KEŞKELERLE SONLANAN HAYATLAR!-1

Dünkü yazımda Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların besinler yoluyla hayatımıza kattıkları zarardan bahsetmiştim. Bunu (GDO) hep duyar ama...

Dünkü yazımda Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların besinler yoluyla hayatımıza kattıkları zarardan bahsetmiştim. Bunu (GDO) hep duyar ama neden zararlı olduğunu çoğumuz bilmezdik.

Hayat aslında sandığımız kadar uzun soluklu olmayabiliyor. Bazen kader dediğimiz şey oyuna girip bizi bir şekilde oyun dışı bırakıyor, bazen de bile isteye biz oyun dışına çıkıyoruz. Ama her ne olursa olsun, 18, 24, 35, 48, 57, 65 ya da kaç yaşında olursak olalım kaliteli yaşamak bizim hakkımız diye düşünüyorum.

Zira dünyada en değerli varlık kendinsin unutma… Sonra diğerleri gelir. Ve yaşadığımız ne kadar gün sayısı varsa ancak kaliteli geçirebilirsek, sevdiklerimize de aynı oranda yardımcı olabilir aynı şansla sayemizde onlarda yaşayabilirler.

Maalesef ki ölüm; günü, saati, anı belli olmadan her an yanımızda… O yüzden kendimize bakmanın ilk yolu sevgiden ikincisi de değerli kılmaktan geçer. Bunların en birinci şartı da sağlığımıza sahip çıkmamızdır.

Ve elimizde olmayan sebeplerden sağlığımızdan yoksun olduğumuz durumlarda hele hele an kıymeti dahi bilmediğimizde iş işten geçtiğinde bakın serzenişlerimiz nerelere kadar dayanıyor.

Sağlıklı olun, anı yaşayın, sadece sevin ve iyilikleri düşünün, kötülükleri sorgulayacak kadar uzun bir yaşantıya sahip değiliz inanın.

“Kötülüklerle değil, iyiliklerle anımsanırız inşallah”

*************

Yaşanmış hikâyeleri anlatmaya başlayalım,

Birçoğumuz günlerimizi otomatik pilot gibi geçiriyoruz. Aslında tam olarak yaşamıyoruz, sadece varız. Görünüşte çok donanımlıyız ama içten içe çok boş ve kaybolmuş hissediyoruz. Aklımızın bizi; gece geç saatlere kadar uyutmamasına, para, fatura, gelecek kaygısı ve başkalarının bizim hakkımızda ne düşündüğü gibi aslında hiç de önemli olmayan şeylerle yormasına izin veriyoruz.

Peki, bunu kendimize neden yapıyoruz?

Tabii ki hiçbirimiz bu sorunun cevabını ve bu hayattan sonra neler olacağını tam olarak bilmiyoruz, hepimiz aynı gemideyiz. Bu hayatı nasıl yönlendirdiğimiz ve yaptığımız seçimler bizlerin karakterini ve varlığını tanımlıyor. Deneyimlerimiz ve seçimlerimiz bizi şekillendiriyor ama birçoğumuz hayatlarımızı para, güç ve durağanlıkla örtüşen bağlılıklarımızın içine kilitlenerek harcıyoruz, kendi derinliğimizi keşfetmek yerine.

Akşam eve gidene kadar saatleri sayıyoruz ve dinleniyoruz ertesi gün yine aynısını yapana kadar.

Bir şeylerin peşine düşerek ve sonrasında neden onların peşine düştüğümüzü merak ederek kendimizi oyalıyoruz gün boyu.

Belki günlerinizi nasıl geçirdiğinizin farkında olmayabilirsiniz ama umarım ölmekte olan 24 yaşındaki bu gencin sözleri bir şeylerin farkına varmanızı sağlar.

Hiçbir hikayenin sonunda yorum yapmayacağım, çünkü göreceksiniz ki cevaplar da sizinle paylaştığım bu gerçek yaşanmış hikayelerin içinde…

  1. Hikâye

24 yaşındayım ve bundan birkaç ay sonra kendi cenazemde takacağım son kravatımı çoktan seçtim. Belki takımımla birebir uyum içerisinde olmadı ama ortama mükemmel bir uyum sağlayacağından hiç şüphem yok.

