Hiciv ve taşlama üstüne
Ansiklopedik açıklamaya göre kişi, kurum ve olayları gülünç hale sokmak, alaya almak, iğnelemek veya hakaret etmek...
Ansiklopedik açıklamaya göre; kişi, kurum ve olayları gülünç hale sokmak, alaya almak, iğnelemek veya hakaret etmek suretiyle küçük düşürmeyi ve rezil etmeyi amaçlayan ve genellikle manzum (şiir) olan yazı türüne ‘hiciv’ diyoruz. Hiciv, Divan Edebiyatı’ndaki adı. Türk Halk Edebiyatı’ndaki karşılığı da ‘taşlama’.
“Bir kimseyi yermek ya da toplumun bozuk yönlerini eleştirmek amacıyla yazılan şiirler.”
Kaynakların yazdığına göre, 1835 yılında Sivas’ın Deliktaş bucağında doğmuş ve ömrünün hemen hemen tamamını burada geçirmiş, asıl adı Mehmet olan köy şairi Ruhsati, bir taşlamasının ilk dörtlüğünde şöyle yazmış:
“Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil, kurt belli değil”
Hiciv ve taşlama, şiir türüdür ama günümüzde yapılan bazı düzyazılara da taşlama denilebilmektedir.
Bu yıl yaz tatilimi biraz uzattım. Bayramda da Ödemiş’te değildim. Biliyorsunuz, e-sosyal medya araçları ile artık nerde olduğunuz önemli değil. Elinizde bir akıllı telefon varsa dünya avucunuzun içinde. Sürekli elinizde olmasa bile arada sırada bakıp neler yaşanmış öğreniyorsunuz. Böyle olunca Ödemiş ve ülke gündeminden kopamıyorsunuz.
Tanıma göre kafiyeli, ölçülü cümlelerden oluşmuş yazılara şiir deniliyor. Şiir, Arapça kaynaklı bir sözcük. Eski Türkler önce ‘koşuk’, daha sonraları ‘koşma’ demişler. Şimdi koşuk da unutuldu koşma da…
Ben, e-sosyal medyadaki Facebook sayfamda arada yani ilham geldiğinde şiirler yazarım. Duygu ve düşüncelerimi 5-10 dizelik cümlelerle ifade ediyorum anlayacağınız. Beğenirsiniz beğenmezsiniz o sizin bileceğiniz iş ama ben de kendimce yazıyorum işte. İsteyen Facebook kullanıcıları, herkese açık sayfamdan okuyabilirler.
Belirtmek durumundayım ki bu e-sosyal medya meselesi, kimilerinin olmazsa olmazlarından haline geldi. Bu bayramda baktım, daha sabahın ilk ışıkları ile hareketlenmiş. Ben de boş bulduğum uygun bir zamanda bu e-sosyal medya bağımlığı ile ilgili aklıma takılanları taşlama biçiminde yazayım dedim. İşte ilki:
BAYRAM TELAŞI
Müşkül, bugün de iş başında:
Mutlu, çok şanslı olduğunu düşünüyor.
Sakin, baba ocağında huzurlu hissediyor.
Şakir, yer sofrasında şükür duası ediyor.
Sefer, memlekette hasret gideriyor.
Miskin, beach’te bira yudumluyor.
Sevda, aşkıyla sevgi dolu hissediyor.
Muhteşem, arkadaşları ile eğleniyor.
Barış, halkların bayramını kutluyor.
Mürüvvet, evde aile saadeti yaşıyor.
Dirgin, adada dinlenmiş hissediyor
Cesur, Face’de verip de veriştiriyor.
Şehla, eks dostunu görmezden geliyor..
Ceylan, whatsapplarda finkler atıyor.
Kamil, atarlar yapıp imalar yazıyor.
İpek, feyk Can Yücel şiiri paylaşıyor.
Herkesler, pürtelaş içinde koşturmada.
Dürdane de minik tuşlara basmaktan,
Beğen üstüne beğen dokunmaktan,
Yorum okumak, yanıt yazmaktan
Kaç kişi beğenmiş diye meraktan,
Ve de selfie üstüne selfie yapmaktan,
Yorgun düştü velhasılı bayramdan…
Dürdane, anı yaşayamadı belki ama
Sosyal oldu bu bayram ak sabahtan…
Bırak artık şu mereti elinden Dürdane!
İpekböceği kozası gibi ördün kendini
Facebook, Whatsapp ve Instagram’dan!
Bayram geçti Dürdane, tuş basmaktan…
**
Bu bayramın öne çıkan konularından biri, Türk-İş başkanının mikrofon açıkken söylediği cümleler oldu. Ardından Memur-Sen de görüşme masasından çekildiğini açıkladı.
Bu konulara daha sonra ayrıntılı değineceğim ama bazı ünlü yazarlarımızdan alıntı yaparak bir taşlama da buna yazayım dedim:
DÜŞÜNMEK
Türk-İş uzatmamış!
Memur-Sen masadan ayrılmış!
Orhan Veli, ‘Cımbız’da özetlemiş:
“Ne atom bombası
Ne Londra Konferansı
Bir elinde cımbız,
Bir elinde ayna;
Umurunda mı dünya!”
Ümit Yaşar Oğuzcan da
“En ağır işçi benim;
Gün yirmi dört saat,
seni düşünüyorum”
Emekçi kardeşim!
Bir ellerinde cımbız…
Seni düşünüyorlar işte!
Bir de sen düşünsen…
Bak; düşün, taşın…
– çürüyen diş, dökülen et -,
‘Ümidin düşmanı,
İşçi tulumu, şanlı’
Falan filan işte…
**
Hiciv, kimi zaman çok güçlü bir silahtır…
Hiciv yaparken de hicivlik olabilirsiniz.
Şair Eşref, 33 yıl padişahlık yapan Abdülhamit döneminde yaşamış. Bir siyasi liderimiz, Şair Eşref’in yazdığı devleti eleştiren bir hicvini Cumhuriyet döneminde yazılmış gibi sunmadı mı! Ne iş yapar ve ne kadar maaş alır onca danışman anlayamadım!
Buna da sözüm olmaz…
Bakmadan Geçme





