İfrat ve tefrit

Günlük hayatta birçok kelime duyar, birçok deyim kullanırız. Çoğu kimse kullandığı bazı kelimelerin anlamını bilmediği gibi...

Günlük hayatta birçok kelime duyar, birçok deyim kullanırız. Çoğu kimse kullandığı bazı kelimelerin anlamını bilmediği gibi deyimleri de yanlış kullandığımız olur.

Örneğin birçok kimse Azerbaycan kelimesinin anlamını bilmiyordur. Kimse de merak edip bakmamıştır.

Azerbaycan Türkleri Azeri deyimine kızarlar. Biz Azeri değiliz derler.

Geçtiğimiz günlerde ben de bir arkadaşımızın e-sosyal medya sayfasında konuyla bağlantılı bir iletisini okuduğumda kendi kendime kelimenin anlamını bilmediğimi fark ettim.

Doğal olarak sayfalarda şöyle bir dolandım tabii. Orası burası derken inanın ikna olacak bir yer bulamadım. Ama ateş kelimesi ile ilgili olduğunu ve etimolojik yapısının antik dönemlere kadar gittiğini gördüm.

Azer, bir bölge adı gibi. Azeri de bu bölgede yaşayan insan anlamında. Okuduklarımı şöylece özetleyeyim:

“Eskiçağda Azerbaycan bölgesine ‘Azerbeykan’ dendiğini söyleyen Yakut el-Hemevî’ye göre Farsça ‘ateş’ anlamındaki ‘azer’ ile ‘mekân’ anlamındaki ‘beykan’ kelimelerinden oluşan ‘Azerbeykan’ kelimesi ‘ateşgâh’ anlamındadır. Bu kelime daha sonra Araplar tarafından ‘Azerbaycan’ olarak değiştirilmiştir”

İlginç değil mi?

Ben de e-sosyal medyada bir ileti yazarken “Yalanın biri bin para” yazmıştım. Üniversite yıllarımdan bu yana arkadaşım ve dostum aradı: Yanlış yazmışsın, “Yalanın bini bir para” olacak dedi.

Baktım doğruydu.

Ben ‘yalanın alıcısı çok / pahalı’ anlamında algılamışım sözü…

Bir de ifrat ve tefrit meselesi var. Çok kullanıldığını bilirsiniz. Ama anlamını bilenin aynı oranda çok olduğunu sanmam.

Türk Dil Kurumu’nun sözlüğüne göre ifrat, Arapça’dan dilimize geçen bir kelime. “Herhangi bir konuda çok ileri gitme, ölçüyü aşma, aşırı davranma, taşkınlık” anlamında.

Falih Rıfkı Atay’dan verilen örnek şöyle: “İfratlar bırakılırsa bürokrasiye karşı her türlü şiddet benim hoşuma gider.”

Tefrit de Arapça kaynaklı. “Herhangi bir konuda geride kalma, yeterli ölçüde olmama durumu”

İslami ölçüleri dikkate alan bir siteye göre de özetle anlamları şöyle:

“İfrat ve tefrit kavramlarının her ikisi de kötüdür. Dinimiz orta yolda olmayı tavsiye emretmiştir. Kuran ve sünnette bu ifrat ve tefrit yasaklanmış ve dengeli olarak davranılmasını istemiştir. Kur’an’da çoğu ayetlerde israf ve cimrilik yasaklanmış ve harcamalarda dengeli olmak istenilmiştir. İsraf etmek ifrat kavramına, cimrilik yapmak da tefrit kavramına örnektir”

Bir de gıybet var. Son zamanlarda biraz alaycı bir söylemle “Gıybet yaptık!” diyor özellikle kadınlar.

“Kötüleme, yerme, çekiştirme” demek. Açıkça ‘dedikodu’ yani.

Farkında mısınız bilmiyorum ama son dönemin siyasetinde ifrat, tefrit ve gıybet var.

Hem de ne ifrat, ne tefrit ve ne gıybet!

Toplum, ateş topu sanki…

Daha önce de yazdım: Belediye seçimi yapacağız belediye!

Her vatandaşın aday olma hakkı var. Ama gelin görün ki ifrat, tefrit ve gıybetten geçilmiyor!

Haksızlık dizboyu. Çamur atma öylesine… Belaltından vurma sıradanlaşmış…

Yapmadım öyle bir şey diyor! “Yok yaptın; ben seni döveceğim!”

Hele bir kısım medya… Aman yarabbi!

Ama elhamdülilah inançlı bir toplumda yaşıyoruz ve toplumun her yerinden hoşgörü akıyor!

Hazreti Ömer ve Osmanlı adaletinden geliyoruz. Diğergamlıkta üstümüze yok maşallah!

Ve nazar değmesin inşallah…

Ne diyeyim başka!

Bakmadan Geçme