Her şey İNCİR’de

Artık adına da korona günleri demeye başladık. Yatıyor kalkıyor koronadan söz ediyoruz. Can tatlı tabii. Herkes...

Artık adına da korona günleri demeye başladık. Yatıyor kalkıyor koronadan söz ediyoruz. Can tatlı tabii. Herkes kendini korumaya aldı.

Daha önceki bir yazımda 2011 yılında yapılmış Salgın filminden bahsetmiştim. Önceki akşam izledim. Öyle sürükleyici bir film falan değilmiş. Film; bildiğimiz giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşmuyor. Mutlu son ile bitmiyor ama sonunda ilk başa dönüyor: Temizlik. Temizliğe dikkat etmediğimiz sürece bundan gayrı böyle salgınlarla karşılaşacağız…

Bu arada “Herkes bi’ şeyler yazıp çiziyor ve konuşuyor” diyoruz ya ortalıkta komplo teorileri de gırla dolaşıyor. Senli benli konuşmada ‘gırla’ kelimesinin anlamı da şu: “Pek çok, alabildiğine, sayısız denecek denli çok.”

Facebook’ta Kaymakçı’dan öğretmen arkadaşım Hüseyin Diril, fırsattan istifade incir fotoğrafı paylaşıp “Aşı, Ödemiş’te üretildi” demiş. ‘Evdekal’ yapıyoruz ya; e-sosyal ortamda da geyik yapıyoruz…

Ben de “Hakketen, iNCiR ve CoRoNa’da ortak olan CRN ünsüzleri var, bak ben bunu düşünememiştim” dedim. Sonra CeRN kelimesine takıldım. Biliyorsunuz CERN kelimesi, Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nin kısaltılmışı.

İnternetten baktım: “Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN), Nükleer Araştırmalar için Avrupa Konseyi anlamına gelen Fransızca ‘Conseil Européen pour la Recherche Nucléaire’ sözcüklerinin kısaltmasıdır. 1953 yılında Cenevre’de merkezi laboratuarlar kurulmasına karar verilerek ismi Fransızca “Organisation Européenne pour la Recherche Nucléaire” ve İngilizce “European Organization for Nuclear Research” olarak değişmiş ancak CERN kısaltması değişmeden kalmıştır.

İsviçre ve Fransa sınırında yer alan ve Cenevre şehrine yakın olan CERN, dünyanın en büyük parçacık fiziği araştırma laboratuarıdır. CERN’in kuruluş amacı, üye ülkelerin kendi bütçe olanakları ile gerçekleştiremeyecekleri araştırmaları ortak olarak yürütebilmektir. CERN, Nobel ödüllerine de layık görülen çok önemli bilimsel buluşların yapıldığı bir merkezdir.”

Ülen dedim bak şu işe!

Sonra bir de Kur’an-ı Kerim’de ‘incir’ meyvesinin kutsallığı üstüne söylenenler aklıma geldi. Ona da baktım internetten: “Arap dilinde incire tin denir. Bu mübarek sureye yemin vav’ı ile Vettîni diye başlandığı için Tin Suresi denir. Yüce Allah bu surede incire, zeytine, Sina Dağı’na ve emin (güvenli) beldeye (Mekke’ye) yemin ediyor ve insanı gerçekten en güzel bir şekilde yarattığını haber veriyor. İncir ile zeytin her açıdan çok yararlı gıda, Sina Dağı ile Mekke iki kutsal mekan ve insan da en güzel bir şekilde yaratılan akıllı, bilinçli bir varlık.”

(Sözlüklerde de genel olarak şöyle yazıyor: Arapça zaytūn “zeytin taneleri” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça zyt kökünden gelen zayt “zeytin” sözcüğünün çoğuludur). Neyse, daha uzatmadan Atatürk’ün sözü ile burada noktalayalım bu fantastik komplo teorilerini: ‘Hayatta En Hakiki Mürşit İlimdir.’

**

Mutlaka okumuş veya duymuşsunuzdur. Veba, tüm dünyayı kasıp kavurduktan sonra Avrupa’da Rönesans hareketleri filizlenmeye başlamış. Belki koronadan sonra da tüm dünya ölçeğinde yeni bir hayat tarzı filizlenecek; bilim ve sağlığa yatırımlar daha çok artacak. Dünyadaki felaketlerin dualarla savuşturulamayacağı anlaşılacak.

İnsanların inançlarına ve kutsallarına saygı duymaya çalışırım ama 21. yüzyılda bile hurafelerle günü kurtarmaya çalışanları görünce “Hey Allah’ım!” demekten kendimi alamıyorum.

**

Uyarıları dikkate alıyor, evde kalıyoruz… Ama daha önce de yazdığım gibi herkes evde kalamaz. Evde kaldığında kazancı azalacak olanlar var ama bir de bitecek olanlar var. Bitecek olanlar için de bir çözüm üretilmeli.

Biliyorsunuz kapitalizm, “En altta kalanın canı çıksın” der. Hiçbir acıması yoktur.

Sosyal devlet politikaları, emekçilerin yani emeklerini satarak geçinenlerin, ‘deyim yerinde ise’ en düşük ücreti alanların dayanışma ve eylemleri sonucunda bugünlere gelmiştir.

Nüfusun % 10’u zengin, yüzde 40’ı şöyle böyle, geri kalanı da köle…

Bir de hala ‘toplum’ yararı güden ülkeler var. Lüks yok. Herkes birbirine yakın. Küba, ABD’nin süregelen ambargolarına rağmen hala direnen küçücük bir ülke ama şu korona günlerinde bile birçok ülkeye doktor ve sağlık ekibi gönderdiğini yazıyor basın yayın organları.

Sosyal medyada dolaşıyordu.

KORONA ateistmiş: Bilimin değerini hatırlatmış. Gavsların, şeyhlerin, hocaefendilerin etkisizliğini ispatlamış.

KORONA komünistmiş: Sınıf ayrımı yapmadan, sınır tanımadan yayılmış. Sadece yoksul Güney Yarımküre’ye değil, zengin Kuzey Yarımküre’ye de musallat olmuş.

KORONA anarşistmiş: Devlet; otorite ve güç tanımamış. Yöneticileri ve egemenleri de hasta etmiş.

KORONA çevreci imiş: Doğaya değil, doğaya zarar verenlere zarar vermiş.

Aman evde kalın. Spor ve moral için çıkarsanız da sosyal mesafeye dikkat edin.

Bakmadan Geçme