Kanser teşhisi bana uzun bir ömrüm olmasını az da olsa umut edebilmeme fırsat veremeyecek kadar geç kondu.

Fakat farkında vardım ki ölümdeki en önemli şey, bu dünyadan ayrılırken yapacağınız katkıyla varlığınızdan daha çok anlam kazandırmak.

Şimdiye kadar hayatımı yaşayış biçimimi, onun varlığını -daha doğrusu yokluğunu- kaybetmemin bir anlamı yok çünkü hiç anlamlı şeyler yapmadan yaşadım.

Önceden aklımı meşgul eden birçok şey vardı. Ne kadar zamanım kaldığını öğrendiğimde ise nelerin gerçekten önemli olduğu netlik kazandı. Bu yüzden aslında size bencil bir sebep yüzünden yazıyorum. Sizinle paylaştığım şey sayesinde hayatımı anlamlandırmak istiyorum.

1.Keyif almadığınız işle zamanınızı harcamayın.

Besbelli ki sevmediğiniz bir işte asla başarı elde edemeyeceksiniz. Sabır, tutku ve kararlılık sadece yaptığınız şeyi sevdiğiniz zaman gelecek.

2.Başkalarının düşüncelerinden korkmak aptalcadır.

Korku sizi güçsüzleştirir ve durdurur. Buna izin verirsen senden bir şey kalmayıncaya dek her gün ama her gün daha da kötüye gidersin.

3.İç sesini dinle ve kendini onun akışına bırak.

Bazı insanlar sırf bunu yaptığın için seni ‘çılgın’ olarak değerlendirebilir fakat bazıları da senin bir ‘efsane’ olduğunu düşünebilir.

4.Hayatınızı kontrol altına alın ve size karşı yapılan şeylerin bütün sorumluluğunu üstlenin.

Kötü alışkanlıklarınızı sınırlayın ve daha sağlıklı bir hayat sürmeye çalışın. Sizi mutlu eden bir spor bulun. Her şeyden önce ertelememeyi öğrenin. Hayatınızı kendi kararlarınızla şekillendirin başkalarının değil.

5.Çevrenizdeki insanların kıymetini bilin.

Aileniz, arkadaşlarınız ve akrabalarınız daima sınırsız bir güç ve sevgi kaynağı olacaktır. Bu yüzden onların varlığını kendinize verilmiş bir hak gibi görmeyin.

Benim için tüm bu farkına vardığım şeyleri iletmek çok zor, ama umarım zamanın değerinin önemini anlayan bu kişiyi dinlersiniz.

Üzgün değilim çünkü anladım ki hayatımın son günleri anlamlanmış olacak. Sadece yapay zekânın yaratılması ve Elon Musk’ın müthiş projesi gibi yakında gerçekleşecek çok güzel şeyleri göremeyeceğim için üzülüyorum. Umarım Suriye ve Ukrayna’daki savaş da yakında sona erer.

Vücudumuzun sağlığı ve sağlamlığı ile çok ilgileniyoruz ama onun sadece ölüm gerçekleşinceye kadar kişiliğimizi, düşüncelerimizi, inançlarımızı ve niyetlerimizi sunan bir kutudan başka bir şey olmadığını fark etmiyoruz.

Eğer bu kutuda dünyayı değiştirecek bir şey yoksa kaybolması o kadar da önemli olmuyor. Hepimizin bu potansiyele sahip olduğuna inanıyorum fakat bunu gerçekleştirmek cesaret istiyor.

Her gün her saati kaçırarak ve kendinize yeni zorluklar yaratarak yaşayabilirsiniz hayatı ya da inandıklarınız için savaşarak hayatınızın muhteşem hikâyesini yazabilirsiniz. Umarım doğru seçimi yapabilirsiniz.

“Bu dünyada bir iz bırakın.”

Sizin için ne ifade ederse etsin anlamlı bir hayat bırakın. Peşinden gidin. Ayrılacağımız yer, her şeyin mümkün olduğu güzel bir oyun alanı. Fakat yine de biz sonsuza dek burada değiliz. Hayatımız, bilinmeyen evrenin sonsuz karanlığına inanılmaz bir hızla uçan bu güzel gezegende yanıp sönen kısa bir kıvılcımdır.

Bu yüzden zamanınızın tadını tutkuyla çıkarın. Hayatınızı ilginç ve hatırlanır kılın.

