Kendime 10 soru
1-Ne hissediyorsun? Öğrencilik hayatının sonsuza kadar sürmeyeceğini ve hayata atılacağımı zaten biliyordum. “Artık hazırız, başlayabiliriz” diyordum...
1-Ne hissediyorsun?
Öğrencilik hayatının sonsuza kadar sürmeyeceğini ve hayata atılacağımı zaten biliyordum. “Artık hazırız, başlayabiliriz” diyordum silah arkadaşlarıma. Tüm silahlarımı kuşanmış, yapacaklarımı hayal ettikçe enerji saçıyordum etrafıma. İşe başladığımdan beri duvara çarpmış gibi hissediyorum. Üzerine ilaç sıkılmış bir böcek gibiyim. Sersem hissediyorum.
2- Ne bekliyordun?
Muhabirlik, sahaya karışmadan olmaz. Kah diğer mücadelecilerle omuz omuza, kah birtakım kişilerle karşı karşıya gelmeden muhabir olunmaz. Yuhalanacaksın, öfkeli bakışları üzerinde hissedeceksin. Aynı anda ufacık bir kutu haberin ses getirecek, takdir alacaksın. Kısacası tepki yoksa etki edemiyorsun demektir. Mesleğe adım attığımdan beri kendine ‘muhabir’ diyen insanlar tanıyorum. Bunların mesleki amaçları yok. Tek mücadeleleri ceplerini doldurarak etkisiz ve tepkisizce birilerini suçlayıp birilerinin çıkarlarını gözetmek. Birilerine ses olmak yerine yalan cümlelerle akılda kalmak. Sürekli yuhalanmalara, devamlı olan öfke dolu bakışlara arsızlaşmış suratları asık bu insanların. Mutlu etme amaçları yok olmuş. Dünyanın en çok iletişim gerektiren mesleklerinden birini yaptıklarını bilmeden hadsizce, sinsice ve sürekli olarak etrafı kolluyorlar! Gazeteciliği herkes çok severek yapar sanıyordum. Hem rakip olacağız hem de bir şeylere beraber göğüs gereceğiz sanıyordum. Her yaptığımız, kamu yararına olacak sanıyordum.
3- Ne anladın?
Dile kolay, dört koca yıl memleketimden kilometrelerce uzakta, tek başıma yaşam mücadelesi verdim. Gazetecilik mesleğini ben seçtim. Bunun üzerine eğitim almak, gazeteciliğin mücadele alanında savaşmak adına sarıldım mesleğime. Dört koca sene muhabir olabilmek için mücadele verdiğim şehir Trabzon’da saha deneyimlerim oldu. Koşturdum. Okuldan çıktığımda bu konuda hiç bilgisi olmayıp eline fotoğraf makinesi alan bir ‘muhabir’den daha fazla donanımım vardı fakat önemsizdi çünkü gazetecilik,‘deneyim’ işiydi. Gönül verme işiydi. Akademik donanım yetersizdi.
4- Senin için iki yıl öncesiyle bugün arasında ne fark var?
İki yıl önce dünyayı kurtarıyordum. İki yıl önce herkesi bitirebilecek güce sahipti kalemim. İki yıl önce dünyanın en iyi muhabiri olacaktım. Her kim ki hakkımı yer, kim beni aptal yerine koymaya cüret ederse ona haddini oracıkta bildiriverecektim. Gazeteciliği insanlara ben öğretecektim iki yıl önce. Kendime oto sansür uygulamayacaktım. Başkaları, benim yazdıklarıma sansür uygulayamayacaktı. İstediğim haberleri yapacaktım. İmzam, kaliteli olan haberlerin altında kocaman yazacaktı.
Bugün,
Kahramanlığın sadece filmlerde olduğunu öğrendim. Birilerini bitirecek şeyleri yazmaya gücüm yetmedi, kalem kırıldı. Hakkım yenildi. Haksızlığa boyun eğdi başım. Yüreğim ateş püskürürken sahadan silinmemek adına tahammül ettim aptal yerine konuluşlarıma. “Herkes aynı durumda” cümlesine defalarca baş salladım. Gazeteciliği insanlardan öğrendim defalarca. İstemeden mağdur ettiğim bir abim vardı, ondan aldım ilk dersi mesela. Çoğu kez yazıp yazıp sildiğim cümlelerim oldu.
5- Mesleğine bakışın nasıl?
Mesleğimle bir dargın bir barışık gibiyiz. Kimi zaman öylesine ısınıyorum ki boynuna sarılıp yazıyorum cümlelerimi. Bazen de aramıza aysbergler giriyor. Gözlerim kapalı seçiyorum sözcükleri. “Gözüm bari görmesin” diyorum.
6-Gazetecilik seni erkeksileştiriyor mu?
Şimdi hiç yok ataerkil toplumuz da yok meslekte kadın az da bu yüzden erkeksileşiyoruz da deyip kafa açmayacağım (AMA ÖYLE YANİ). Gazetecilik, oldukça erkeksileştiriyor insanı. 140 bin nüfuslu bir ilçede her gün onlarca esnafla, oda ve birlik başkanıyla ve aklıma gelmeyen ama cinsiyeti erkek olan onlarca insanla haber yapıyorum. Muhatap olduğum insanların dörtte üçü erkek. Elbette ki halimde hareketimde değişmeler oluyor. Bir yere girerken “Selamünaleyküm” deyip girmeler, çıkarken “Hadi eyvallah” demeler… Geçenlerde erkekler, genelde bir bacaklarını diğer dizinin üzerine koyar oturur ya evde öyle oturmuşum. Fark ettim, hemen bacak bacak üzerine attım. Yaya geçidinden hızlı geçen bir aracın arkasından “Yavaş git beeee yavaş” diye bağırdım. Bazen benim zıddıma giden tiplere bir tane kafa atma isteği doğuyor. Kendime böyle anlarda bir tane yapıştırmak istiyorum. “Eceee, kendine gel Eceee” diye. Bunlar, vallahi de billahi de şaka değil.
