Keskin bıçak!
Korona nedeniyle uzaktan sosyaliz ya! Biliyorsunuz, ben buna u-sosyal demiştim. Bu nedenle e-sosyal olma durumumuz da...
Korona nedeniyle uzaktan sosyaliz ya! Biliyorsunuz, ben buna u-sosyal demiştim. Bu nedenle e-sosyal olma durumumuz da artış gösterdi ister istemez. A-sosyal sosyal olmayan, e-sosyal de elektronik ortamda sosyal demekti. Belki literatüre ‘evden sosyal’ kavramı da girebilir. E-sosyal deyince her ikisi de anlaşılmasın diye buna ev-sosyal diyebiliriz.
**
Facebook’ta ‘En alttakiler!’ başlığı ile “Köylüler, işçiler, çöpçüler ve sağlık çalışanları… Ne kadar da önemliymiş değil mi? Evdekalsalar!” yazdım. Hele o köylüler, milletin efendisi olarak adlandırılan ama bence kölesi olan en çalışkan insanlar… Şu Nisan ayında bir evde kalsalar başımıza neler gelir biliyor musunuz? İşçiler; araba, buzdolabı, TV… yapmasalar çok bir şey kaybetmeyiz. Bir ay sonra çok çalışırlar telafi ederler. Peki köylüler öyle mi! Kısaca memleket aç kalır. Sadece memleket mi? Dünya aç kalır!
**
E-sosyal medya dedik ya. Orası keskin bıçak. Hakaretlerin bini bir para. İnsanlar, resmen keskin bir bıçağın iki yüzüne savrulmuş gibi ayrılmışlar. Ya evet ya da hayır! Oysa dünya öyle değil…
Bakın korona ne parti dinledi, ne milliyet dinledi, ne de din dinledi… Hatta ne işçi dinliyor ne de patron.
Gerçi patronların özel hastaneleri var, onlar kendilerini daha kolay biçimde koruma altına alabilir ve sağlıklarına kavuşabilirler. Fakat en az para alan en alttakilerin durumu öyle değil…
En alttakiler! Birleşin, kendi hastanelerinizi kurun…
**
Keskin bıçak dedik! Ya yandaşsın ya da devlet düşmanı! Halbuki hepimiz koronanın cirit attığı aynı dünyada yaşıyoruz. Neden bu kadar düşmanlık yapıyor ve birbirimize hakaretler yağdırıyoruz? Neden muhalefete tahammülümüz, aykırı düşünceleri dinleme olgunluğumuz yok?
Ve her şeye karşı olanlarla her şeye alkış tutanlar. Yahu adam osursa “Ne güzel osurdu!” diye alkış tutacak milyonlar var dünyada…
Biz ve siz yok, yanlış ve doğru var. Körü körüne olayların peşinden gitmek de neyin nesi?
Hepimiz, üstünde oturduğumuz sandalyelere sıkı sıkıya yapışmışız. Kaptırmaktan korkuyor, sandalyelere başkalarının oturmasından endişe ediyoruz… ‘Hak ve hukuk’ hak getire. Dürüstlük ve inandığın gibi yaşamak ortadan kaybolmuş…
Liyakat ve eşitlik sözlüklerde var. Adamını bulan, sandalyesini kapıyor. Hem de bu dünya ‘geçici’ diyerek.
Hey yurttaş… Bir gün herkes bu dünyadan geçip gidecek… Bunu sen de biliyorsun… Biliyorsun ki yaptıkların, arkandakilere kalacak.
İnandığın gibi yaşa… Emeğe ve bilgiye değer ver.
Bakmadan Geçme





