endüstriyel nişasta ve tohumluk olarak kullanılıyor. Patates nişastası da ilaç, tekstil ve kağıt endüstrilerinde yapışkan, tutkal şekillerinde de değerlendiriliyor.

Üretim planlaması yapılmadığından çiftçi, fiyatların yükseldiği yılın ardındaki sezonunda patatese yöneliyor. O yıl da üretim fazla olduğu için bu kez fiyatlar düşüyor ve zarar ediyor.

Yine patatesin para etmediği geçtiğimiz bahar, bizzat bir çalışma grubunda geliştirerek kaleme aldığım kompir projemizi CHP Genel Merkezi ve Büyükşehir Belediyemiz ve kamuoyu ile paylaşmamızın da etkisi ile İzmir Büyükşehir Belediyemiz, Karşıyaka, Bornova ve Buca belediyeleri, ilçemizden patates satın alıp Ramazan ayında vatandaşlarına yardımda bulunmuşlar ve projemiz sosyal ve ekonomik olarak hayata geçmiş idi. Bir nebze olsun ilçemize faydası olsa da projenin asıl amacı, patates üretiminde sürekli yaşanan sorunları gündeme getirerek kalıcı çözümlere dikkat çekmek idi.

Dünyanın en verimli üç ovasından biri olan havzamızda yılda üç ürün dahi alınabildiğine göre tarımsal kaynaklarımızın rasyonel kullanıldığı, sürdürülebilir, insana ve doğaya dost, riski az ve geliri yeterli alternatif ürünlere yönelmek gerekmektedir.

Küçük çiftçi illa patates ekecekse ya organik tarım veya iyi tarım uygulamaları ile özel ürünler yetiştirip riskini azaltmalı ya da kooperatifleşmelidir. Bir Ödemiş Kompir Kooperatifi olsa neler yapamaz ki…

Tam bir vahşi kapitalizmin yaşandığı patates üretim ve satış piyasasında, büyük tüccarların ve süpermarketlerin karşısında ancak kooperatifleşerek ayakta durulabilir. Her bir küçük çiftçinin birer traktör ve tarım aleti yatırımı yapmaları yerine kooperatifleşerek, tohumlarını bir elden elde ettikleri, işçilik maliyetini neredeyse sıfıra indirecek, aynı anda otunu biçerek, kazımı, yıkaması ve boylarına ayırarak çuvallamasını yapan tek bir makine gibi gelişmiş makineler satın alarak üyelerine sırayla yararlandırabilen, ürünlerini depolarında stoklayabilen, hatta entegre işleme tesisleri kurabilecek, büyük marketlerle büyük hacimlerde, sürekli ve üyelerine vereceği avans sistemi ile vadeli satışlar yapabilme gücünde bir kooperatifle olanaklıdır. Aksi takdirde tabanda patates üreten her küçük çiftçi hepsi de büyük tüccar olamayacağına göre, bu kontrolsüz sistemde hep mağdur edilip sömürülen bir kısım çiftçi olacağından birleşerek büyük bir kooperatifin üyesi olarak hep ama bölüşerek kazanmayı hedeflemek günümüzde daha rasyonel bir çözüm olabilecektir.

Bugün karpuzun kilosu da tarlada 10 kuruş, yoksa nolcek bu memleketin hali?

Kompir Koop., Ödemiş kompiri hooop…

Bakmadan Geçme