Kirmani Kabasal ile söyleşimiz

Salı günkü Barış Pınarı yazımızın bir devamı niteliğinde bugünkü söyleşimiz. Kürt entelektüeli Kirmani Kabasal Beyefendi ile...

Salı günkü Barış Pınarı yazımızın bir devamı niteliğinde bugünkü söyleşimiz. Kürt entelektüeli Kirmani Kabasal Beyefendi ile Barış Pınarı Harekatı hakkında kendisinin kurmuş olduğu kitapevinde sohbet ettik.

Ü: Dilimiz, kültür kodlarımız farklı olsa da ortak noktamız, Anadolu ve tarihi kardeşliğimiz öyle değil mi?

K: Anthropos Metron Panton yani insan, her şeyin ölçüsüdür. Hangi konudan bahsedersek bahsedelim olaya hangi açıdan baktığınız önemli. Dostluk, kardeşlik penceresinden bakarsanız nihayetinde birlikteliği bulabilirsiniz hiç şüphesiz. Bu bağlamda Türk ile Kürt arasında herhangi bir düşmanlığı da göremezsiniz. Tarihte de aslında halklarımız arasında hiçbir husumet söz konusu değildir. Dediğin gibi uhuvvet yani kardeşlik, bizim hamurumuzda mevcut. Bu hamur da Anadolu toprağına sahip olmamız ile ilgilidir.

Kurtuluş Savaşı; Anadolu demek, Türk-Kürt kardeşliği demek. Anadilimiz farklı olabilir ama dini inanç bakımından ortak noktalarımız pek çok. Aramızda Zerdüşt, Şamanist gibi inanç sahiplerinin olması kahir ekseriyetin İslam olmasına bir engel teşkil etmez. İslamiyet dini, Anadolu toprağı gibi aramızda en önemli bağdır. O yüzden İslamiyet’i yalnızca dini inanç olarak okumak eksik olur. İslam inancı, ritüellerinin yanı sıra toplumları, kültürleri birbirine bağlayan müthiş bir köprü vazifesi görür. İslam birliği, tarihi kardeşliğimizin en önemli mihenk noktasıdır.

İdris-i Bitlisi hakkında bilgisi olmayan, Kürt tarihini yeterli bilmiyor demektir. Kendisi Akkoyunlu Devleti’nde şehzadelerin hocasıydı. Kürtçe, Arapça, Farsça ve Türkçe biliyordu. Akkoyunlu Devleti yıkılınca İstanbul’a gelir. II. Bayezid ile görüşür. Tarih yazıcılığıyla görevlendirilir. Yavuz Sultan Selim döneminde de Doğu siyasetinden sorumlu müsteşardır. Safevi Devleti’nde Şii rejiminden bunalan kavimlerin arasında Kürtler de vardır. Aşiretler halinde yaşayan Kürtleri bir araya toplayan İdris-i Bitlisi, 1514’teki Çaldıran Savaşı sırasında Safevi Devleti’nden Osmanlı Devleti’ne sığınır. Osmanlı’da barış içinde asırlarca yaşamıştır. Yıkılış sürecinde dağılan Osmanlı ile Kürtler de dağılacak, kimi dış güçlerin kışkırtmaları ile ayaklanmalar yapacaktı.

O halde her ayaklanan Kürt; her Kürt ayaklanır isyan eder diyemeyiz. Mevzuyu bugüne getirirsek Kürt ile terör örgütleri arasında denklem kurmaya çalışanlara ne dersiniz Barış Pınarı sürecinde?

‘Zulüm bir ateştir, onun küçüğünü hakir sanma / Bir ateş kıvılcımından bir şehir yanar…’ diyen bilge İdris-i Bitlisi, sorunların diplomasi ile çözülmesi gerektiğine inandığı için dönemin padişahları tarafından sarayda müsteşarlık görevlerinde bulunmuştu. Kürtler ile terör örgütlerini bir tutanların öncelikle tarihi bilgileri yok derim. Barış Pınarı Harekatı’nı da Türk-Kürt savaşı olarak lanse edenler için ya bilgileri eksik ya da iyi niyetten yoksun kişiler olduklarını söyleyebilirim.

Geçen gün ABD Başkanı Trump, “Niçin savaşta Kürtleri yalnız bırakıyorsunuz?” sorusu üzerine şu hazin cevabı vermiştir: “Biz, Kürtlerin eline çok dolar verdik. Biliyoruz ki Kürtler ile Türkler arasında tarihten gelen bir düşmanlık var…”

Emperyalist güçlerin kurdukları denklem açığa çıkıyor. Türkler ile Kürtleri savaştırmak! Bunun olması için dün nasıl planlar kurdularsa bugün 21.yüzyılda da aynı hain tuzaklar gündemdedir.