Mesleğe ilk başladığımda makyaj falan yapıyordum. Bizim meslek, makyaj falan kaldırmaz kardeşim! Şıkır şıkır giyinemezsin bizim mesleğimizde. Topuklularını at bir kenara. Tüm yıl spor ayakkabı giyeceksin. “Ay saçım bozuldu”, yok “Ayakkabım çamur oldu”, “Tüh pantolonum kirlendi” yok. Unut onu. Sil lügatinden! Hazır askersin bizim meslekte. Her an hazır ve nazır!
7-Neler kazandın neler kaybettin?
Anladım ki insan hayatında en önemli şey tecrübe. Eğer ben, bugünkü tecrübelerimden gerçekten ders çıkardıysam yarın her şey değişebilir. Bugün bu sorulara böyle cevap vermiş olmam, yarın da aynı cevabı vereceğimi göstermez. Belki bugün bir şeylere boyun eğiyor olmam, yarın aynı olumsuzluklara göğüs germem için olması gereken bir şeydir. Dolayısıyla bütün bu olumsuzluklara rağmen çalışma hayatıma başladığım hiçbir gün bir şey kaybettiğimi düşünmedim. Yaşadığım her olumsuzluk için minnettar ve müteşekkirim. Çünkü 24 yaşında kaybetmek, belki de 25 yaşıma geldiğimde beni gülümsetecek birkaç tecrübeden ibaret kalacak. Fakat ben, 30 yaşımda da kaybetmek istemiyorum! Bu sebeple mezun olur olmaz işe başladım. İşin niteliği ve niceliğini konuşursak olay, çok başka hal alır tabii. Ama şimdilik sadece daha iyileri için merdivenin ilk basamağındayım.
8-Şu anki en büyük sorunun ne?
Bilmiyorum bunu okuyan siz de benimle aynı fikirde mi olacaksınız? İlkokuldan üniversiteye kadar geçen dönemde, “Okumaktan çok sıkıldım” cümlesi, ağzımdan defalarca çıkmıştır. Ne aptalmışım! Hayatımızda aldığımız her eğitimin birer anlamı varmış meğerse. Sadece zor sorularmış can sıkıcı olan şey. O da biraz çalışınca halledilirmiş. Bir konuda eğitim alırken zihni devamlı çalışır insanın. Bakış açısı şekillenir. Perspektifi genişler. “Hiç faydalı olmuyor” dediğimiz zamanlar bile çalıştırmışız kafayı meğer. Etraftaki her şey, bize bir şeyler katmış.
En büyük sorunum, belki de bu süre içinde fazla eğitimsiz kaldım. İlçenin gündemine koşturacağım derken gündemden uzaklaştım. Zevk alarak okuduklarımdan uzaklaştım. Zevk aldıklarımdan uzaklaştım. Hedeflerim zor gelmeye başladı. Hantallaştım. Zaten küçük bir dünyam vardı ama manzaram hep gökyüzüydü. Dünyam daha da küçüldü. Manzaramı buzlu camla kapamışlar gibi hissediyorum. Dedim ya, sersemleştim. Kendime gelmem lazım!
9-Neyi hedefliyorsun?
Eğitimime devam etmeyi hedefliyorum. Bana bir şeyler öğrenmeyi aşılamalı. Emeğime gün be gün yabancılaşan, hissiz bir canlı değil, öğrenmek için nice uykuları kaçan biri olmak istiyorum. Kendi alanımda, kendi üniversitemde akademik hayatıma devam edip hislerime kavuşmak istiyorum. Benim gibi düşünenlerden de olsun yanımda, düşünmeyenlerden de olsun. “Yeter” deyip bir kenara fırlatacağım ama öğrenmek zorunda olduğumu hissedip yine sarılacağım şeyler olsun yanımda; kitaplarım, notlarım olsun istiyorum. İnsanlara dert anlatmak zor, ben bu yüzden ders anlatmak istiyorum. “Ben hoca olunca asla böyle olmayacağım” dediklerim için, birilerine birden fazla bakış açısı kazandırabilmek için, birilerinin hayatlarını değiştirebilmek için hatta ve hayal edemediğim her fazla şey için akademik eğitimime devam etmek istiyorum.
10-Mesleğin insan kılığına bürünüp karşında oturuyor ve seni dinliyor olsaydı ona ne söylemek isterdin?
Sevgili mesleğim,
Herkes, seni iki senelik bir bölüm sanıyor. Onlara çok kızıyorum. Dahası senin boş bir meslek olduğunu söyleyenler bile var. Onlara kulak asmıyorum ama seni bu derece değersizleştirmelerine de dayanamıyorum. Seni sahiplenmeye çalışıp bunun için mücadele eden her arkadaşım ve kendim adına söylemek isterim ki biz, seni çok büyük umutlarla yüreklerimizde büyütüyoruz. Senin için gecemizden gündüzümüzden vazgeçmeye altı yıl önce yemin etmişiz. Fakat sen bu ülkede doğru düzgün yapılabilecek bir meslek değilsin. Seni özgür bırakmıyorlar. Sen, birilerinin parmaklıklar arasına koyduğu sirk hayvanı gibisin. Seni ne kadar aşağıladıklarını, ne kadar küçük gördüklerini anlatabiliyor muyum?
Bakmadan Geçme