2.Hikâye

18 yaşındaki üniversite birinci sınıf öğrencisi Hannah Summers ile tanışın. Ve de artık aramızda olmayan annesi Margaret, ‘Peggy’ takma adını kullanıyordu. Peggy, kızına bir mektup bırakmıştı.

Hannah,

Eğer bunu okuyorsan ameliyat iyi geçmemiş demektir. Üzgünüm, bu korkunç hastalığı yenmek için elimden geleni yaptım ama sanırım Tanrının benim için başka planları var.

Lütfen kızgın olma, hayatta kötü şeyler yaşanır ve ne kadar acıtırsa acıtsın onlarla baş etmeyi öğrenmek zorundayız.

Mutlu olmanı ve Tanrı’nın sana bahşettiklerini kullanmanı istiyorum. Harika bir insan olduğun gibi harika bir hemşire olacaksın. Okulda sıkı çalış, iş konusunda endişelenme. Yazın çalışmak istiyorsan tamam ancak gerçekten okula konsantre olmalısın. Babanı sabırla karşıla, bu onun için zor olacak ve zamana ihtiyacı olacak. İkiniz de birbirinize dayanıp konuşmalısınız ki bu bizim pek de sahip olduğumuz bir özellik değil. Ama denemeye devam et ve pes etme.

Seni seven birçok kişi olduğunu unutma ve onlarla sık sık konuş.

Kışın arabanda acil durum seti bulundurmak ve bir yerlere yalnız gitmemek gibi konularda sağduyunu kullan. Okula arabayla gidebiliyorsan öyle yap, partilerden uzak dur; genellikle kötü oluyorlar, tüm erkekler kötü değil ancak çoğu sana bir şeyler yaptırmak için her yalanı söyler, seninle aynı inançlara sahip olan insanlarla takıl çünkü seni daha güçlü yapacaklar. Hala seninle olduğumu ve her zamanki gibi gurur duyduğumu unutma.

Tanrı’yı hayatında tut ve Tanrı’yı sevdiğini başkalarına söylemekten utanma.

Eğer bir gün çocukların olursa onları ne kadar sevdiğimi ve onları ne kadar çok görmek istediğimi bildiklerinden emin ol. Harika bir hayatın olacak ve tüm önemli anlarında seninle beraber gülümsüyor olacağım.

Tanrı bize bu yılı verdiği için ve birlikte kaliteli vakit geçirebildiğimiz için müteşekkirim. O güzel hatıralara tutun ve sevdiklerine sık sık onları sevdiğini hatırlat.

Hayatın tadını çıkar ve her gününü son gününmüş gibi yaşa, çünkü kimse son günü olduğunu bilemiyor.

Ve en önemlisi seni tahmin edemeyeceğin kadar çok sevdiğimi hatırla!

Annen

3.Hikâye

25’inde olan Iris;

Başlarda her şey çok pembeydi. Kanserdim (lenfoma) ve iyileşecektim hiç bir detaydan haberim yoktu. Hala gripmişim de bir yıl sürüp geçecekmiş gibi geliyordu. Binlerce insan, yüzlerce telefon, onlarca ziyaretçi ve her gün aldığım tek bir ilaç ‘Lustral’ oyalıyordu beni. Salak gibiydim. Etrafımdaki herkesin neden bu kadar mutsuz ve panik halinde olduğunu anlamıyordum, çünkü henüz hiçbir şeyin farkında değildim. Günler geçtikçe ters orantı olmaya başlamıştı.

İnsanlar rahatlamıştı, unutmuştu, boşlamıştı; benim paniğim ve mutsuzluğum ise gün geçtikçe artmıştı (6 ay 25 gün geçti her gün artmaya devam ediyordu).

En çok gittiğim yer hastane, en çok duyduğum söz ‘geçmiş olsun’ olmuştu. İleride sayısız sayıda yapılmış olacak olan; damar yolu, kemoterapi, kan sayımı, intretekal, biyopsi gibi gerçekler teker teker değil bir anda yüzüme vurmaya başlamıştı.

Değişmiştim, ben değildim artık. Tenim, kokum, olmayan saçlarım ve gözlerimde ki ışık.

*************

Kaldığımız yerden yarın devam edeceğim. Huzur ve sağlıkla kalın inşallah.

Sevgiler…

Bakmadan Geçme