İyiliği yeşertmek

Bir tohum için çimlenmeye uygun bir toprağa düşmek, yeni bir hayata merhaba demektir… Onun hayata tutunmasını...

Bir tohum için çimlenmeye uygun bir toprağa düşmek, yeni bir hayata merhaba demektir… Onun hayata tutunmasını sağlayacak tek ihtiyacı; yeterli miktarda su, oksijen ve uygun sıcaklıktır…

Bunlara kavuşunca artık yerim dar demez… Ona bağrını açan, onu zayi etmeyen toprağa köklerini saldıkça salar, gövdesini uzattıkça uzatır… Koca bir çınar olur… Hayat bulduğu toprağa hayat olur… Canlılara yuva olur…

İyilikte tohuma benzer toprağa düşen… Her iyilik, olgunlaşmış bir tohumdur toprağa kavuşan… Onu yeşertecek, büyütecek kadir ve kıymet ehline vasıl oldu mu artık kabına sığmaz… Ağlarını attıkça atar, gönülden gönle koşar… Ağızlarda tat olur, gönüllerde huzur olur…

Kötülük mü dediniz? O, iyiliğin kıymetinin bilindiği ve hakim olduğu gönüllerde barınamaz… İyiliğin bir tohum gibi hayata tutunduğu topraklarda adı sanı kalmaz…

İyiliği yeşertmek de kurutmak da aslında bizim elimizde…

Kur’ân’da Mevla, “Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: ‘Andolsun, eğer şükrederseniz (kıymetini bilirseniz) elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.”(İbrahim, 7) buyurarak bu gerçeğe dikkatlerimizi çeker…

İçinde yaşadığımız yuvanın, toplumun ve dünyanın hayat ve mutluluk kaynağı olması, biraz da sahip olduğumuz nimetlerin ve iyiliklerin değerinin bilinmesine bağlı… Üzerinde yaşadığımız toprak bile bir tohumu zayi etmez, bir çınara dönüştürürse biz de ekilen iyilik tohumlarını kurutmak yerine yeşertebilmeliyiz…

Pazara giderseniz orada insanlar neye talipse hep o mallar vardır… İnsanların hevesli olmadığı mallar, pazarda yer bulamaz… İyiliğin hakim olduğu bir dünya, ancak iyiliğin taliplerinin önde olmasıyla mümkün…

Mevlana da “İnsanlar iyilik ararsa kötülük bulunmaz” der.

Bir güzel insan Ömer b. Abdülaziz’e bir gün Hums şehrinin valisi bir mektup yazarak Hums şehrinin surlarının harap olduğunu, imar etmek için Halife Ömer b. Abdülaziz’in ne buyuracağını sorarak surları tamir için üstü kapalı ödenek ister…

Ömer b. Abdülaziz ise “Hums şehrinin surlarını ve yönetimini adaletle yükseltirsen, yolları korku ve zulümden arındırıp etrafa iyilik tohumları ekerek bunları yeşertirsen çamurun ve tuğlanın korumasına ihtiyaç olmadığı” anlamına gelen bir cevap verir… Yani surları değil, iyiliği yükselt demek ister…

Çimlendirdiğimiz ve değerini bildiğimiz her bir iyilik, kötülüklere karşı verilen en güzel çaba ve cevaptır… İyilikleri görmek ve kadrini bilmek, kötülüklere ve kötülere karşı en muhkem kalkandır…

Nehirler; kendilerini buharlaştıran çöllere değil, hayata tutunduran vadilere akar…

Bakmadan Geçme