Kabahatin çoğu…
Önceki yazılarımda da değindim ama yeri gelmişken yine söz etmeden geçmeyelim. Dil önemlidir. Kelime kökenleri bir...
Önceki yazılarımda da değindim ama yeri gelmişken yine söz etmeden geçmeyelim.
Dil önemlidir. Kelime kökenleri bir kültürün en eski söz varlıklarıdır. Böyle olunca bazen her önüne gelen ‘uzman’ bilmediği konularda da kalem oynatmaya kalkar.
Örneğin arkadaş kelimesinin kökenini açıklarken ‘arka-taş’ şeklinde ayırıp, “İşte, eski Türkler arkalarını sağlama alırlarmış” gibi uyduruk bilgilerle milli kültürün kökenlerine indiklerini sanırlar. Oysa kelime ‘aynı şeyin arkasından gidenler’ demektir. Karındaş (kardeş) de aynı karından doğanlar demektir. Yoldaş, aynı yolun yolcusu olanlar…
Vatandaş, aynı vatanda yaşayanlar…
Örnekler çoğaltılabilir.
Savaş da ‘sav’ yani uzaklaştırmak kökeninden türemiştir. Savuşturmak…
Barış ise ‘var’ kökünden türemiştir. Birlikte aynı yere varmak. Türkçe’deki bazı kelimelerde zaman içinde ‘b’ sesleri ‘v’ sesleri yer değiştirmiştir. Yani kelime aslında ‘varışmak’ şeklindedir.
Dil canlı bir varlıktır. Kelimeler ve diller; doğar, değişir hatta ölebilirler.
Uzatmayalım.
Bugünkü kullandığımız anlamı ile savaşmak, aslında dünyanın kurulduğu günden bugüne doğasında olan bir eylemdir. Yaşamak ve gelişmek için savaşmak zorundasınız.
Doğa, karşıtlıklarla doludur. Bir hayvan başka bir hayvanı yerken, belki kendi çocuğunu doyurmaya çalışıyordur ama yediği de bir başka çocuğun annesidir.
Kapitalizmi… Sermayesi para olan ekonomik sistemdir. Kuralı da sermayeyi sürekli olarak büyütmektir. “Yerinde sayarsan, geride kalırsın”
Evet herkes barış diyor ama…
Evet işte o ‘ama’ olmasa her şey daha başka olacak.
Batı dünyası Rusya’ya veya Putin’e ateş püskürüyor. Buradaki ‘Batı’ kelimesinden kastım, elbette ki kapitalist dünya. Yoksa Batı’da da çok sayıda anti-kapitalist ve barışsever var.
Çıkar dünyası…
Örneğin bizi ele alalım. “ABD’nin Ortadoğu’da ne işi var?” diye sorarken, aynı ABD’nin “Ukrayna’da ne işi var?” diye sormak aklımıza gelmiyor. Lütfen başka ABD aramayın, darbeler yapan, hükümetler deviren ABD’den bahsediyorum.
Tanımlamayı daha önceki yazılarımda yaptım: “Ne ABD ne Rusya!” Ama Zelinski de pek masum değil.
Peki kim masum? Bence sadece çocuklar masum…
Neden çocuklar masum da halk masum değil?
Halk da şu nedenle masum değil: Barış zamanında yeteri kadar ter dökmediği yani ülkenin başına ülkeyi felakete sürükleyecek yöneticileri seçtiği için.
Hani büyük dünya şairi diyor ya!
“Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende / Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer / ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak / kabahat senin / -demeğe de dilim varmıyor ama- / kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!”
Kapitalizm ve onun ulaştığı en acımasız seviye olan emperyalizm, sofradaki aç bir kurttur. Kurtlar sofrasında barışı ancak ‘ezilenler’ bir araya gelirse sağlayabilir…
Yoksa yanmış yıkılmış şehirler, ağlayan bebekler ve yerinden yurdundan edilmiş insanlar görmeye daha çok devam ederiz…
**
Bugün 8 Mart Dünya Kadınları Birlik, Dayanışma ve Mücadele Günü…
Günle ilgili bugün Ödemiş’te gündüz Salı Pazarı’nda Mimoza Kadınlar Şenliği, akşam Kültür Merkezi’nde ‘Geçmişten Günümüze Zamansız Kadınlar’ gösterisi, yarın da aynı salonda Ahura Müzik Topluluğu konseri var. Bu akşam ben de Kültür Merkezi’nde ‘Kadınlarımız’ şiirini okuyacağım. Yarın da kendimi müziğin evrensel diline teslim edeceğim. Sizi de beklerim…
Bakmadan Geçme
