Karantina ve izolasyon

İtalyanca kökenli 'karantina’, bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun...

İtalyanca kökenli ‘karantina’, bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun kuluçka devresine eşit bir süre kimse ile temas ettirmemek suretiyle alınan tedbirsel faaliyetlerin tümü, sağlık yalıtımı demekmiş… Ekonomisi ticarete dayanan Venedik Cumhuriyeti’nde başkent Venedik’e salgın hastalık bulaşmasın diye kentte gelen gemiler, 40 gün şehir açıklarında denizde beklermiş.

Sosyal izolasyon da biraz farklı bir anlama sahip: Mümkün olduğunca evden çalışıyor, çok gerekli olmadıkça taşıma araçlarına binmiyorsunuz. Aile ve arkadaş buluşmalarından kaçınıyorsunuz. Kalabalıklardan uzak duruyorsunuz. Diğer insanlarla en az iki metre mesafede duruyorsunuz.

‘Sosyal mesafe’, çok gerekli bazı şeyleri yapmaya engel değil. Köpeğinizi dolaştırabilir, yaşlı komşu ve akrabalarınızın alışverişini yapabilir, ihtiyaçlarını karşılayabilir, evinizin yakınındaki alanlarda başkalarıyla güvenli bir mesafede egzersiz yapabilirsiniz…

Üstte özetlediklerim kitabi bilgiler.

Buna göre ülkemizde hem karantina hem de sosyal mesafe uygulaması yapılıyor. Şahsen arada çıkıyor, annem babamlara uğruyor, fazla kimse ile yakın temas halinde olmadan şöyle bir dolaşıyorum. Özellikle el yıkama başta olmak üzere ailecek özel temizlik kurallarını uygulamaya çalışıyoruz. Ellerimiz kurudu sabunla yıkamaktan. Bakalım su parası ne kadar gelecek? Keşke bu özel günlerde vergileri kaldırılsa idi. Öte yandan, su zengini olmayan ülkemizde bilinçsiz su kullanımının da doğru olmadığı konusunda uyarılar var.

E-sosyal medyada bir video gördüm, Hindistan’da polis sokakta dolaşanları copluyordu.

Sosyal medya, aldatıcı ve yanıltıcı. Sosyal medyanın önüne ancak şeffaf medya geçebilir. Bunu da yaşadığımız özel günler benzeri zamanlarda ancak çok sayıda vatandaşın güvenebileceği kurullar sağlayabilir. Düzenli bilgi akışı… Ama bu kurullarda da toplumun çeşitli kesimlerinin güven duyduğu uzmanlar olmalı.

**

Genel anlamda söylenecek ve yazılacak çok konu var ama ben biraz da yerel olması açısından bir iki konuya parmak basacağım.

Sağlık emekçilerinin özverili çalışmalarını alkışladık. Evet, risk altında ve normal vatandaştan daha çok tedirginler fakat geçen gün şöyle bir yürüyüş yapayım derken hastanenin önünden geçtim. Normal zamanlarda parkta araç koyacak yer bulunmazken sanki biraz da terk edilmiş bir bahçe görüntüsü vardı. Şimdi nasıl bilmiyorum ama daha düne kadar boş yatak yoktu.

Bildiğim kadarı ile henüz ilçemizde test sonucu pozitif çıkan vaka yok. Vatandaşlar, hastane personelinin “Gelmeyin” dediklerini ve şikayetleri ertelediklerini iddia ediyorlar. Ya önceden canı sıkılan hastaneye geçerken uğruyordu ya da şimdi hastalıklar birdenbire iyileşiverdi. Bu durum, bana biraz garip geldi. Eski SSK Hastanesi’nin çürümeye terk edilen binası, gerekli işlemler yapıldıktan sonra buna benzer işler için hazır tutulabilirdi.

İkinci önemli konu eğitim. Biliyorsunuz okullar, virüsün hızlı yayılmaması için kapatıldı. Bu zorunlu tatil, 4 Mayıs’a kadar da uzatıldı. Bu arada bence alelacele internet üstünden yayınlarla öğrencilerin kayıpları giderilmeye çalışılıyor. İlk gün yaşananları biliyorsunuz. Keşke daha hazırlıklı olunsaydı.

Ve belediyeler. Bu konuya da el atıp öğrencilere hizmet vermeye başladılar. Sanıyorum hizmet satın alma yoluna gidildi. Bence bu iş belediyelerin değil, Milli Eğitim’in olmalıydı.

Ve partiler… Koronavirüs için parti logoları ile afiş asılması, bence hiç de doğru değil. Bu da Sağlık Bakanlığı birimleri öncülünde yapılmalı idi. Evlerdeki yaşlılara yönelik yardım faaliyetleri. Bunlar da belediyeler öncülüğünde ‘sosyal yardımlaşma’ birimleri tarafından gerçekleştirilebilirdi.

O yapmış, bu yapmış derdinde değilim… Kendimce doğru ve yanlışları sıralıyorum.

Bir ülkede birlik ve beraberlik, ‘güven’ üstüne kurulur.

Felaketler içinde kendi gemilerini yürütmeye çalışanlar olursa ulusal ve evrensel birlik ve beraberliği sağlamak güçleşir.

Koronavirüs salgını için türlü komplo teorileri var. Fırtına dindiğinde bunları hep birlikte göreceğiz. Dilerim saman altından su yürütenler yoktur.

Enseyi karartmayalım. Ucuz siyasi hesaplar peşinde koşmadan “Güzel günler göreceğiz çocuklar” ve “Mart’ın sonu bahar olsun” diyelim.

Siz de ‘öyle olsun’ anlamında kullanılan “Amin” deyin.

Bakmadan Geçme