Karışıklığın dikenli zincirleri
Sonsuza kadar bir hayata sahip olacakmış gibi yaşıyor insan. Sonsuza dek bu dünyanın kralı. Kaybettiklerinin yerine...
Sonsuza kadar bir hayata sahip olacakmış gibi yaşıyor insan. Sonsuza dek bu dünyanın kralı. Kaybettiklerinin yerine yenisini de koymuyor. Örneğin; dünyanın ciğerleri yanarken sanki kendi ciğerleri, ona sonsuz bir hayat sunabilecekmiş gibi uzaktan izliyor sadece. Sonra kocaman alışveriş merkezleri, siteler, evler…
Sonsuza kadar atlara binecekmiş gibi, egosunu tatmin edebilmek adına böcekleri ezdiği gibi, ruhsal bozukluklarını hayvanlara işkence ederek yaşadığı gibi, köpekler bekçisi, eşekler taşıyıcısı, tavşanlar kürkü, yılanlar hep cüzdanı olabilecekmiş gibi… Kendi rezilliğinin şatafatlı imparatoru insan. Sonsuza dek hayvanlara sahip olabilecekmiş gibi.
Kimse sesini çıkarmıyor diye sessizliği de çalıyor. Kimse bir şey demiyor diye kelimeleri, kimse ölçmüyor diye adaletin terazisini, kimse aramadığı için hakları… Kendinden başkası yaşamayacak gibi çalıyor zamanı. Sanki tek şimdi kendisi gibi.
Bu dünya ne ki! Kocaman bir boşlukta devasa galaksilerin, gezegenlerin, yıldızların içinde kendinden başka kime kafa tutabilirsin ki! Ölene kadar güzel yaşa ki öldüğünde kimse “herkes gibi” kaosun, yok ediciliğin, hırsın ve kötülüğün toz olmaya yakın kemikleri gibi hatırlamasın seni.
Bakmadan Geçme





