İstanbul çekiyor

'Uzun yazılar okunmuyor. Daha kısa yazmalısın…' Hep duyuyorum yukarıdaki benzer yakınmaları. Ama biliyorsunuz iyi yemekler, üstünde...

“Uzun yazılar okunmuyor. Daha kısa yazmalısın…”

Hep duyuyorum yukarıdaki benzer yakınmaları. Ama biliyorsunuz iyi yemekler, üstünde emek harcanmış olanlarıdır.

Emek desem de bundan böyle daha kısa yazmaya çalışacağım.

Seçimin ardından biraz nefes alabilmek için İstanbul’a yollandım. Üniversite yıllarım, her geçen gün büyüyen o büyük şehirde geçti. Altı yıl… Bizimkisi yine bir arkadaş buluşması idi. Arkadaşlardan davet alınca gitmemek olur mu? Bu kez üç gün kaldım. Anılar, yaşanmışlıklar, geçmiş ve gelecek muhasebesi yani.

Bu tür arkadaş buluşmaları iyi geliyor.

Otobüsle gittim. Tabii ki İzmir Turizm ile. Buna dair bir şeyler söylemek gerekirse hem İstanbul hem de İzmir’de semtlere servis hizmetlerini gözden geçirmeleri gerekir.

İstanbul’un altın gerdanlıklarından üçüncüsü, Karadeniz’e komşu olmuş. Otobüsler zorunlu olarak Yavuz Sultan Selim adı verilen o köprüyü kullanmak zorunda. Tabi ki dövize endeksli geçiş ücreti ödeyerek. Düşünün, Marmara’dan Karadeniz’e kadar gidip geri dönüyorsunuz! Yol çok uzadığı gibi mazota da yazık.

Üçüncü köprüye açılan geniş yollar nedeniyle güzelim Kuzey Ormanları ortadan ikiye bölünmüş. Biliyorsunuz bir de yeni havaalanı geliyor. İstanbul hızla büyüyor. Benim zamanımın büyük şehri, yerini mega şehre bırakmış. Şoförler, bir yerden bir yere giderken navigasyon (bilgisayar destekli uzay klavuzu) kullanıyor. 20-30 yıl sonra bu şehir ne hale gelir düşünemiyorum!

İstanbul Otogarı da bana göre bu şehre hiç yakışmıyor. Bir çözüm bulunmalı acilen.

Her yer yol ve kavşak olmuş. Kavşaklardaki yeşil alan düzenlemeleri süper hatta büyüleyici. Sanıyorum büyük mali kaynak ayrılıyor buralara. Bunların bakımı bile bence büyük maliyet ister.

Gebze’den Silivri’ye kadar çok katlı binalar.

Ve Arap turist ağırlığı; Suriyeliler.

Arkadaşlar, “Batılı turist nerdeyse kalmadı” diyorlar. Sürekli olay çıkabilir şeklinde uyarı geliyormuş cep telefonlarına.

Saat 24.00’teki dönüş otobüsünü Haliç’te oturan bir arkadaşın evinde bekledim. Ev, Haliç Kongre Merkezi’nin karşısında Piyer Loti’nin yanı başında idi.

Kongre Merkezi’nden yükselen Arapça şarkılar, tüm Haliç’e yayılıyordu. Arap ülkelerinin zenginleri, burada düğün yapmaya başlamışlar.

İstanbul’a seçim öncesinde de bir tur şirketi ile gitmiştik. O zaman hemen hemen bütün üst geçit ve kavşaklarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğrafları vardı. Seçim sonrasında da ‘teşekkür’ pankartları yer alıyordu. Hem de binlerce.

Can arkadaşlarıma teşekkürler…

Bakmadan Geçme