Kızılçullu ve Menderes
Bilgi değerlidir. Bilgi, okuyarak öğrenilir. Okuma da meraktan doğar… Levanten, İtalya’nın doğusundaki Akdeniz toprakları için kullanılan...
Bilgi değerlidir. Bilgi, okuyarak öğrenilir. Okuma da meraktan doğar…
Levanten, İtalya’nın doğusundaki Akdeniz toprakları için kullanılan Fransızca bir sözcük olan Levant’ten gelirmiş. Anlamı ise “Levantlı” yani ‘Doğulu’ demekmiş. Daha sonra Avrupalıların doğuda yaşayan bu Avrupa kökenli insanları belirtmek için türettiği bir kelimeye dönüşmüş: ‘Doğuda yaşayan Avrupalı’.
İzmir-Şirinyer’deki Vecihi Akın Kışlası içinde yer alan eski Amerikan Koleji de İzmir’de yaşayan Levantenlerin eseri imiş.
Hikayesi uzun. Bu eski Amerikan Koleji, 1912 yılında eğitim vermeye başlamış. 1918 yılına gelindiğinde okul, üç ay boyunca Osmanlı ve İngiliz devletleri arasında yapılan esir takası sonucunda 2000 İngiliz esire ev sahipliği yapmış. 1930’lu yılların ortalarına kadar işlevini sürdüren bu eski Amerikan Koleji, Atatürk’ün ölümünden bir yıl önce deneme amaçlı açılan ilk dört Köy Enstitüsü’nden biri olarak Kızılçullu Köy Enstitüsü adıyla hizmet vermeye başlamış. Bu ilk dört Köy Enstitüsü’nden biri olarak açılan Kızılçullu Köy Enstitüsü, Türkiye’nin muhafazakar tabanının örgütü DP’nin güçlenip iktidara uzanmaya başlaması ile kapanma sürecine girmiş. Enstitü binası da Türkiye’nin 1952 yılında NATO’ya girişinin ardından çevre arazisi ile birlikte NATO’nun kullanımına verilmiş. Bina, halen NATO’nun kullanımında imiş.
Enstitülere doğulu toprak ağaları ile ABD karşı çıkmıştı. DP’nin kurucuları, büyük toprak sahipleridir ama destekçileri genel anlamda muhafazakar köylülerdir…
Tesadüfe bakın ki eski başbakanlardan DP’li Adnan Menderes de eski bu Amerikan Koleji’nden mezun olmuş.
İlginç değil mi!
**
Batı’da da bizdeki kadar tartışılıyor mu bilmiyorum ama bizde aradan 100 yıldan fazla zaman geçmiş olmasına rağmen kapanmamış hesaplar var.
1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı, 1856’da ilan edilen Islahat Fermanı, 1876’da ilan edilen 1.Meşrutiyet, 1908’de ilan edilen 2. Meşrutiyet… İttihat ve Terakki hareketi ile Hürriyet ve İtilaf hareketlerinin doğurdukları sonuçlar…
Ve Cumhuriyet döneminin ‘tek parti’ dönemi…
Ve Atatürk’ün Samsun’a çıkışı…
Görevli miydi yoksa rütbeleri söküp mü gitmişti! Hakkında idam fermanı çıkarılmış mıydı!
Osmanlı Hükümeti ile Ankara Hükümeti’nin mücadelesi… Kurtuluş Savaşı’na karşı olan İstanbul Hükümeti yandaşları… Hesaplaşmalar, bir türlü fatura edilmemiştir. Döner dolaşır aynı konularda tartışır dururuz. Tartışma, sadece burada değildir. “Sakız orucu bozar mı?” gibi tartışma başlıklarımız da her yıl rutin olarak karşımıza çıkar.
Örneğin İskilipli Atıf…
Kurtuluş Savaşı yıllarının simge isimlerinden biridir. Tarihi kaynaklar, başında bulunduğu Teali İslam Cemiyeti’nin (İslam’ı Yüceltme Topluluğu) Kurtuluş Savaşı ve Kuvayı Milliye karşıtı bildiriler yayınladığı ve Kurtuluş Savaşı önderlerine ‘hain’ ve ‘kafir’ gibi suçlamalar yönelttiği yönünde bilgiler verirler.
1924’te yayınlanan Frenk Mukallitliği ve Şapka (Avrupa Taklitçiliği ve Şapka) adlı kitabında şapkanın ‘din ve milliyet göstergesi’ olduğunu iddia ederek, “Müslümanlar, dinlerine kalpleriyle ve dilleriyle olduğu kadar feslerinin sarığı ve püskülü ile de bağlı olmalıdır. Bu bağı bozmak, düpedüz dinsizliktir ve küfürdür” der.
**
Yarın, 30 Ağustos. Sanıyorum bir aksilik çıkmazsa 3 Eylül akşamı ‘Ezgilerle Kuvayı Milliye’ etkinliğinde İzmir’de ilk kurşunu sıkan Hasan Tahsin’in ağzından yazılmış ‘Sen Başla Bitiren Bulunur’ şiiri ile birlikte olacağız. İlerleyen günlerde de 3 Eylül Kurtuluş Şenlikleri kapsamında Kurtuluş Savaşı ile ilgili düzenlenen panelde bunları konuşacağız.
30 Ağustos deyip geçmeyin…