KADININ NAMUSU NEREDE?
“Bacak Arasından Türkiye ” adlı kitabı ilk keşfettiğimde böylesi bir kitabı bir doktorun yazmasını çok önemsedim...
“Bacak Arasından Türkiye ” adlı kitabı ilk keşfettiğimde böylesi bir kitabı bir doktorun yazmasını çok önemsedim; çünkü nihai amacı para kazanmak ya da magazinde popüler olmak değil… Toplumdaki tabuları yıkarak , Ademoğullarını Havvakızlarını uykularından uyandırmak; yani sorgulatmak…. İşte bu gerekçelerle bu bahsettiğim kitaba bayıldım.
Dediğim gibi kitabın yazarı, bir uzman doktor , bir kadın ve bir anne ; bunların yanında da toplumu için iyi şeyler yapmak adına çok heyecanlı bir aktivist hatun kişi … Yaş bereketine ermiş olsa da heyecanını , yurdun kadınları için çırpınan yüreğini görünce genç kızla konuşur gibiydim. Kıskanmak negatif bir enerji olduğu için gıpta etmeyi tercih ederek kendisine olan hayranlığımı haykırabilirim. Ya hu anladıkta kimden bahsediyorsun diyenleri daha fazla gıcık etmeden söylüyorum: Merhum Müzeyyen Senar’ın manevi kızı Feraye Sünev Çokgürses hanımefendi… İzmir’in iki köyüne kültür evi , rehabilitasyon merkezine okuma salonu yaptıran Feraye hanım bir anlamda 79 yıl önce var olan Köy Enstitülerinin kuruluş felsefesini bizlere tekrar hatırlatmış oluyor. Hizmete adanmış bir ömür ….
8 mart Dünya Kadınlar Gününde , kendisi Muğla’nın Bodrum ilçesinde Cumhuriyet Kadınları Derneği’nin hazırladığı etkinlikte , “Bacak Arasından Türkiye” ve “Beyinden Rahme” adlı kitaplarını A’dan Z’ye anlattılar.
Hocamız nerede biz oradayız ; ama röportajımızı İzmir’in en güzel semtlerinden birinde Karşıyaka’da yaptık. İki buçuk saat süren söyleşimizde neler konuştuk neler… Hepsini bir gazete köşe yazısına serpiştirebilmek pek de mümkün değil. O yüzden sevgili okurlarımız sizler kitap kurtları olduğunuz için kendisinin kitaplarını okursunuz, diye tahmin ediyorum.
Bazıları çok beklersin demiyor değil mi? Sigara içki vs…nerelere para bulunuyor onların yerine gazete, dergi, kitap alınsa ne de iyi olur; başka derdin var mı diyenler aranızdan çıkar mı?
**
Kadın , insanlık tarihi boyunca ataerkil kültürlerin egemenliğinde istenilen kıvamda şekillendirilmiş bir hamur gibi kalıplara konulmak istenmiş. Namus da erkeklerden ziyade kadınların başında sallandırılan Demokles’in kılıcı misali her zaman her toplumda korkulu rüya olmuştur.
Kadının namusunu kızlık zarından müteşekkil gördüğümüz için , evleneceği erkeğe bakire görünmek argo tabirle , adamcağızı kafalamak adına zarını diktirenleri düşünebiliyor musunuz? Neuzü billah tövbe yaaa …
Hayatın genelinde böyle değil midir, dindarlığı şekilde bir iki ritüelde ; namusu da zarda , o gecenin yatak çarşafında arıyoruz. Aslında bu ahval içinde olmamız tam anlamıyla gelişmiş olgunlaşmış bir toplum olmadığımızı ispat ediyor. Tabii bunun yanında olduğumuz gibi görünmek göründüğümüz gibi olabilmek erdeminden vefasından uzakta yaşıyor oluşumuz da etkili …
“İlim İrfan diledim kıldım talep
İlim irfan geride kaldı illa edep illa edep..”
Kadını, sadece meme ve bacaktan ibaret gören zihinler aydınlanma yaşayıp, manevi ruhsal anlamda bir evrim geçirebilecekler mi, diye aldı da beni bir düşünce yağmuru …
Muhafazakarlığın , tutuculuğun en fazla olduğu yerlerde inanılmaz bir sosyal trajedi : Ensest ilişkiler; aile içi seksin gizli saklı bir yerde ölümle tehdit ederek , edilerek yaşanılan acı gerçekler…
Ve günümüzde gittikçe fazlalaşan bir anlamda giderek normalleşen grup seks partilerinin ayyuka çıkması karşısında halen nasıl oluyor da küçük dilimizi yutmuyoruz?
Kalbimiz mi çok geniş, işkembemiz mi patlama noktasında el hak yanıtlar sizlere ait.
Eski Zaman hatunlarının ya da beyefendilerinin asaletini , edebini bugünlerde yaşamak zor ; ancak namus kavramının da çivisini çıkarmamak gerekiyor, zannımca.
Erkek ne yaparsa yapsın elinin kiri , kadının ise alnının kara lekesi bakış açısı ile sevgiler aşklar ne kadar samimi yaşanır ki, sevgili okur?
Milenyum çağının kazandırdığı sosyal medya örtüsünün ardında istediğimiz haltı naneyi yedikten sonra, süt dökmüş masum kedi misaliyle günlük hayatta yaşam sürmek, namus denilince yırtıcı panter kesilmek !..
Öte yandan günümüz modern dünyasında öpüşürsek hamile kalınır mı diye soran partnerlerin varlığı ve yine en az bu soru kadar düşündürücü diğer soru da ‘kızlık zarı patlarsa yan odadaki kaynana, kayınpeder sesini duyar mı?’ diye korku ile güreş tutamayan gariplere ne demeli?
Sevgili okurlar, belki biraz kikirdettim sizi ; ama inanın bu yazdıklarım yazar hayalhanemden üfürmeler tirişkadan nağmeler değildir.
Küçücük yaşlarda namus diye gereksiz şekilde korkutulan çocuklar, gençler sonrasında yetişkin bir birey olamazken ve daha acısı namusu bacak arasından ötede düşünemeyen yetişkin çocuklar , 21. Yüzyıl Türkiyesinde nefes alıp veriyor.
Düşünüyorum , o halde varım diyen filozof Rene Descartes’in sözünü ; düşünüyorum rahimden bacak arasından kurtuldum, o halde insanlaşıyorum, diye değiştirebilir miyim?
Hakikaten amipten hallice olmak hayvansal yönlerimizi insanileştirmek adına biraz da olsa bir çabamız var mı?
Var olup olmadığını , namusu sadece kadının sahip olması gerekiyormuş gibi algılayıp, erkekleri olayın dışında gördüğümüz sürece anlayabiliriz.
Şimdi bazı okurlar bana, bir saattir anlatıyor kafayı ütülüyorsun da doktorun kitabını okudun kendisi ile sohbet ettin kafana takılan konu cinsellikten başka bir şey olmadı mı, diye sorabilir.
Elbette ki hayır, lakin kitapta anlatılan pek çok mevzudan bugünkü köşe yazıma bu konu düştü. Eee gerisi diyenlere kitabı okumak farz oldu, diyelim.
‘Kadının Namusu Nerede?’ sorusuna umarım ben bilmem kocam bilir diyen olmamıştır. Sitemimi bu şekilde neden dillendirdiğimi bir sonraki köşe yazımda açıklayayım. O zamana kadar buluşuncaya kadar sevgiyle ümitle hoşça kalınız.