Kariyer, mariyer

Yazı yazmak, doğum yapmak gibi bir iştir. Doğum derken sadece biyolojik anlamdaki doğumu anlamayın. Çocuk meydana...

Haber

Yazı yazmak, doğum yapmak gibi bir iştir. Doğum derken sadece biyolojik anlamdaki doğumu anlamayın. Çocuk meydana getirmek gibi, bir sanat veya iş yapıtı ortaya koymak da doğum sayılabilir. Kimi zaman sancılı, kimi zaman sancısız…

Kimi zaman düşük de yapabilirsiniz, yani başladığınız işi bitiremeyebilirsiniz.

Kadınlar, ‘erkekler doğum sancısını bilemezler’ derler. Doğrudur, ne desek ne yazsak o sancıyı hissedemeyiz…

Biliyor musunuz yazı yazmak da dışarıdan göründüğü gibi kolay bir iş değildir.

Ben, heveslenip bir iki yazı yazdıktan sonra, ‘yazamıyorum’ diyen çok insan tanıyorum.

Konu çok, herkes bulur! Önemli olan düşünceyi yazıya dökebilmektir.

Emin olun bazen kıvrandığım olur… Motivasyonum düşüktür, giriş cümlesi yazamam, bir paragraftan sonra konuyu değiştirdiğim olur…

Dediğim gibi konu çoktur ama onu kendi sınırlarınız içinde ‘usturuplu’ bir şekilde yazıya dökebilmek kolay bir iş değildir.

Örneğin, üstteki son cümleyi yazarken dışardan müziği son ses açmış bir aracın yavaş yavaş ilerlediğini duyuyorum. Tabii okkalı bir küfür salladıktan sonra ister istemez dikkatim dağılıyor. Şöyle bir kalkıp mutfağa kadar gidiyorum. Buzdolabını açıyorum. İçeride ne var ne yok baktıktan sonra varsa uygun bir şeyler atıştırıp yeniden klavyenin başına oturuyorum.

Toplumun bir görgüsüzlüğü de gece gece yüksek ses tonu ile cadde turlamak… Bunun çaresi küçük yaştan başlayan iyi bir eğitim ve olmuyorsa para cezası kesmek…

Neyse biz yazımıza dönelim.

Belki şimdi yazıyı okuyan bazıları da ‘Acaba dolaptan ne aldı?’ diye kendi kendilerine sormuşlardır… Emin olun malzemesi ucuz fakat vergisi yüksek olanları tercih etmiyorum.

Ben aslında bu yazıda biraz öğretmenlerden bahsedecektim ama aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık…

Biliyorsunuz son dönemde doktorlar ve öğretmenler sevilmiyor. Toplumun geneli zaten doktor ve öğretmen: Hasta ile veli her şeyi biliyor! Doktora da akıl veriyor öğretmene de!

Vakti gelen doktor hemen emekli olurken, vakti gelen öğretmen hemen emekli olamıyor. Çünkü maaşta 3/1’lik bir düşüş yaşanıyor.

Bugün hastanede göz muayenesi oldum. Karıncalanma mı diyeceğiz yoksa kumlanma mı bilemedim, gözlerimde bir ağrı ve buna bağlı olarak kanlanma oluşmaya başladı.

Bu arada, bir üroloji doktorunun daha emekli olduğu ve hastanede tek üroloji doktorunun kaldığı konuşuluyordu kapı önünde. Göz polikliniği ile üroloji polikliniği karşı karşıya…

Gözlerimde önemli bir durum yokmuş. Damla ile düzeleceğiz…

Yurtdışına gitmek için fırsat kollayan doktorların kaçışını engellemek için son dönemde doktorların maaşlarında iyileştirme yapıldığını biliyorum. Ama her şey maaştan ibaret değil ki!

Ha, ne diyorduk öğretmenlik…

Mülakat kelimesinin anlamını biliyorsunuzdur… Arapça’dan dilimize geçmiş.

TDK’nin sitesinden özetleyelim:

  1. Buluşma, görüşme.
  2. Röportaj. Herhangi bir sosyal konu ya da sorun üzerinde, uzman kişi ya da kişilerle yapılmış konuşmaları yansıtan yazı türü.
  3. Bir işe alınacak kişiler arasından seçim yapabilmek amacıyla kendileriyle karşılıklı konuşma, görüşme. Siz bunu şöyle anlayın: Partili olup olmadığını anlama… Veya partisiz olanın yasal görüntü ile önüne geçme taktiği.

Bir ara da biliyorsunuz idareci olmak isteyen öğretmenlere il çe milli eğitim müdürleri ‘0’ puan veriyordu. Öyle ki kişi müdür olalı üç gün olmuş, puan vereceği okul müdürünü görmemiş ve konuşmamış. Ama basıyordu ‘0’ puanı. Ona sorarsan bunu ‘vatan’ için yapıyordu.

Geçtiğimiz aylarda meclisten Öğretmen Meslek Kanunu geçti.

Çok itirazlar yapıldı ama biliyorsunuz meclisten yasa çıkarmak artık çok kolay.

Son bakan, mülakatı kaldırıyoruz artık sınav getiriyoruz dedi.

Artık öğretmenler bir sınava girip uzman, bir sınava daha girip başöğretmen olacak. Ayrıntıları buraya alamayacağım kadar uzun. Sorarsan hiçbir sendika ve öğretmen istemiyor. Öğretmenler ‘eşit işe eşit ücret’ ve ‘kariyer bir sınavla belirlenemez’ derken ve doğacak başka sıkıntıları sıralarken… Hatta bakanlık da ‘ne yapalım çözümü bunda bulduk’ derken…

Önümüzdeki günlerde bu konuda eylemler yapıldığını görürseniz bilin ki “Biz kariyer mariyer değil, bilimsel, demokratik ve laik eğitim istiyoruz”

İşte bu da böyle dağınık bir yazı oldu…

Hatam varsa affola…

Bakmadan Geçme