Barış Pınarı Harekatı, asla ve asla Türk-Kürt savaşı değildir. Uzun yıllar Irak’ta bulundum. Irak Peşmergeleri neyse Türkiye’deki PKK ile Suriye’deki PYD-YPG odur. Terör örgütleri içinde Kürtlükle, Suriyeli olmakla ya da Iraklı olmakla ilgisi olmayanları söyleyebilirim. İnanın çoğu, rejimin baskılarından bunalan veya dış güçlerin kandırması ile silahlanmış bulunmaktadır. Böylesi silahlı saldırılardan en çok Kürt olanlar sıkıntılıdır. Asimile olmakla karşı karşıyadır. Bağımsız Suriye Kürt Derneği Başkanı Abdülaziz Tammo, “Biz terör örgütlerinin istediği gibi değil, özgürce Suriyeli olarak Kürt olarak huzur içinde yaşamak istiyoruz. Terör örgütleri bize, ‘Evini, tarlanı sat. Eğer satmazsan seni ABD’ye rapor ederiz’ diyorlar.” diyor.

Kürt olmakla Kürtçülük yapmak, terör eylemlerinde bulunmak birbirinden çok farklı kavramlardır. Sorunları siyasetle, diplomasi ile çözmek istiyoruz. PKK dediğin yapılanmanın oluşumunu, destek verenleri iyi öğrenin lütfen. Komutan Eşref Bitlis ile gazeteci yazar Uğur Mumcu, bu gerçeği açıkladı ve öldürüldü.

Şimdi bu açıklamalardan sonra bir an empati yaptım. Meğer Kürt olmak ne kadar da zormuş. Bazen ümitsiz olduğunuz, kendinizi yapayalnız hissettiğiniz oluyor mu?

Said-i Kürdi, Said Nursi olarak da bilinen alim, Kuran-ı Kerim’in tefsiri olarak nitelediği Risale-i Nur Külliyatı’nda; ‘Kalp gözün açılmazsa kelp gözün açılır’ der. O bakımdan kendimi yalnız hissetmiyorum. Ümitsiz olmak, inançsız olmak demektir. Kalp gözümüz açılsın yeter ki, olayları feraset ile değerlendirebilelim. Yoksa kelp yani köpeklik hasıl olur ki manevi anlamda çöküş, ümitsizlik demektir. Keçeyi suya atmaya, enseyi karartmaya lüzum yok. Türk ve Kürt, tarihte elbirliğiyle nice zorlukların üstesinden gelmiş.

Size daha çok şey sormak isterim lakin yazıyı son soruyla toparlayalım. 2008 yılında Alevi Açılımı ve daha sonrasında Kürt Açılımı dediğimiz Çözüm Süreci başarıyla uygulanmış olsaydı Barış Pınarı Harekatı’na gerek kalır mıydı?

Elbette her şey daha farklı olurdu. Çözüm Süreci, 7 Haziran 2015 Seçimleri sonrasında resmen bitirildi. AK Parti’nin hükümet olarak yürüttüğü hatalı politikaları, samimiyetsiz tutumları ile PKK’nın ABD’nin şımarık çocuğu pozisyonları ile Kürt ailelere kurdukları tuzakları sıralayabiliriz. HDP’nin de içinde terörden medet umanların olması hep hatadır. Çözüm masasında Kürt liderleri, kanaat önderleri yerine PKK terör örgütü vardı. Terör örgütleri ile devlet arasında nasıl bir anlaşma olur ki meseleye samimiyetsiz bakıldığı, işin savsaklandığı buradan anlaşılıyordu.

Devlet, terör örgütlerinin biriyle uzlaşıp diğeriyle mücadele edemez. Devlet, tüm terör örgütlerine aynı mesafede olmak zorundadır. Halbuki dönemin Dışişleri Bakanı, sonrasında Başbakanı Ahmet Davutoğlu, IŞİD için “Birkaç öfkeli genç” diyordu. Bir ülkenin iç meselesi rejim sorununa mezhepsel anlaşmazlıklara kendi ülkenizin sorunu gibi yaklaşmanız, krizi daha da büyüttü. Şam’da cuma namazı kılma hayallerinin yaşanılanları olumsuz etkilemesi kaçınılmazdı. Her ne olduysa şimdi birlik zamanıdır. Türk-Kürt savaşı olmadığını ispat etmek vaktidir.

Bakmadan Geçme